Borçluyuz daha çok yaşamaya
‘’Oysa ne kadar emin kendinden gece!
Gören bir yetişkin… Sürekli yenileyen ve yenilenen, ölümü unutmadan yaşama
tutkun dinginliği genleştirerek her an duyumsatan…’’(Nilgün Marmara)
Mavi’den bozma sarkaç, sevgili Nilgün
s/alındığım minvalde bir gökdelen edasıyla içimdeki kulübeyi küçümseyenler…
Şehir istila edilmiş bir kez ve de
şiirler infilak etmek üzere.
Üstüme vazife olmasa da dile
getirmeliyim yüreğimin tüm imla hatalarını.
Geceye tüneyen bir bayan-kuşum ve
ardışık cahil cümlelerin de sayacı iken kalbimin ritmi.
Duyuyorsun, biliyorum.
Duyuyorlar da.
Yorduyorlar ve de akılları sıra ve
ben düş perhizine giren gecenin son bülteniyim.
Uçuşan polenler de uykuya daldı yine
gün içerisinde kaç kere hapşırdığımı unutmadığım ve gönül gözümde uçuşan tül perdeden
bile sıkıldığım.
Zemheriler üşütmüyor artık yine de
soğuk mezarında üşüdüğünü biliyorum ve bana sirayet ediyor ansızın soğukluğun
mirası.
İçimde kaftan.
Yüreğimde kefen.
Aşkın sandukası ise kayıplarda.
Sür-git mevsimsiz hüzün aslında serçe
yavrusunu serçe parmağımda uyuttuğum bir bahar gününün özeti yine içimde depreşen manivela ve ben
sadece gülümsememi alt yazı geçiyorum ne zamanki yolum beyaz zemine düşse.
Muratlarımı sadece Rabbime
dillendiriyorum ve imsak vakti gözyaşlarımla hasbıhal ederken zalimin kuyruk
acısı olacak ki o duayı bile etmeme izin vermiyorlar.
Gün devriliyor.
Aşk deviniyor.
Ben ise yerimde sayıyorum.
Öznesi olmayan kara kuru bir cümle
olma ihtimalini düşünüyorum da ve de üşeniyorum özet geçmeyi. Aslında bir arya duyuluyor
uzaklardan biliyorum ki doğanın çağrısı ve kabristandan gelen gürültü ne de
olsa içimdeki mezar taşlarının her biri çalıntı.
Yüklendiğim ne ki…
Yüksündüğüm de asla bir şey değil.
Öykündüğüm sadece eski ben’in özlemi:
o çok güçlü ve güleç kız çocuğu. Ve bingo, sevgili Nilgün! İnan ki sana şimdi
ilk yalanımı söyledim. Ne, o, çok mu güçsüzdüm ya da çok güleç?
Afakanlar basmadığı her an, evet.
Ayyuka çıkan bir sırrımda sıra
arkadaşıma çıtlattığım, elbette hayır.
İzdiham nedeni ne çok duygu körebe
oynamayı ihmal ettiğim yalnız geçen çocukluğum ve biz seninle aynı okulun köşe
başlarında kim bilir kimi beklerken…
Sahi, içimdeki hasat ne zaman
sonlanacak, sevgili Nilgün ve ne zaman huzura ereceğim?
Maviden bozma kayıklarımı dün
bıraktım suya ve su kurudu ne zamanki güneş yaktı tenimi ve kuruttu terimi…
Alın terime vakıfım ya da alnımın
akına sonra da tartışılan masumiyetin telaşında ben günahlarımın özetini
çıkarıyorum.
Bilen bilmeyene de anlatmasın hani ne
de olsa sadece O’nunla aramızda tüm olup biten yine de çenem düşüyor ve temcit
pilavı gibi ahkâm kesiyorum elbette cihan hakkında ya da cihan benim hakkımda
ya da geçersiz iki şık ve kocaman bir hiçlik.
Arz ettiğim bir ömür ve talep ettiğim
huzur: al sana arz-talep dengesizliği ve tüm iktisadi kuralların maneviyatta
pek de uygulanmadığı. Ne kadar açsan o kadar da açık veriyorsun işte.
Gün’e rastlıyorum gecenin izdihamında
ve gün sadece çatık kaşıyla bana ipucu veriyor ve sanırım kötü bir gün olacak
diye tedirginlikle uyanıyorum yoksa hiç uyumadım mı?
‘’Gün çarpık bir gülüşle ve alaycı
bir tavırla, sezgilerini, böylesine bir başlangıçla dışa vuruyor.’’ (Nilgün
Marmara)
Seninle kapışacak hali yok
duygularımın ve izini sürdüğüm her hadise aslında hadis saklı yüreklerde ben
bir çıkış noktası ararken illa ki ket vuruluyor. Günü öğüten bir sevinç gibi,
mesela ya da geceyi karşılayan bir bekçi ve ruhumda davul çalan maniler imsak
vakti yola düşüp de geceye uzandığım aslında aşka sarıldığım ve adandığım…
Bekası yok mu ne mutluluğun ya da bir
tebaası?
Ne yani azınlıkta kalmaya hep mahkûm
muyum?
Sadece Allah rızası için yaşamayı
amaç edinmiş ama yolumdan sapma ihtimaline karşın da gerisi geri kaçtığım o başıbozuk
düzen ve mağdurları ki asıl mağdur olan benim ve gecenin bir vakti yüreğimde
ıslık çalan aryalar beni illa ki ıslıklıyor.
Neyin feri kaçtıysa…
Ya da kim aklını evvela kaçırdıysa…
Bir minnet ya da bir külfet… geçtim
hepsini ve azamet yüklü yüreklerden de uzağım madem…
Ve yine senin demekten vazgeçmediğin:
‘’Borçluyuz daha çok yaşamaya!’’
Bu minvalde kim kime borçlu ki ya da
rızasız yaşayan birinin günahkâr olma ihtimali ölümden de mi öte? Lakin yaşamın
tadını çıkarmak yine bize düşüyor lakin insan çevresindekilere kayıtsız
kalamadı mı azınlık bütçesindeki tüm hâsılat son hızla eriyor.
Derleyip toparlayıp yüreğimi ve
günümü şimdi sahneden çekilme zamanıdır, sevgili Nilgün ne de olsa yarın uzun
bir gün bizleri bekliyor.
Sevgimle.
Güne düşen siirinizi tebrik ederim Gülüm hanim sevgiler?
Teşekkür ederim.
Sağ olun var olun şairem.
Sevgimle.