Ölümü sevebilirdim eğer ki yeniden
uyanacağımı bilsem…
Sevgiyi azat edebilirdim mademki
sevilmeyi dilemiştim en derinimden…
Deruni bir iklimdir sektiğim heceler
içlendiğim sokaklar ve dar dehlizler: metruk hecelerden kurulu bir dünya
diledim evrenden ve kıyıda köşede kalmış hangi mazlum ise masumiyeti aşılayan
hangi canlı ise manzumeler yazıp armağan etmenin tesellisi ile tecelli buldu
mutluluk: bazen annemin sesinde asılı kaldığım bazen yalnızlığın sisinde
İstanbul’u kuşanıp karanlığı sevdamla deldiğim gözlerime inmeden perde peşinen
sevdim ve öldüm yazmaya doyamadığım şiirlerin teninde…
Kâh kaydım kâh uçtum uçurtmamla
yüklendim gizemli şehrin sırlarını ve kanat açtığım her iki yakaya da
sığamadığım gibi bedenime belleğimi aşka kurdum uyanmamak adına serildim şiir
diye içime çektiğim hayallerimle ve yalnızlığın da minvalinde bir göçmen kuş
gibi bir yakadan diğerine kondum mademki aşkın da özlemin de adı İstanbul gibi
gizemliydi ve şehrin sırlarına müdahil olup şiirlerle dolup taştı ruhumun
sarkacında saklı uhrevi bir esinti ile telaşla yazdım ve sevdim ölümüne içtiğim
sözcüklerden ve İstanbul sevdamdan da ödün vermeden.
Bir kurgu olduğunu bilsem bile yazdım
ve gerçek sandım her aşkı her şiiri.
Kurcalanmış yürek iklimimde şatafatlı
yalnızlığımı şiir diye yutturdum içimdeki yetime ve yetemediğim kadar bir
Allah’ın kuluna her şiir yazma anımda andım mazimi çağırdım ilham perimi ve
aşkı şiir belledim; şiiri ise İstanbul ve ruhumdaki sekizinci tepeyi serdim
ayaklarının altına yedi tepesi şehrin de içinde kalmışken ukdesi ulvi bir görev
belledim kalemi: narı ve nuru bende saklı bir yemin belledim aşkı…
Renk renk giyindim.
Kasvetli havayı solusam da Rabbimden
umut ve ömür diledim.
Solan güne baktım da şöyle bir
arkasından ve çatık kaşına hürmeten gülümseyerek vedalaştım solan güne sönmeyen
bir ateş bellemişken sevgiyi çağırdım yedi düveli ve şakıdım şahikanın
kanatlarına doğan mehtabı kolladım ve kanadım ve kandım yalanlarına insanların.
Öfke idi çoğunda hâsıl olan.
Özlemi yitik bir derviş gibi ekledim
birbirinin ardına hem mademki sevgiydi maruzatım ben en çok özlerken sevdim
yârimi.
Yâdımı soludum.
Yarenimi korudum.
Sevdalı şehre sokuldum usulca gel gör
ki doğduğum günkü şehir değildi karşımda duran ve büyüyen midesine bir dokundum
ki:
Ne çok insan yutmuştu gizemli şehir.
Ne çok kere de uyutulmuştu sakin ve
yalnız diye.
Derinde yüzen acısını çekip de içime
ve anladım ki: şehir dahi kendinden bıkmıştı.
Yüz vermediğim kadar ahvalime
tutuştum çıra gibi.
Aşkın acemi çırağı idim gel gör ki
kendimi pek bir haşmetli hissettim ne de olsa dokunulmazlığı vardı aşkın ve bir
dokundum bin ah işittim…
Kısaca, azizim ben en çok ölümüne
sevmeyi sevdim ve soludum ve soldum ve sildim dünümü silik el yazısında şehrin
sanrılarımla dolu bir yolda çağırdım Fatih Sultan Mehmet’i sahi o da sancılı
mıydı İstanbul gibi hani fethettiği günkü gibi miydi sevdalı şehrin yedi
tepesi?
Şüheda mazisinde şehrin süvariler
gibi düştüm yola.
Çatık kaşlı bahtında şehrin çalgı
çengi oynadı ben söylendim.
Atık değildi hiçbir duygu ve aşkla
eridi eriyeli yedi tepesi…
İzahı yoktu mademki şiirin ve
eşleştiği şehrin…
İdam mangasına sordum: sahi kaçıncı
seferiydi bu Fatih’in?
Mazlum gölgemle ve masum İstanbul
sevdamla diktiğim her şiiri çiçek bilip sundum şehre ve sınandığım kadar sindim
de gölgemin izine bandığım ne kadar duygum varsa duyumsadığım kadar aşkın
şelalesinde bir renkten bir şiirden bir de şehirden ibarettim madem…
Hazzında sevginin haiz olduğum
yalnızlığın tinine bandım yalnız ve yaralı şehri bir şiir diye andım yetmedi
binlerce şiir küredim dolmadı içimdeki boşluk ta ki perdelenmiş gözler şiar
edindi mi sevgiyi bir nefeste içime çektiğimden çoğunu savurdum verdiğim
nefesle ve ben öylesine sevdim ki aşkı öylesine İstanbul koktum ki ucu yanık
mektubumda koydum da son noktayı konduğum kadar aşkın en tepesine…
Bir yanım şiir bir yanım İstanbul…
Ne yardan geçtim ne serden.
Ne şiirden geçtim ne de İstanbul’dan
ne de olsa ana kıtam ana sevdamdı hayallerimle örülü İstanbul semalarında
kaybolmayı dilediğim kadar da kayboldum ve kaybettim kendimi bir daha da
bulmamak adına…