Göçen güne taziyelerimi sunuyorum ve eğer ki soracak olursan iyiyim afiyette demek isterdim, muhterem bayım hani hani acının çıpasında saklı iken bunca duygu köreldiğim de yalandır kör olduğum da ne de olsa körü körüne yaşadığım zamanları terk ettim yaşadığım diyarda...

 

 

 

Melundur gün ve mahzun gün ışığı

Aykırı ruhumdan taşan gazabı

Ertelemekse o vakitsiz gidişi ve vedayı

Bil mukabil, muhterem bayım

Acının sandığında saklı

Ne isyanım ne inkârım iz düşer zamana

İndinde hüznün göğe teğet geçtiğim sabahların nazarında

Ne çıkar varsın olsun içimde saklansın onca ukde

 

Bir çıkarımsa yaşamak

Bir çabadan da fazlası yürek

Nasıl da feryat eder gecenin kör karanlığında

Çıktığım yoldan da yoktur dönüş

Kara kuru sıfatlardan da uzak

Methedeceğim kim kaldı ki inanılmaz kırık

İnanılmaz ırak

Göğün tembel kuşları da artık

Uğramaz oldu annemin ekmek koyduğu pervaza

 

Bir itibarsa yaşam

Bir inkârsa söylenen her yalan

Bir ikaz belki de yanıp sönen

O devasa trafik ışıklarında seken yürek

Sancılı bir ömre delalet

Semiren hüzne bedeller biçilesi

Neşri günün

Nesri ömrün

Nedamet yüklü olsa ne ki onca insan?

Beylik bir sevgiyle çıkıp da yola

Vardığım Rabbim Dergâhına tek gerçek

 

Mizacım artık uysal

Huysuz seferisi olduğum ömürle hemhal

Bazen yalnızlık iken iştigal

Eden demli sesinde dertlerin

Densiz seyrinde zalimin ve iblisin

Zanlardan çok uzak bir iklimdir artık bellediğim

 

Sıfatların biri gider bir gelirken vakti zamanında

Hırsız bellediğim aşkın da inhisarı

Hidayetin son kavşağı

Meylettiğimdir illa ki huzur ve sevgi

Meali öznemde saklı

Mihrabı yerinde kaygan bir düşe meyyal

Satırlardan bozgun eden hüznü

Kerevitine çektiğim ömrü

Varsın olsun heba ettiğim ucu

Yanık bir türkü…