Hayalim; bir düş’ ün üstü örtülü
sezgileri ve yalnızlığı.
Matemse bir angarya insanların
gözünde saklı tuttuğum izim ve özüm ve gizim.
Maviden tanrısal bir coşku yüreğimi
kundaklayan ve insani yanım ve yarıladığım yol ve yarım kalan hikâyelerimden
her gün binlerce sözcük ve cümle ile tasarlıyorum hayatımı ve tasalandığım
hiçbir şey yok elbet herkes olmadığım kadar hiçliğimin makamında doğuyor güneş
ve pervasızca seviyor yazıyorum içine bir tutam aşk kattığım.
Deminde hüznün…
Ve manivelası günün.
Sözcüklerim öykündüğüm ve nefsim
öldürdüğüm ve ölü içgüdüm sevginin dışında dokunmak istemiyorum hayata ve
dokunduğum kadar dokunulmazlığım ihlal ediliyor.
Bir mevsimden fazlası bir günde
yaşadığım.
Bir günden fazlası bir saatte
yaşadığım.
Bir ömürden fazlası içimden taşan ve
taşlandığım bense bir somun ekmek uzatıyorum taş atanlara yere düşen ekmek
belli ki çarpacak onları ve onlar adına alıp da öpüyorum ekmeği başıma
koyuyorum üç kere ve kerelerce af diliyorum Rabbimden.
Bir dik yokuşsa gün bir de öğretiler
dillenen.
Meşakkatle yaşadığım ve yazdığım…
Metanetle sevdiğim ve dillendirdiğim…
Dilemması sözcüklerin bazense dil
altı imgeler..
Bir şiirden fazla içimden geçenler.
Bir makaleden daha fazlası alt yazısı
günün.
Bir kıvılcımdan doğan yangın ve işte
meddücezriyim evrenin…
Şüheda dünüm şanlı geçmişim şerefli
ismim ve şen sesim ve şeceremde saklı demediklerim ve yastık altı yaptığım
yüzlerce yazı ve şiir ne ki?
Öykündüğüm.
Övündüğüm.
Başımı asla öne eğmediğim.
Bir çizelge ve şafak saydığım ve
çatallı sesi zalimin ve içimde kalan binlerce ukde.
Nüktem.
Nutkum.
Mührün.
Mabedim.
Matemim.
Seyrüseferindeyim ömrün.
Kulaç açtığım enginlik kulvarımda tek
iken sevgimin üstüne insan tanımadığım ve kendimi sevmeye ancak gelmişken sıra.
Muadili olduğum bir hikâyeden fazlası.
Müzmin duygularım ve karıncalanan
yüreğim.
Mevsimin feriyim.
Aşkın neferiyim.
Aşkın şafağı yalnızlığınsa şakağına
karlar yağmışken nemli göğün nesline güvenen bireyim çünkü benim adım aşk benim
adım Türkiye.
Bir rehavetse dünde kalan bir rivayet
değil sevgim.
Asker torunu ve öğretmen kızı ve
evladiyelik benim sevgim.
Nakşım na’şım.
Bitmeyen nazım niyazım.
Ne kır çiçeğiyim ne de çölde açan.
Sadece cennette saklıyım ben yaşamımı
cehenneme çevirenlere dahi aldırış etmediğim ve Hakkın yolunda sadece bir kere
açacağım ben cennetimde içimde saklı gül bahçesinde ve pencereme konan umudun
nezdinde sadece bir kez şakıyacağım ve aşkın küfesinde saklı tek zerremle tüm
evreni de kolaylıkla kucaklayabildiğim elbet gücümü aldığım yüce Rabbim ve
metanetimi ve dirayetimi sonuna kadar koruduğum ve sahiplendiğim bir aşk ki
yüreğin tünediği ışıkta hatta karanlıkta dahi aydınlık bende ve içimde saklı
iken ve ben bir kere Allah rızası için yaşamayı şerh düşmüşken…
Düşkünlüğüm aşka.
Beşeri aşkın rüzgârında kendimi
Rabbimde bulduğum.
Kendimi defalarca kaybetmiş olsam da
kendimden gitmeme izin vermeyen sadece Rabbim iken ve ben sonsuzluğun ateşinde
yanmaya talibim, yüce Rabbim ve sensin beni bana sevdiren ve iki cihanda da
seninle yanmak ne güzel ne güzel ve işte kulluğumun hakkını vermek adına ben
sadece senle mutlu ve huzurluyken…
Şairin de dediği gibi:
‘’Yüz bin rengi kuşanıyor ebemkuşağı.
Kelebekler ruhumda dans ediyor.
Ne çok güneş sarmışız yaralara.
Ne çok güneşi sevmişiz beklerken.
Yeter artık. İnşirah suresinin huzuru
ile biraz sessizlik istiyorum, biraz sessizlik…’’(Alıntı)