Muhteris bir imge olamazdı zaman belki de şafağı atandı dünde kalan acılar ve hüsran.

Seyyahtı sözcükler ve sevdalı ve yaralı.

Açık ara farkla öndeydim mademki konumuz hüsrandı ve hazan.

Elimine ettiğim duygularım vardı: ne tekdüze ne yandan çarklı.

Sevecen bir iklimdim ben hazanda saklı.

Hazzı yalnızlığın ve göçebe şarkıların kayıp tınısında saklı sunduğum maruzatı da kabul etmişken Rabbim, katında.

Kat iziyle sevdim insanları ve layığıyla yaşamanın da mücadelesini veriyordum madem ve kimse sırra kadem basan matemimin üstünü örttüm gülücüklerimle.

Ne yani?

Olamaz mıydı ikisi bir arada?

Israrla sevdiğim isyan etmediğim kadar.

Yerle yeksan olmuş ömrün kabrinde saklı bulutlar ve keder.

Muhteliftim ben bir o kadar mazlum: neşemdi kimi zaman çalınan bazense yorgun ayaklarım gerisin geri kaçarken sadece elimi uzattım yağız güneşe.

Güneş göz kırptı ve bir adım daha yaklaştım Rabbime ve işte hissettiğim O’nun beni kucakladığını.

Ansızın susmuştu hüzün çeşmem.

Ansızın süzülmüştü yaşlar rahmetin eşliğinde.

Beşik kertmemdi oysa hayaller çocukluğumdan en güzel hediye ve sevdiğimden de fazla sevilmiştim ben bir zamanlar.

Gönle ıraktı çoğu şey hüzünler sırılsıklam.

Gözden ırak kimse yakın tuttum gönlüme ve şarkılar ç/ağladı mevsim sancılandı ve doğdum yeniden.

Yeniden doğmanın mükellef sofrasında yerden de uzak göğün tepesinde.

Hezeyanlar susan.

Hevesim bazen kursağımda kalan.

Heyecanla sevdiğim hayat ve insanlar.

Kırık rögar kapağı mevsimin ve eksilen nice duygu azar azar.

Zimmetliydim madem evrene.

Zinhar yalandı yalan olduğum.

Zimmetliydim madem sevgiye.

Zinhar yalandı kendime t/uzak olduğum.

Düşlerim kayıtlı, hayat mektebinde. Bense yorgun yokuşları inip çıkıyorum.

Hüznün dik alası.

Alabildiğine dik başlı iken son vermek istiyorum başlamadan: neyse ucundan tuttuğum işe.

Günler yalın.

Bazense insanlar yalan.

Yılmak da değil benimki belki sadece bir yanılgıdan ibaretim.

Düş mektebinde saklıyım ve havsalam bazen almıyor bense boca ediyorum aralıksız bozguna uğramışken bozuntuya da vermeden devam ediyorum yoluma.

Pineklediğim günlerin ve gecelerin ardından nabzını tutuyorum duygularımın. Bir emir-komuta zinciri oysaki hayat ve ben ezelden emir eriyim insanların.

Emre amade yaşadığım yeter ki kimseyi kırmayayım ve yanlış anlaşılmayayım diye mücadele verdiğim.

Esaretin dibini gördüğüm.

En çok da umuda ve sevgiye esir düştüğüm belki de kaderin en haşmetli eseriyim ne de olsa hüzünde ve gözyaşında rakip tanımam kendime.

Hazan bohçasını bu sabah itibariyle teslim aldım.

Nazenin yüreğimde saklı beyitler bense tam teşekküllü bu duygu sağanağında öncemi analiz ediyorum aralıksız.

Ufak tefek standart sapmaları kale almadığım için her şey yolundaymış gözüküyor ve g/özlem yeteneğimle inip çıkıyorum yorgun yokuşları.

Hasret rüzgârı.

Yürek içtimada.

Güneş ise azıcık küskün mü ne ve işte esen poyrazın ardından geldi sağanak ve güneşin mutluluk kürü tehlikeye düştü. Yazı gönderdik bana göre ise yazı def ettim asla sevmediğim sıcaklığı ve yakıcı güneşi bir o kadar güzün nefesini ensemde hissettiğim.

Yalnızlık kök söktürürken sözcüklere gecenin gözlerine de mil çektim belki de mıhlanıp yerinde kaldığım günler geride kaldı ve ben adeta bir mim sanatçısı gibi duygularımı altın tepside sunuyorum ne zamanki kalem beni esir alsa.

Renklerden pembeydim ve beyaz ve karanlığı delen gözlerim ufukta saklı bir hicaz aşkın da ambarı.

Gagaladım aşkı adeta hapsolmuştum sonsuzluğun koğuşunda ve ser verdim sır vermedim akabinde surlara serildim boylu boyunca.

Hangi renktim?

Hangi aşk yakındı bana içine düşülesi?

Mevsimlerden erişen otağıma bense bir seyyah ki dervişin fikri de zikri de birdir meselesi.

Mesafeler yoktu benimle Allah arasında.

Mendebur gölgeleri ise havale etmiştim Rabbime ve mealimdi dua ve iman gücümden doğan gücüm saklı tutulası sadece Allah katında.

Hüzündü salkım saçak varlığıma eşlik eden.

Akabinde huzur ettiğim duaların kabul gördüğü.

Kabul görmediğim kadar cihanda kabul ettiğim ben Rabbine sadık bir neferdim.

Bozguna uğramıştım madem bir ömür.

Bozuntuya vermedim kefil olduğum kadar kaderdi beni sarıp sarmalayan ve kederimi dahi sevebildiğim ve bir adım sonrası huzur ve sevgi.

Gönlümün kopçası kopuk.

Hazanın sevdası tutuklu.

Yerle gök şahit.

Bense sadece Rabbine tutkulu…

İfa ettiğimden de öteydi yaşamak bir görevden öte haiz olduğum bir kıvanç ve sonsuzluğa d/okunma arzusu.

Sadece sustum akabinde ve tevekkül ettim: önüme yığılı ne varsa bir bir talan ettim ve tavaf ettim devasa evreni.

Hazzından çok haiz olduğum duygularım bana kucak açan Rabbin yolunda neydi ki yaşamak sevmedikçe ve huzura ermedikçe Rabbini aralıksız andığı kadar…

Allah vardı gam yoktu madem…

Matemimi giyindim bedenime bazen yok saydığım kadar bedenimi belleğimde saklıydı kayıtlar bense çoktan sonsuzluğa kanat açmışken…