
Beden algisi ve sevgi̇
Sözcüklerin öbek öbek ve kuram dışı
olduğunu biliyorum artık biliyorum ki savurduğum her duygu bana cümle olarak
somut bir varlık nezdinde geri dönecek.
Oysaki geri dönmeyen çok şey var ve
de çok insan. Gidenlerin kullandığı kalaşnikof sefer tasları misal içinde
zümrelerin yetiştirdiği acımasızlık ve baskılı dünya baskın gelirken iyi niyete
ve samimi bir sevgiye.
Sanırım sevmeyi beceremeyen insanlara
benzememekten dolayı artık kaygılı değilim aslında pek çok konuda
kaygılanmaktan sıkıldım ve yavaş yavaş da yol alıyorum daha sakin bir insan
olmak adına ve bu, bir şekilde yazdıklarıma da yansıyor.
Yine de asla tahliye edemediğim bir
boyutsuzluk saklı içimde ve değil büyümek gitgide küçülen hedeflerim diğer
yandan ise saklı tuttuğum umut ve hidayete ermek adına kendimi aralıksız
sorguladığım bu anlamda başkaları tarafından sorgulanmak eskisi kadar acıtmıyor
canımı.
Sevmekten gına gelmişken insanlara
sever gibi yaptıklarına da vakıfım o yüzden samimi bir inanç ve sevgiyi
barındıran insanları artık mimiklerinden tanıyorum ve de beden dillerinden
sanırım düşünmek ve duyumsamak arasında gidip gelirken kalp gözüme duyduğum
itimat beni bana yakın kılan.
Normalde günler birbirine benziyor ve
insanlar da…
Asla ve asla öyle değil işte.
Her şey ve herkes illa ki bir fark
arz ediyor ben bile.
Alarmı kurmaktan haz etmediğim ve
beynime verdiğim emirle istediğim her saat mademki gözümü açabiliyorum… Ne
yani, içimdeki biyolojik saat mi beni dizginleyen ya da coşturan yoksa
maneviyatın bir sunumu mu diğer insanlara benzemek gibi bir derdim yokken daha
da iyi bir insan olmak adına yüreğimi aralıksız yokladığım ve de Rabbimin
çağrısıyla hazır ol’da durduğum her yeni gün.
Maskelenmemiş insanları seviyorum ve
yalan söylemeyenleri ve nihayetinde yanılma ihtimalim olsa da insanları
sevmekten yana taviz vermiyorum tek farkla: onların uzağındayım ve kendimi
onlara yakın hissediyorum bir de yakınımda olanlar var aslında onları kendime
çok uzak hissettiğim.
Çağın tartışılmaz hastalığı elbette
ön yargı bir de insanların bedenlerine olan düşkünlükleri hele ki estetik
açıdan değerlendirdik mi ve dün gece seyrettiğim bir haber programını da
irdelemeden geçmeyeceğim.
Üç konuk vardı programda ve üçü de
ünlü.
İki tıp mensubu ve bir oyuncu
anneliği henüz tatmış.
Konunun ne olduğunu anlamak için
başını seyretmemiş olsam da programın dikkatimi çeken şuydu ki; program finale
gidene kadar sadece bir kez bahsetti manevi aydınlanmaktan ve içsel
yolculuğumuzdan da asla dem vurmadı. Ve tek tartışılan konu içinde bulunduğumuz
çağın insanların güzellik arayışı ve bedenlerine yaptıkları yatırım idi üstelik
konu ta çocuklara kadar da uzanıyordu.
Estetik cerrahı beni fazlasıyla
şaşkınlığa düşürdü. Ergenlik çağındaki çocukların aileleri ile gelip de
operasyon talebinde bulundukları ve bunu da çok normal bir eğilim olarak lanse
edilmesi.
Doktorun söylediği şu cümle idi beni
fazlasıyla düşündüren:
‘’Mademki vücutlarını sevmiyorlar
bizler de yardımcı olmalıyız çocuklara üstelik erken yaşta yaptığımız
müdahaleler vasıtasıyla.’’
Kimse eğitimden ve içsel yolculuktan
bahsetmedi program boyunca ne de okumanın öneminden ve maneviyatın
biçimlendirilmesi ya da inanç gibi önemli konuların lafı bile geçmedi.
Özellikle çocukların ve ergenlerin ve
nerede ise tüm toplumun sıfır beden olmak adına giriştikleri mücadele ve beden
algısının da her şeyin üstünde olduğu…
Kimse sağlıktan da söz etmedi sadece
sağlıklı beslenme ve spor yapmanın önemli olduğunu tek cümle ile beyan edip
aralıksız kendi reklamlarını yaptılar.
Beden algısı ve de insanın kendisiyle
barışık olması… çok olağan ve çok da önemli lakin ruhsal çöküntü ve inanç
eksikliği neden kendine yer bulmamıştı bu programda ve de buna benzer
programlarda ve elbette basında ve de sosyal medyada?
İnsanlığımızı şekillendirmek ve ulvi
farkındalığın söz konusu olması gerekirken üstüne üstük bayan uzman psikolog uç
örnekler verdi danışanlarından üstü kapalı bahsedip ve öyle bir hava
yaratılmıştı ki ekranda; arayışın değil de görselliğin her şeyin başı olduğu ve
sadece insanların fizikleri ve güzel ya da çirkin oluşlarıyla
değerlendirildikleri ve de güzel insanların hayatta daha mutlu ve şanslı
oldukları…
Elbette fit bir vücut ve de
beslenmenin makul seviyede olup sağlımızı korumamız gerekirken neden ama neden
ruhsal gelişim arka plana atılmıştı ve sevgiden neden kimse dem vurmamıştı?
Aşkın… günümüzde çok başka bir boyuta
taşınan ve illa ki bunun beşeri aşkla sınırlandırıldığı.
Ve de saygının üstünlüğü ne de olsa
her iki doktor da saygıyı hastalarının yaptırdıkları estetik operasyonlarla
eşleştiriyorlardı ve asla da sözü geçmemişti pek çok konuda ve bilim dalında
başarıları olan insanların varlığından ve toplum üzerindeki etkisinden asla söz
edilmemişti.
Dolu dolu iki saat vaat eden haber
kanalı göstermişti işte gerçek yüzünü.
Dünyevi açılımlar.
Beden algısı.
Ünlülere benzemek adına yaptırılan
sayısız estetik müdahale ve yine kafa karıştıran binlerce detay.
Çok ölçekli bir bakışı sergilemeden
ve yurdumuzun ve dünyanın dört bir köşesinde önem arz eden diğer sorunlar göz
ardı edilip de konuyu sadece maddi imkânları olan insanların algılarındaki
çarpıklığı göz önüne serip üstüne üstük hem fikirdiler yine hasta addedilen
beden ölçülerinden haz etmeyen düşünce mağduru kim ise.
Sevginin, inancın, psikolojik ve
bedensel rahatsızlıkların bir koşut olmadığı mıydı yoksa onların gözünde önem
arz eden?
Dünyada önemli binlerce sorun ve
açlıkla savaşan milyonlarca insan… değil beden algısını düşünmek hayatları
açlık yüzünden sonlanan nice çocuk ve yetişkin ve geldiğimiz nokta işte.
Sözcüklerin tükeneceğine ç/ağladı ve
evet, bilin ki bir yandan ağlıyor sözcüklerim çünkü tek başıma yapıp yapacağım
bunlarla sınırlı: bazı şeylere seyirci kalmak ve sadece sıra dışılığın resmini
çizerken sıradanlığın gelip de dayandığı nokta.
Algılar.
Algıda seçicilik.
Alıntı mahiyetinde gözüken her cümle
ve her duygu lakin çalıntı duygular asla önem arz etmiyor benim için ve illa ki
birbirine benzemeyi şart koşmuş insanlık bir kaos eşliğinde yaşadığını iddia
ediyor belki de onlar haklı ne de olsa dünyanın keyfini çıkarıyorlar asla fazla
düşünmeden ve de etrafında olan biteni umursamadan.
Kuramsızlığın ilanı ve de ilamı işte
her yeni gün ver her yazı konusu aslında hayat beni ihbar ederken ben hayata
çelme takıyorum sözüm ona lakin düşen hep benim belki de hepimiz.
Sevgiyi görmezden gelen ne çok kaynak…
gerek basın gerek sosyal medya gerekse nerede ise tüm toplum ve şerh düşülen
detaylar nasıl da büyüyüp geneli resmediyor.
Bir ailenin çocuklarına sunacağı
sevgi dolu ve anlayışlı bir aile profili iken günümüzde çocukların sevgisizliği
ile onları adeta cezalandırıyoruz ve bağımlısı oldukları teknoloji ile avutmayı
da pek güzel beceriyoruz ve ne yazık ki kendimizi kandırıp çocuklarımıza
sevgisiz dünyalar sunuyoruz ve nihayetinde her biri ayrı ayrı sürükleniyor ve
pek çok konudan kopuk ve düşünmeden yaşıyorlar çünkü onlara eğilen ve
eğitimlerini ve gelişimlerini önemseyen aileler ne yazık ki yok denecek kadar
az.
Mademki her şeyin başı eğitim bir de
sevgiyle harmanladık mı üstelik değer yargıları ve manevi değerlerin de örnek
teşkil etmesi gerekirken…
Demek ki işe kendimizden başlayacağız
ve birbirimize olan uzaklığı ve kopukluğu giderip birbirimize gerçekten sevip
önemseyeceğiz.
Sözcükler, sevgili dostlar… ah, o
sözcükler.
Yeter ki sevgiyi katık yapalım
sözcüklerimize ve yaşantılarımızı da sevgiyle ve inançla biçimlendirelim.
Sevgiyle kalın.
Duyarlığınız için teşekkür ediyorum.Ödülü ve övgüyü hak etmiş...Küçük bir dokunuş:Biraz daha kısa olsa...Çol tebriklerimle efendim...
O kadar kapsamlı bir konu ki ve de bu, kısaltmış halim.
Teşekkür ederim sayın hocam.
Hürmetle.
Değerli Seçki Kuruluna çok teşekkür ederim.