‘’Arzusu gövdesinde kalmış ölüler adına

Yoksulluğun uzak derin gözleri adına

Yüzü yere düşen çaresizlik adına

Kavuşmanın kekeme sevinci adına

Kendinden başka doğrusu olmayan büyük aşklar adına…’’

(Ş. Erbaş)

 

 

 

 

Sakıncalı bir zaman dilimi adeta

Yaban düşlerinden gelen o esinti.

Tebaası saklı bir yalnızlık

Çaldığım beyitlere sakladım ben bu sevgiyi.

Çalakalem hürmet ettiğim doğası yüreğin

Bazen sedası ya da vedası sözcüklerin

Diktiğim o sancak eriyen maviye

Aşka erdiğim kavşak

Kimseler de sormasın,

Neden çok sevdin diye.

 

Hengâmede saklı sırları şehrin

Surlarına âşık oldum ben bu gizemin

İzini sürüp gecenin

Erdim şafağa erdim hüsrana

Erdim gök kubbeye

Dokundum adeta ölü yıldıza.

 

Bir coğrafyaya esir düşen düşlerim.

Ana kıtası mevsimin

Düşerken defalarca tökezlediğim dehlizin

Sarı benizli duvarlarında bir efsunlu hece iken aşk

İçime kıydığım hüznü

Kıyamadığım sevgiliyi

Sunarken dua niyetine taşrasına şiirin.

 

Tapınan mısralar:

Kabrime sığamadım gitti, azizim.

Kapışan beyitler

Ne illet kibirmiş ki aşkın özlemi

Bir sefertasına yığdım ben bunca yaşı, elemi.

 

Doğamda mevcut hüsran:

Ah ki ah:

Benden ibaret de değilmiş acılar, evren

Yatıp kalktığım gün diye

Gecenin rehavetine serildim imge niyetine

Bir tapusu eksikti yüreğin ve sevdanın

Methiyeler dizdim bir bir sevgilinin gezindiği şiirlere.

 

Karambole giden miydi de yalnızlığım,

Tek tüfek kalmışlığıma gözyaşı döktü kuşlar.

Aşka ermişliğim miydi başımın belası

Hükümsüz davalar süründürdü ne diye.

Kozası ıssızlığın

Bir hulasa yürek ki eremedi hidayete.

Kayrası yıldızların

Ay ışığına âşık oldu güneş yar diye.

 

Bir b/ölü aşk gezindiğim dağ tepe

Bir de üstünü örttüğüm yamaçları şehrin

Dağdan taştan aşırmadım da bu zihniyeti.

Kefen bezime sadıktım düğün öncesi

Kırmızı kuşağın ağırlığı

Şükürler olsun ki açıktı alnı gelinin ve şiirin.

 

Bir tebessüm bahşetti Mevla

İksirli şarkılara bal döktü umut niyetine

Aşkı nimet bilen gecenin körü

Yazmaya durdu bir bir giydiği metanetle.

Sınandığı renklerin

Kalıbını bastı mateme;

Efsunlu şarkılar bir bir açtı

Baharın goncası elbet umuttu ve kıblesi yüreğin

En şirin edayla raks eden kalem

Zehrini aldı şiirler sefil yüreğin

Ve düştü yola

Düşmeden gözünden insanların

Düştüğüne kani her yaşın da vedası

Sınarken yüreği ısrarla

Bir çöl çiçeği nezdinde

Solmaya muktedir her şiir hece hece.