Mavi bir bulutu evlat edinebilir yeryüzü

Kırılgan mihrabında dolunayın da

Yüklendiği tevazu

Bir şiirde belki bir şerde

Hâkimiyetini de ötelerken mevzunun özü

Sivri dilinde ölüme methiyeler dizen gökyüzü

Konuşlu olduğu hazanda yenik düştüğü

Sanrıların mahcubiyeti ile

Tevazu yüklü sancıyı adayabilir gözyaşlarına.

 

Şimdi muhatabım olduğum kekremsi yalnızlığa

İthafta bulunduğum her rükû

Nasıl ki çıkmaz ruhun son kabulü

Ayan beyan meylederim de sessizliğe:

Dokunaklı olmasın da günün zaafı

Diril bir kadehte yüzen suda

Yüklendiğim mutsuzluğu

Heba ettiğim ömre de boca ederim

Kaybolan göğün mimarı

Nasıl ki yasın yaş dönümü

Makul hüzne

Atıfta bulunan

Sevdalı menkıbelere de hürmet gösteren

Suskun niyazımı kabullenir de Tanrı.

 

Yüklendiğime binaen

Sevdiğim kelimelerle raks ettiğim her vecizem

Mundar gölgelerden uzaklaştığım her sabahı

Göğün de mendili şu yazdığım her yazı

Yazdan kalan güne kırgın bir gözyaşı

İnsanlığın miadı dolduğundan beri

Anlatılmaz lığın kırıntıları koyamadığım noktada

Takla atan ne çok imleç

Kovalarken peçeli yıldızları

Elbet parlayacak feri ihanetin sönmeye yüz tutup

İsyankâr bulutların sabır taşında

Meylettiğim her üçgen.

 

Baştan ayağa yıkadığım bir beden çöken dizlerinde hüznün

Kimliksiz acıların sırnaştığı en makul düş ’ün de mizacı

Akan gözlerinden kâbusların

Elbette

Ölümü irdeleyen kayık eksen.