Düş salkımları, hafız: aklımın bakliyatı adeta ıssızlık.

 

 

 

Münasip bir dille sevmiştim ben kendimi

Uzun çok uzun yıllar evvel

Sözleştiğimdi Tanrı ve yalnızlık

Saçlarımın kızıl bukleleri nasıl da t/aşkındı

Sözlendiğimdi evren ve muhatabı olduğum sevgim

Laneti üfüren iblis yoktu etrafımda o zamanlar

Hatta ş/akıyordu kuşlar: kanatlandığım günlerdi

Günüm günüme uymadan

Uyumsuzluğum bile kabul görmüştü

 

Mikado çöplerim yoktu hem

Yokluğun tesellisi nedir bilmeden

Tecelli eden her yeni gün her yeni dost

Bellediğim kimse yakınımda uzağımda

Hem hem tuzağına düşmemiştim o sıralar dünyanın

Muziptim illa ki ve şen şakrak

Haznem genişti yürek denen neferin

Her zerresi şerh düştüğümdü

Koyu gözlerinde gecenin s/aklanmadığım

Kalemle olan tanışıklığımdan da yoktu eser…

 

Esiri düştüğümdü hayallerim

Bazen çocuk bazen öğrenci bazen öğretmen

Öğretilerin ninni gibi uyutan sesi

Sessizliğimle hazır ol’ da yaşadığım kadar

Kanamıyordu da kanatlarım

Uçmuyordum henüz hatta sekmiyordum da

Herkes gibiydim herkes.

 

Hiçliğimi nadasa aldığım bir süreçti

Aklımın iplerinde saklı ne çok insan

Bilemedim de sonradan

İsyan edeceklerini

Külliyem ve yürek denen kütüphanem

Neşri yıldızların

Serptiğim tozlar misal

Kopardığım pamuk bulutlardan

Hem uğurlu sayımdı s/onsuzluk

Kaçın kurası düşler kimindi sahi?

 

Hala masum ve sevgi dolu kalabilmenin mülkiyeti

Elbet içime yasladığım çok da ağlamadığım

Hali hazırda nazlı eflatun bir kuş olmanın maliyeti ise

Sırra kadem basacaklarını bilmeden açmıştım içimi

İçerlediğim zamanlar değildi henüz

Ne vakitti maruzatım

Ne de yalnızlık altına imzamı atmadığım bir akit

Göğsüm şişkindi

Yalın seyrinde ömrün

Gökte saklı değildim de

Demlendiğimdi hayat

Demir attığım limanlardan alabildiğine uzak

Deşifre edeceğim sırlarımdan düşen payıma

Düştüğüm kadar insanların gözünden…

 

Asla ve asla düşmez kalkmaz bir Allah

İçine düşülesi aşkın değildi ufkum

İçtiğim su gibi berrak ve soğuk

Üşümediğim zamanlardan geldiğim: nasıl da tutsak

Sevgiye ve rengine düşkünlüğüm

Her pembeden her maviden vardı içimde biraz

 

Kararmayan geceler üstüne muşamba sermediğim güncem

Kandıkça zamanla kendime

Kardıkça zamanla ıssızlığı

Büyümenin bedeliymiş işte yalnızlık

Sıradan olmadığımın bilincinde

Seçilmiş bir imge olmadığım kadar

Seçkin sözcüklerin o vakur ç/ağrısı

Zanların da henüz uçuşmadığı zamanlardı.

 

İçime ektiğim her tohum

Biçtiğim illa ki umut ve ufuk

Sarmalında çocukluğun

Büyümekten imtina ettiğim

Hali hazırda saklı tutulası nice esaret

Gel gör ki cesaret

Bulup da söyleyemediğim tıpkı şimdi olduğu gibi…