Sözcük balçığında yaralı bir turna
kuşu olmanın verdiği hüzünle sarılıyorum satırlara neşreden her ayrıntıda
coşkuyla genelin resmini çiziyorum.
Boğum boğum renklerin hüznü ve
sevdalı her biri genelde tökezleyen ama ayağa kalkıp dik durmayı da elden bırakmayan
bir çöreotu zerresi gibi nazar edenlerden kaçıyorum.
‘’Seslenmek…
Bir dosta sesleniş…
İnsanın kendi sesine karşılık bir
başka ses arayışı, kendi sesinin yankısını bile bulamazken, bir başka sese
duyulan özlem.’’ (Alıntı)
Veryansın yüklü kimi insan kim kimin
derdine düşmüşse ben özlemle saf tuttuğum dostluğun da skalasını işaretliyorum.
Meftun yürek.
Mevta benlik.
Mendebur özlem yarımayın da dokusunda
hep çeyrek aşklarla avunduğum ve aşkın resmini çizmek adına dokunduğum
insanlar.
Vesvese yüklüyüm kimi zaman ve mağdur
kılındığıma biat çok da önemsemeden sevmeyi sürdürüyorum aslında kimi ne amaçla
sevmek gibi bir uzvu yok duygularımın sadece içimdeki sevgi dağında
ulaşılmazlığın şiirlerini yazıp her halükarda ulaşmak istiyorum insanlara ve
yara aldıkça yeniden kapanıyorum içime.
Bir dostun seslenişi belki de benim
çağırdığım bir dost dolaylarımda bulunsun diye dualarıma sarıldığım ve garip
bir şekilde haz alıyorum ne zamanki kendimi yalnız ve terk edilmiş hissetsem
çörekleniyor ruhum aşkın dehlizinde aslında somut bir veri de yok elimde aşka
dair sadece sevgiyi sahiplenip sevmeyi severken kendimden uzaklaşıyorum ki tüm
derdim aşmak içimdeki sıra dağları ve geçit vermeyen ve şerh düşmüş illa ki imkânsızlığa.
Düşünmeye programlı zihnimle
hissetmeye adamışken yüreğimi.
Sevecen bir iklimde açan nazlı bir
gelincik gibiyim ansızın uçacağımı ve yok olacağımı bilip sükûnetle sonumu
diler ve beklerken.
Sözcükler ekip de toprağa çiçekler
b/içiyorum ne de olsa cümlelerim ve şiirlerim benim talibi olduğum bu cennet
bahçesinde bir nevi yaşama nedenim.
Hurafelerden uzağım ve yalandan da
aslında takmayı beceremediğim maskeleri başka insanların yüzünde görmek nasıl
da acı veriyor.
Acımla hemhal.
İnsanlığın acısına sırdaş.
Acıyla kesişen bir aşk rüzgârı aslıda
nereye eseceği de belli olmayan ama illa ki e(l)liyorum belirsizliği ve
gözyaşlarına vakıfım içimdeki palyaçonun.
İksirli bir düş benimki.
İnce bir düşüş her habis düşüm.
Sanrılar fink atsa gerçek olduğumu
biliyor ve reşit kılıyorum her bir duygumu.
Yazmak mı beni duyumsamaya sevk
ediyor yoksa duygular mı yazmaya?
Otağı kurduğum o düş bahçesi ve
mevsimler sırıtkan ve hazin kiminin dünü yarını da ve asla geçiş hakkı
tanımıyorum güne gün düşüp de boşluğa ben düşüp de o gayya kuyusuna ve içime
sarkıttığım iple sancılı bir çıkışa meylediyorum tırmandıkça yukarı cümlelere
tutunuyorum; cümlelere tutundukça özenle seçiyorum ve özene bezene yaşadığım ve
yaşatıldığıma binaen özene bezene acılarımı diziyorum ipe boncuk misali.
Öykünmekle öldürmek arasında gidip
geliyorum.
Savların savsaklandığı belki de
akışına bırakamadığım bir güzergâhta kaybolmuşluğuma çok da aldırış etmezken
insanlar…
‘’Sonra buradan giderdim bir hiç
için.’’(Nilgün Marmara)
Var oluş sebebim ulvi bir amacın girizgâhı
ve gidişlerim de asla dönmemek üzere yine de tamamen gitmeyi beceremediğim gün
gibi aşikâr.
Şehla gözleri yorgunluğun ve enini
boyunu hesaplayıp da hala nasıl doğru bir elbise biçemiyorsam yürek
yangınlarına.
Sorular cumhuriyeti ve suskun
insanlar cumhuriyeti.
Bilinçli yaşamamışlığın da bir yanılgısı
aslında tüm olup biten sözcük yüzlü bir güneşi balçıkla sıvamaya kalkanlar ve
ben her kazan kaldırdığımda suçlu addedildiğim yeri geldi mi ailemin bile onay
vermediği bir tepki ara sıra verdiğim ve tepkisizlikle yaşatmayı meziyet sanan
insanlar topluluğu. Sanki bir ayrıcalık sağlıyor bu sessizlik onlara yeri geldi
bir soruma cevap alamadığım ve bir selamımın bile karşılık bulmadığı öyle ya
herkes egosuyla yere göğe sığamaz ve sığdıramazken kendini ben küçük bir çocuk
gibi ya azarlanıyorum ya da dışlanıyorum.
Sevi mertebesinde neye denk düşüyorsa
bunca izlek sözüm ona herkesin birbirine kol kanat gerdiği; sözüm ona bir
kelimeyi daha esirgemez iken insanlar birbirinden taciz dolu bir bakış ile
içimdeki güneş ansızın nasıl da batıyor ve atık hükmünde tüm kusurlu addedilen
cümlelerim ne zamanki konuşmaya yeltensem bir susku duvarına denk düştüğüm ve
savuşturdukları öksüz kimliğim.
Mahmur.
Mazlum.
Tüm kifayetsizliği ile sıfatları ardı
ardına dizerken hiç addedildiğim lakin herhangi birinin tükettiği tek sıfatın
dahi yere göğe sığdırılamadığı.
Bir imge batağı kimi zaman utançla
sevk ettiğim ilamı aşkın.
Bir sözcük batağı içinde batmayı ve
ölmeyi en çok sevdiğim ve sevgide öte yol bilmediğim üstelik öğretilerin de ilk
sırasında yer alan sonramla iştigal ne de olsa sebepsizliğin baş şahidiyim ve
de tek sanığı her gün kendimi zor kurtardığım o darağacı.
Meftun düşlerim suskun.
Hayallerim de artık kurak.
Ama bu demek değil ki asla hayal
kurmuyorum ve hayallerimi sadece Yaratan ile paylaşırken ve O’nun sayesinde
içimde doğan şehir; şehirde doğan güneş; güneşte doğan yeni bir ışık vs.
Kıyasıya sevdiğim.
Kıyıma uğramanın da meali iken
sevmek.
Aslında netice olarak kıyama
durduğum.
Kırpık yıldızlar ölü şairini anıyor
şairler de mevsimi mevsim de yobaz düşleri ve düşler de düş maliklerini derken
ısrarla dökülüyor sözcükler ve ben baş misafiriyim asaletin ne de olsa karşılık
dahi vermiyorum üstüme püskürtülen lanetin ve isyanın da bir naziresi iken
adeta üstüme toplanan bakışlar.
Balık gibi yüzüyorum pervazında
ölümüm.
Ölü gibi uyumayı bile beceremiyorum
oysaki içimdeki neşeyi öldürdükleri çok zaman geçti üzerinden.
Yokuşa sürüldüğüm.
Cinnete sürüklendiğim.
Ansızın keşfettiğim o cennet bahçesi.
Ve herkesin unutmak için yaşadığı
gerçeği benim içinse yeniden hatırlamak aslolan ve sevgiyi çarçur edenlere inat
sevgi dolu mizacımda ürkek bir kuş tedirginliği ile yalnızlığımı sevgi ile
gagalarken ve sürüklenirken boydan boya…
İkbali günün asla düş özürlü bir
çöküş değil.
Ve sunumu yüreğin sadece umudu
dokurken.
Gözlerimdeki acı ve neşe karışımı ile
hala koşarken hayallerimin peşinden geç kalmışlığın verdiği acı ile bazen
duraksadığım ama hala açmayı beceren bir uçurum çiçeği…
En içten teşekkürlerimle...
Gözlerimdeki acı ve neşe karışımı ile hala koşarken hayallerimin peşinden geç kalmışlığın verdiği acı ile bazen duraksadığım ama hala açmayı beceren bir uçurum çiçeği…
Yüreğine sağlık arkadaşım tebrik ederim gün seçkisini sevgilerimle....
Teşekkür ederim sevgili arkadaşım.
Sevgimlesin.