Düş iklimleri…
Metruk gezegenin ç/ağrısı ve de.
Yaftaların sonlanmadığı hicret
akşamları bir de yüreğime batan kıymık.
Ah, nazenin sevgili, ah:
Beyitlerden çaldım seni ve resmettim
içinde sakladığın o muğlak iklimi derledim yüreğimin çatısında nöbete duran
kuşun sakat ayağına takılı bir mektup gibi içimi deştim iklimlerden şiirler
biçtim ve yaralarımı sundum sana altın tepside.
Çağıran biri vardı uzaktan bense
aşkın t/uzağına düşmemek adına kaçtım kendimden.
Melundu bazen sessizlik ve Araf’ta
kalan yükümlülüklerim vardı bir o kadar ağırdı da yüküm.
Közlenmişti heceler bir o kadar tek
kozum iken sevgi, meylettiğim kadar sana men etmiştim aşkı.
Sadakatin dansıydı şiirler ve
imlediğim duygular.
Köpüren denizin aryaları ve anda
saklı iken mutluluk genele yaymak adına ansızın açtım gözlerimi ve yüreğimle ağ
attım yalnızlığa.
Küskün gece.
Küskün vaveyla.
Bir küs iken düş gördüğüm bir de
kasıtlı gözümü diktiğim içimdeki metruk evdi cinnet akşamlarından dönüp cennet
bildiğim sevgilinin yüreği aslında çok uzaktı bana ve esefle söylendim kaderime
sonra af diledim derken rükû ettim.
Saniye farkla kaçırmıştım son treni
ve sebat ettim.
Sancılanan göğün en ulvi rengi iken
beyaz…
Alıcı kuşlarla sohbet ettiğim.
Alametifarikası evrenin bense
yalnızlıkla cihat ettiğim.
Kalp gözümde açan tomurcuklar.
Büyüyen umudum.
Açık ara farkla gönül teknem
dönmüşken hüzün sandalına ve boşa kürek çektiğim.
Denizlerde saklıydı rotam ve güç bela
ilerlediğim içimdeki dehlizin sonlanmadığı ve dehşetengiz bir varlıkla baş başa
kaldığım.
Hasat zamanı idi madem gece, günü
kundaklarken hece hece ve kurcaladığım iç sesim.
Meali yorgunluk olsa bile mecalim
kalmasa da melun mahzun içime çekildim ve dış sesten bağımsız şarkılarla diktim
söküklerimi.
Batıl bir eksende.
Atıl yüreğimle…
Atağa geçtiğim her şiir vakti
bilemedim de battığımı aşk denen batakta atak geçiren hüznüme sirayet edip
çimdiklerken kendimi çelimsiz bir vuruşla yüzüme savurduğum tokatlardı ansızın
göçen kuş gibi göğsümdeki devasa yarık içine g/izlediğim duygularım bazen göçük
altında kalan yaralı kuş gibi kanatlarımı kopardığım bilfiil acı çekmekle eş
değerdi aşk ve özlemin de öznesi iken kavuşamamak nasıl ki derin bir çizikti…
Kavuşulası bir iklim iken addedilen o
mucizenin de ansızın vuku bulması çünkü ben sadece Rabbimden istemiştim ve
O’nun engin varlığına sığındığım kadar kabıma da sığamazken recim edilen dünümü
es geçtim bu sefer: çünkü evrenin ikramı anda saklıydı ve yandığım kadar
yakardım andığım kadar da anıldım çünkü büyükten büyük idi Mevla’m ve çatık
kaşlı bir şiiri silip yeniden yazdım masalımı bir devriâlem idi madem yaşamak
ve umut etmek yaşadığım kadar yaşattığım duygularım ve iç sesim ki sevgiyle
eşleşen ufukta saklanmanın güzelliği ile hayat bulan ölü varlığımdan sızan
ışığın da aydınlık kıldığı bilinmezi tek nefeste içime çektiğim…