Zinhar kefildim ve ziyadesiyle mesut: bir hücrenin son kırıntıları idi mevcut kılan özlemi, neşeyi ve sevinci.

Kolluk kuvvetlerinden kaçamadığım ve koruyup kolladığım asaletin belki de son temsilcisi yürüdüğüm yoldan da geri dönüş yok iken bir bilinmezin mealine saplandım.

Göğsümde saklıydı özüm.

Nevri dönen mevsimin ruhuna kefildim.

Edindiğim makam sahi neyin nesiydi?

Ne yeis ne beis:

Ben bu benliğin tek reisiydim ve şahidim de tek; içtiğim su duru ve yediğim her lokma helal.

Sözcüklere kat çıktım ve ihbar ettim içimdeki suçluyu: bir içimlik değildi ne aşk ne şiir ne de yalnızlık ve vuku bulan sinsi bir sisin içinde kayboldum tıpkı sevdalı şehir İstanbul gibi.

Ben İstanbul’dum ve her yeri karıncalanan.

Ben ruhuydum gizemin bazen salkım söğüt gezip dolanan.

Haritasını çıkarmışlardı hem şehrin ve her yeri kırmızı her yeri yaralı en çok da çöken omuzlarında yıllanan mevsimler gibi bir yılkı atının attığı çifte belki de ve işte yazamadığım onlarca methiye ne de olsa yetimin başını okşayan Peygamber Efendim idi tek rol modelim.

Düştüm yola çünkü bir kez başımı koymuştum neyim var neyim yoksa.

Ben var mıydım peki?

Ya da varacak mıydım o izafi mutluluğa?

Tabanları yanıyordu şehrin ve ben huzuru anıyordum: ne dünümde mevcut ne de günüme tapındığım ben ılgıt bir heceydim, kasıp kavuran duygularla hemhal.

Sözlüğümde saklıydı ismim.

İsmimde saklıydı kaderim.

Kaderimde saklıydı kederim.

Ve matem.

Ve meltem.

Ve mahrem.

D/okunulmazlığım vardı hem üstelik babadan yadigâr: ah, evet bir de köstekli saat ama çalışmayan ama günde iki kere doğru zamanı fısıldayan.

Bir beynim vardı ki.

Bir de ruhum.

Bir de sefil yüreğim.

Aralıksız çalışan benliğim asla ödün vermeyen asla hibe etmeyen varlığını asla haz etmediğim yalan ve dolan ve hatırına dostlarımın ve tüm sevdiklerimin kocaman bir de yara bandı koymuştum hayata.

Fısıldayan hayaletler saklıydı ve ruh illa ki teyakkuzda.

Mademki yüzü gözü açılmamıştı içimdeki çocuğun ben nasıl oluyor da dik durabiliyordum hayatta?

Elbet su götürmez gerçekler ve içimde saklı yuvam aslında menşei inanç olan bir mevsim üstelik yaprakları dökülmeyen ama dikenlerinden mustarip.

Kefildim iyi niyetime.

Kefildim sözüme.

Kefildim asaletine sözcüklerin.

Sözcüklerden bir yol yaptım sonra köprü sonra bir direk ve tepesine çıktım evrenin nihayetinde dokunmuştum rahmete.

Öncemde dökülen yapraklar ve saçıma doğan gece elbet geceye doğan binlerce hurafe oysaki inancıma ve kaderime sadıktım ve kederin iz düşümünde mutlu olmayı başarabiliyordum da kendimce.

Resmi yoktu mevsimin.

Mevsimin bir dili yoktu.

Dili zehirli olmamalıydı insanlığın ve güzelliğin.

Güzellik neydi peki ve göze güzel görünen?

Gözü kalan kimse gözümden düşen yaşa da yasa da kefildim.

Nazarın indinde nazar eyledim içimdeki mevsime.

Azat etmekse hüznü basiretim bağlanmıştı bir kere ama dert etmedim çünkü kaderin derdine de verilecek dermana da kefildin elbet devasa bir inanç büyüdükçe büyüyen.

Gözümde büyüyendi sadece İlahi Aşk ve tapındığım Rabbim ve yaratılanı da sevdiğim Yaratandan dolayı.

Vakit geçti ya da erken.

Kim geçtiyse içimden.

Belki de sadece bendim kendimden geçen.

Güz uzadı gece kısaldı bir arpa boyu yol almak adına direndim ve dayandım ve hep sevgiyi ve umudu dayattım.

İmanda saklıydı umut: bunu öğrendim.

Yasın da meali iken unutmak en çok unutulan bendim.

Umuduna sadık kalan da.

Sözümün eriydim ve direncim kırılsa da aldım gücümü Rabbimden: her çelmede düştüm: her düştüğümde kalktım.

Bir renktim.

En çok da rengârenk bir seyyah çiçek.

Pembeydim önce sonra kan kırmızısı sonra sarı sonra…

Nihayetinde gökkuşağı ile sözlendim ve ruhumu astım bulutlara ve ufka diktim gözlerimi.

Ben çoktan susmuştum ve yaslandım sadece dağıma: dağımın tepesinde uçuşan kuşlar ise sözcüklerimdi.

Ben şiirdim.

Ben yazgıydım.

Ben bir çiçekten öte doğaya âşık bir kelebek ve kanatlarıma dokunamazdı kimse ve beni tek koruyan tek kollayan…

Yaşlarıma eşlik eden rahmetti ve kıyama durduğum her acıda şiir şiir açtım kendime yarattığım cennette uçmanın güzelliği ile kondum bir bir yüreklere.

Tek yürektim evrenle.

Tek yürek Rabbimle.

Tekdüze olmayan ruhuma kefil olan mademki Rabbim idi.

Ve koştum ve koştum ve…

Uzanabildiğim kadar uzandım ve yumdum gözlerimi ve sustum çünkü içimden geçeni bilen biri vardı.