Terk edilesi bir düş müyüm sahi
söyle?
Hani, hani öznesi hüzün kokan bir
çiçeğin teninde saklı zehir miyim?
Gecenin tininde doğan ay gibi belki
de ay’ ı aşkla sarılı ay-yıldızlı bayrağım gibi…
Ben ki; kavuşulası bir zihniyet bir
özlem ve sen ki: uyumsuz teninde evrenin kayıp geçen zaman gibi…
Gece ise kükreyen ben değilim
titreyen çünkü korku yoktur hiçbir insandan ezelden…
Ben Türk’üm Türk: ezelden beri hür
doğdum hür yaşarım ve aştım da tüm engelleri.
Ben Mehmet’im; ben Ayşe…
Ben Hasan Hüseyin benim ben aşka ve
Rabbine ve vatanına âşık müzmin bir sevdalı varsa yoksa kabrine koşan öncesinde
yüreğinin asası ve asi sevgisi ile bedeninden taşan.
Öncem de var sonram da ve anda
saklıyım.
Ansızın doğan gün gibi.
Yaşaran gözlerimle yasta değil bazen
Araf’ta saklıyım.
Ah, yüce Rabbim; ah, güzel yurdum
sevgili toprağım ve insanım.
Hürdür benliğim bazen hazanla yatar
baharla kalkarım.
Mümin’im ve Türk ve aşka aş eren:
Bir kadınım olumsuzu iten ve aciz
bedeninden firar eden kadınlık gururu ve namusu ve onuru ve iffeti…
Anneyim.
Çocuğum da.
Erkeğim en asilinden sahip çıkan
ailesine.
Ben Atatürk’ün izinde.
Ben ki sevdalı Yüce Peygamberine.
Rotam iyilik rengim beyaz bayrağımsa
aldan aka dokunan bir sonsuzlukla sarılı ufuk.
Meziyetim iman ve adalet kimine göre
eziyet addedilen lakin insan olmanın mealidir içimde esen yelin uzamı ve
uzaklığı varsa yoksa yakın durduğum Rabbime.
Anlatmak istedim ve anlattım: daha da
söyleyecek çok şeyim var Allah’ın izniyle.
Kıblem.
Kutbum.
Kancasına takılı olduğum umudum.
Umurundayım ya da değil dünyanın
lakin bildiğim o ki: Türkiye’me ve bayrağıma sevdalıyım elbet korksun da
münafıklar hele ki iblise tapan kara yürekli şakayıklar.
Şakırım.
Akarım nehir gibi.
Savrulurum yel gibi.
Yoktan var eden nasıl ki verdi hükmü
elbet okumaktı ilk emri.
Anlatayım o halde:
Devirdiğim kitaplar ve döngü
dönendiğim nasıl ki bilgi sahip olunası tek hazine bu yüzdendir bildiğim hiçbir
şey bilmediğime dair ve sevdiğim kadar alfabeyi ben kâh başta saklı kâh sonda
yakaran Rabbine ve şerh düştüğüm kadar gölgelere şiarımdır bilgi ve iman ve
sevgiyle estiğim ulu orta asla değil yalan.
Anlatayım ya da saklı tutayım hakkımı
yürüdüğüm tek kapı elbet Hakkın beni çağıran kapısı.
Hüznümle ait olduğum Yaratan mademki
O’dur hüzünlü kalbimden taşan ve tarafınca sevildiğime yoktur tek şüphe varsa
yoksa büyüyen iman gücümle saklıyım kanadında mavi turnanın nasıl ki mavidendir
göğün mintanı ve mavi gözlerinde saklıdır güzellikler sevgili Ata’mın.
Sarı saçına yağan kar.
Sevdalandığım kadar yakardığım
yanımda kalmadı kar.
Kardığım kadar.
Kandığım değil andığım gün ve ömür.
Bir renksem asilinden beyaz.
Bir sessem sessizliğe inat.
Mevsimlerden örülü saçlarım ve nifak
sokanlara tek itirafım:
Nasıl ki Allah var gam yok elbet
serzenişim günahkârlara nasıl doğdum ben nurla ve anamın ak sütü kadar da
helaldir sözcüklerim sancılı bir oluşum değil bilakis ansızın doğan gün kadar aydınlıktır
yüreğim ve iç sesim.
Hem ben daha ne anlattım ki elbet
varsa vaktim şakıyacağım da anbean, müzmin sevgim nasıl ki büyüyen bir çember
aşka erdiğim hidayet öncesi çektiğim ne ki çekeceğim acıların yanında büyürken
de yüreğim varsa yoksa aşkla kardığım yolum ve bahtım bir düş değildir yaşantım
bilakis oturduğum tahtım nasıl ki bahşedilen mubah bir zaman kaderin bana
tanıdığı vakitle coşar da coşarım…