Bir rengin özlemi var adeta içimde ya
da bir şehrin ve yazmaya durduğum şiirin türküsü çığırırken kalemi.
Meylettiğim düşlerim var misal ve
gözüm açık gördüğüm.
Meali yitim olan bir ömrü sürdüğüm ve
sürüdüğüm kadar sürünmenin nazında saklı şükürle sürdürdüğüm bir öyküm var.
Gece denen iklimde sekiyorum.
Gündüzü çuvala koyduğum günleri sahi
özlüyor muyum?
Gecemde saklı gülüşüm ve pencereme
konan kuşların özgür ve özgün varlığına yangın yeri yüreğime meyyal bir ölüm
korkusu belki de alt edemediğim kadar da ölmeyi arzu ettiğim.
Ruhani bir çırpınış kalemimle
mezarımı kazdığım.
Ulvi bir rabıta aşkın kabrinde
sözcüklerle oynaştığım.
Hızması yok ki dünümün ve hizaya
getirdiğim duygularımdan başkası da yok bana eşlik eden bir rutin değil asla
bir renk basmakalıp sözcüklerin terennümünde yiten ömrü heba ettiğim.
Gecemde saklı huzurum.
Huzurumu saklı tutan elbet anbean
huzurunda durduğum Mevla’m.
Bir hare.
Bir hale.
En sevdiğimse yüreğimle saklı olduğum
hane.
Kaç haneli sözcükler kim bilir ve kim
bilir rakamlar…
Gazabından korktuğum Rabbime sevdalı
bir kulum ben külümden doğduğum günbegün ve kürediğim duygularım en çok da
aşkla ve umutla tünediğim kalemim ve yüreğim.
Bir metafor sağanağı ne zamanki
kalemi elime alsam ve yetmeyen.
İmgelerse acılarımı sağaltan.
Sağdıcım olan aşka ve kaleme
geliştirdiğim direnç ve saklı tutulası dirayet ve işte hidayetin yolcusu iken
hancıya duyduğum büyük aşk.
Haber getiren posta güvercinleri ve
kendimden kendime bir yolculuk iken edebiyatın nüktesinde ve güftesine sararan
yüzüm değil solan günüm hiç değil saydığım anbean soldan sağa ve hizaya
getirdiğim sözcüklerin ve duygularımın meali.
Öksüz bir ritim günü kovuşturan ama
yetmeyen.
Yetim ruhumda yatıya kalan hüzün ve
sevdam ve beynim, elbette en büyük sermayem.
Yıpranma payı koyduğum mısralar ve
bedenimde saklı binlerce diken ne de olsa bir gül olmanın sorumluluğunu
taşıyorum mademki: evren, bana ‘’gül’’ ve ‘’yaz’’ dedi.
Hikmeti evrenin ve haşmeti sevdamın.
Bir handikapsa yaşamak…
Hırpani bir gülüşse seyrinde olduğum.
Hazzın hazzı iken duyduğum en çok da
acılarımla beslendiğim.
Ah, ırgat yüreğim.
Ah, baş koyduğum minvalim.
Ah, derdest olmuş ömrüm ve vebali
boynuma kök söktürenlere savaş açtığım.
Hicazı.
Hazanı.
Hüznü.
Hicranı.
Hicabı…
Ve işte içtimada geçen hayatımı
sürgün ettiğim yalnızlığın ilhamında pekişen cesaretim ve acım ve sevdam ve
sancağım ve su alan sandalım…
Sarmalında evrenin.
Seyyah yüreğimden de sökün eden
hayallerimin uğruna…
Semazen bir iklim madem içime serilen
halının püskülüne takılıp da düştüğüm ve işte sil baştan yörüngeye otursun diye
hayatım sözcüklerin de pimini çekip kalemimle ve aşkla infilak ediyorum.
Hoyrat bir iklim.
Nazenin yüreğimde saklı bunca insan
ve uğruna aşkın, ant içtiğim yeminler verdiğim…
Yediverenim.
Kırkladığım tomurcuklarım.
Sergüzeşt bir besteyim.
Arz ettiğim sözcüklerim ve kalemim ve
haiz olduğum sorumluluklarım.
Annemin kızı.
Aşkın rüzgârının hızı.
Hazzı yaşamın değil üstü örtülesi
acıların damgası.
Delişmenin ve Dağıstanlı.
Aşkım ben: sermayem ise yaslı ve
yaşlı.
Sandukam.
Sandığım.
Sancağım.
Saf tuttuğum s/afiyet yüklü varlığım.
Semada seken bir kor hece bir kör
kurşun.
Yerin dibine soktukları ne ki ben
ölümle teftişe çıkmışken hayatı…
Yârim ve yarenimse bende saklı.
Yâd edilesi dünüm ve ülküm ve güzel
ülkem ve Allah sevgim günbegün büyüyen itikadım varsın olsun ihlal edilsin
sınırlarım elbet teyakkuzdayım.
Şimdinin kozasında.
Yarının eriyen buzulunda.
Dünün ertesi günde seken.
Günden güne büyüyen bir sevdayı şerh
düştüğüm şu sözcüklerin yankısı nasıl ki dinmek bilmeyen nazımla niyazımla
koştuğum Rabbime sevdalı ve sadık bir yürek neferiyim ben.
Ömrün sadakati.
Dünün nezaketi.
Yarınların ikbali.
Hüznümle sakit.
Dünümle kayıtlı.
O rabıta ki sözcüklerle kasıtlı bir
ölüm misali içime çektiğim kadar acıyı dışa vurmadığım kadar hüznü ve işte iç
sesimle şiar edindiğim yazma eyleminde saklı huzurla ve umutla yolumu yarılasam
da sonsuzluğun ç/ağrısında saklı müzmin bir aşığım ben aşina olan değil aşikâr
olan belki de arşı alaya çıkan yazma aşkımla sevdalandığım hayatın penceresine
konan yavru bir kuş gibi tünediğim kalemin yüreğinde pekişen bir servet ve de
büyüyen bir ateş iken kalemin rakkasesi aşkın idamesi ve sözcüklerim ve umudum
tek servetim uğruna yıktığım köprüler ne ki yılmadan azimle verdiğim
mücadeleden sağ çıkmak adına sığındığım yüce Rabbimin merhamet dolu o müthiş ve
devasa haznesi…
Mademki yaşam bahşedilen bir hazine
bir servet…
Elbet göğsümde uçuşan kuşların zarif
varlığında yola koyulduğum kadar da bu yoldan dönüşüm yok iken Rabbin izniyle
hamt ve de sabır ettiğim kadar mutlu ve huzurluyum dünya denen geçici ikamette
varlığımı da sevgimi ve tüm hayallerimi ve dualarımı yeter ki kutsasın yüce
Tanrı…