Hangi rengin mubah ya da üstün olabileceğini bilmiyorum bildiklerim ise bu karmaşada kaynadı gitti.

Cümlem sökük biliyorum lakin ilk cümlemden medet ummalıyım ve kalemi başıboş bırakmalıyım hani bana ömrümde bir kere bile özgürlük hakkı tanınmamışken ve mademki kalemim de benim emrimde…

Çürük vişne renginde bir sulak arazi yüreğimin kıblesine rast gelen devasa bir mekân ve işte ayrıcalıklı bir rolüm varken en çok da hüzün başrolde iken.

Olsun.

Acımadığı kadar insanların, seviniyorum: ya, ben kendime acıyor muyum?

Ne fark eder ki bu saatten sonra ve elbet şairin de dediği gibi:

Her şey için çok geç…

Yine de konuyu açmaya çalışayım mademki yüreğim ve alt belleğimin kimi çekmecesi kilitli…

Hurra, depoladığım kayıtlar.

Miski amber kokan yalnızlığım.

Tenime doğan gün ışığı.

Oysaki içim öylesine karanlık ki hem de aralıksız cam kapı açsam da ışıkları yanık bıraksam da aydınlanmayan bir bulut kümesi hükmetmekte bana.

Ben olmanın nimeti…

Benden ırak olmanın külfeti.

Beni bana uzak kılansa o amansız tuzak.

Yakınlaştığım kaderim ve kederim.

Çöken bağışıklık sistemi dünyanın ve her gün verilen kayıplar.

Hastalık odaklı ya da kaza neticesinde dünya değiştirenler.

Dünya değiştirmeye hazır ve nazırım lakin gerekli ortamı ve koşulları sağlayamadığım için olduğum yerde sayıyorum.

Ne muzip ne şen şakrak…

Gel gör ki: eskimeyen anılarımda hep mutlu ve yüzü gülen bir kızdım bir de çevresindekileri güldüren sonra ismime ihanet ettim ve yüzümde açan güller bir gecede soldu.

Ben de soğudum hayattan doğal olarak ya da doğal olmayan ne varsa doğalmış taklidini yaptı ve:

Devasa bir es veriyorum hani hocamın da vurguladığı üzere ve en sevdiğim şiirimin de başlığı:

Sus payı bir söylem.

Nüktedan yüreğime tek iyi gelense sevgi ve umut.

Nutkum her tutulduğunda Rabbime sonra kalemime sarılıyorum ve sarmalında inancın Zühre Yıldızı gibi kayıyorum uzay boşluğunda:

Yoksa olup biten bir hoşluk olarak mı addedilmeli?

Sözcükler yabani kimi zaman ve onları ehlileştirmek adına mesai harcıyorum ve sunumunda IBAN numaranın hesabıma yatan en ufak bir meblağ yok bile.

Sureti kati IBAN numarasına para göndermeyi de banka ve bankacılar sayesinde yapıyorum madem…

Gerisi umurumda değil çünkü dualarımı hızlı posta servisi ile bir bir naklediyorum Rabbime ve mektuplarımı bir bir dikte edip dik başlı bir acının da gölgesinde bir açıya konumlandırıp yapmam gereken ne varsa gerçek kılıyorum.

Ümidimi kestiğim insanlardan yana ne desem boş.

Zaten boş oldukları için içimdeki hoşluğu tayin edemiyorlar ve onlarla konuşmaktan aciz bir özne görevi yükleniyorum sözüm ona:

Bahsi geçen özne benim ama konuşmayı istemeyenler ve de beceremeyenler tam olarak onlar.

Tam.

Ya da yarı zamanlı bir sohbet.

Daha da azına razı olsam bile…

Konuşmaya muktedir olmanın gücü dışında sığındığım İlahi Güç ve güç bela başımdan def ettiğim sıkıntılar ya da mola verdiğim.

Rengi soluk.

Düzeni yitik.

Sevgisi yatık.

Dikkatle yaşamanın da pek anlam ifade etmediği.

Susan bir günü daha geride bıraktım ve susmam emredildi madem…

Her sus payı söylemde hayatı bir şiire dönüştürüp katkı payı iken de yazdığım deneme ve makaleler ve işte sürmanşet acının iz düşümü…

Neyden ibaret olduğumu bilmesem bile hüznümün ve umudumun nelere delalet olduğunu biliyor Rabbim…

Sabırla ve şükürle kat ettiğim o uzun güzergâh elbet gelecekken hizaya ve de eninde sonunda sunacaktır huzuru…