Metruk hecelerin hanesindeyim:
nazenin göğün odaklandığı kıblemde saklı hüzün ve huzur sarmalında ihya etmekse
yüreği ifa ettiğimden de ötedir içimin gizi.
Aşkla sarıldığım.
Özlemle sırra kadem basan öznemi
yerdiğim.
Bazense yardığım cümleler yarenim kalemde
saklı bilinmeze dair heceler.
Gönlüm bir de gönülsüzlüğüm gönle
dokunmak kendimden uzaklaşmak aşkla yandığım kayıp bir minvalde saklı başına
buyruk bir rüzgârım.
Ah, neşrettiğim.
Ah, idame ettiğim.
Ah, yana yakıla ömür tükettiğim.
Söylenceler uçuşan ve nazarında
zanların zarifçe uzandığım Hak yolu kapısına varmakta acele ettiğim bazen
seyyah bir sitem bazen yalnızlık iken yaşardığım ve de yeşerdiğim kıblem.
Yürek heybem sözcüklerle dolu.
Ruhumdaki dolgunluk ve doygunluk
bilmezler ki yorgunluk adam boyu.
İklimler devingen itibar ettiğim
bazen imha etmek adına sonsuzluğu ziyan ettiğim en çok da haiz olduğum o tek
zerre ve zerre kıymetim yok iken kimi insanın gözünde alt ettiğim nefsim
nefesimi varsın boş yere tüketeyim ve işte yüreğin ambarı aşkın hangarı gönlün
mizacı yarınların kırık tokası bir evham bir de dilimde Elham nazire ettiğim
mazim nezdinde ömrün sadece bir günde bir ömür yaşlandığım.
Hızması sözcüklerin bense her daim
hazır ol da geçen ömre sitemler ettiğim.
Varsıl bir coğrafya olsa olsa yüreğin
sarkacı.
Nutku tutulan kalemle iştigal gecenin
matemi ve meltemi mabedimse tek konakladığım martaval okuyan gölgeleri
yuhaladığım.
Kokusuz bir çiçeğim bazen.
Korkusuz bir beşer ve tek korktuğum
Mevla’m.
Aşkı boca eden kâinat kaybolduğum güzergâhta
sabit kılınandır sadece yürek rotam.
İşgüzar bazen insanlar.
İşkillendikçe isyan çıkaran günahkârlar.
Hatmettiğim bir cümle ne ki bir roman
ne ki cüret ettiğim yüzlerce şiir bedeller ödediğim âşık olduğum sevdalı şehir.
Ve işte laf döndü dolaştı geldi aşka:
aşikâr sözcükler de katık ettiği bu üşüten rüzgârla dans ettiğim yalnızlık
mesken tuttuğum satırlar belki de dostluk ve mutluluk kara borsa.
İpi çekildi hüznün.
Bir tutam sevgiydi oysa peşine
düştüğüm.
Hasretin yangını haset olanların
günahları belki de hicretim bu gece hicvettiğim ömrü sonlandıracak meçhul sona
uzaklığım yakınlığım ve aşkla kürediğim dünüm ve günüm…
Bir mimoza bahçesi serildiğim
minyatür yüreğim ve mefkûrem zinhar sevip de coştuğum gök kubbede saklı bir
yıldızım bazen kaydığım bazen yere konup çiçek olup açtığım…
Zemherilerde doğdum zemherilerde
soldum sıcaklığımsa inancın emsalsiz varlığı bazen tüy diken insanların işgüzar
tutumları bense her halükarda yanmakta ve yakarmaktayım.
Hutbeler ve yürek esintisi.
Nükteler ve gönlün nüktesi.
Nazenin dalgalar boca ettiğim aşkın
özleminin de dinmediği…
Ve işte elimde sancağım yüreğimde
asam yâd edilesi güzelliklerin mimarı elbet Yaratan yoksa nasıl ayakta kalırdım
ben ömür boyu ve işte başucumda biten umut denen filiz aşka öykünen sözcüklerim
kul olarak nasıl da acizim ve zaman yettiği kadar seveceğim en çok da kendime
özlemim bir o kadar kendime düşmanım elyaf üzünçlerden ördüğüm çelenkse
boynumda boyumu aşan dalgalar elbet hitap ettiğim o dalgakıran sözcüklerin
telaffuz ettiği ne varsa duyguların da asla sonlanmadığı cennet yakam ulaşmanın
verdiği huzurla varsın gözüm açık öleyim kapalı bir yürektense kapandığım
mabedim nasıl da ki saklı Rabbin nezdinde…
Tebrikler ustam.
Harika bir yazı okudum mahir kaleminizden.
Gönlünüze kaleminize sağlık.
Teşekkür ederim değerli hocam
Sonsuz selam saygımla