‘’Sana sabırla değil yarayla geldim.

Bir şiirin aynı mısraından vurulan şairler

Aynı yaraya tutunup ömür boyu kanarlar

Kanayalım…’’(Alıntı)

 

 

 

Yorgun ruhların iniltisiydi şiir

Köstekli saatin de hummalı varlığı

Bazen kök söktüren bir deyiş

Bazense martaval okuyan iblis

Sökükleri vardı şiirin

Şairliğe özenen beyhude bir mısra gibi

İklimin kanayan dudaklarından fışkıran filiz

Göğün de ümmeti iken ebabil kuşları

Varmakla vermek arasında gidip geldiğim

Oysaki avuç içi kadar yürek.

 

Sökün eden nice duygu

Abdal bir sevda

Aykırı bir ayraç

Kendimi b/öldüğüm hece hece

Kumaşı yok işte düşlerimin

Kaygan her biri

İfa ettiğim bol dökümlü etekleri

Şairin mintanına uygun bir de şapka

İçinden çıkacak tavşan belki eşlik eden sessizce

Ne de olsa şair, harikalar diyarında

Alice olmanın meali

Gidip gelmelerin de ihbarı:

İmkânsızlığın sırdaş

Aşkın pekiştireç

Sözcüklerin de kestiği her ses

Aslında sessizce yaşarken yazmak gerek.

 

Mademki geldi oltaya şen bir kahkaha

Gülüp güleceğim elbet

Kendimde saklı sakarlık

Seğiren gözlerim

Seken hecelerde

İhbar ettiğim bir imalat hatası belki yürek

Akabinde damlayan yaşları ihbarım

Küçülen gözlerimde

Büyüyen izlekler ve insanlar

En arka sıradayım üstelik

Geç kaldım ben bu gösteriye

En çok kendime geç kaldığım

Geçiş hakkı olmayan bir tebessüm

İçimde saklı heyecan ve veryansın.

 

Öncemdeki ayrıcalık

Sonrasız bir hayal muamması

Kanat taktığım her gün ve gece

Maviden gözleri aşkın

Salkım saçak hurafeler

Göğe takılı bir kanca

Penguen misali salındığım bir izbe

En yakınımdan en uzağıma düşen sayısız hayalet

Bir rivayet ise mutluluk

Fazla düşünmeye ne gerek?