Ulu orta bir renk değildi bahşedilen, arz edilen ünlenmiş cehaleti evrenin esareti aşkla değil nefretle tümlenen.

 

Tüy sıklet vicdanlar hatta nokta tesirli ve toy cümleler kurarken şair kalemin dipçiğinde takılı yüreğinden dökülen her zerrenin müdavimi yine şiir yine hüzün ve sözcükler asası, tembihli bir ömür güttüğü kadar şairin, baba yarım hafız ve aşkın İlahı canhıraş yaşarken bilfiil Rabbine koştuğu ve sen, hafız: mazur gör beni öykündüğümdür ülküm ve ülkem ve öldürdüğüm nefsime şirk koşan belki de nefesim alıp alıp da vermek istemediğim yarınlara bir yatırım ola ki nefessiz kaldığımda umarım yetecektir ömrüm de güzel günler g/örmek adına baş koyduğum hayatın en delişmen rengi olmaya adayım içimde saklı tuttuğum gök kuşağıyla…

 

Hazanın yırtık örtüsü ve ölü güdülerim, hafız

Baş edemediğim şu devran nasıl da pervasız

İnsan denen mahlûkat:

Kâh yitim kâh bitim

Arşı alaya çıkan yalnızlığın sivri dili

 

Sözcüklerim aşina kıldığım yüreğe

Duyguların atar damarı ve bil ki: sözcük pompalar kalbim

Bazen unutulmuş bir hecede kendimi bulduğum

Tutulduğum aşkta ansızın kendimi bir köşede unuttuğum

 

Sevdanın semazeni, yüreğimin iksiri

Şahlanan ruhumdan sökün eden zifiri

Karanlığa teslimiyetim ne ki?

Mademki kar kadar beyazım

Mademki eridiğim kadar kesiliyor ayaklarım

Yerden göğe ulaşmanın temsil ettiği bir resimdir de adeta kalemim

Nükseden her hece

Nakşettiğim her duygu

Kâh nesri hayatın kâh şiire bandığım

Yüzümü tokatlayan gerçeklerin de müdaviyim, hafız

Ve sen: baba yarım

Ve sen: annem gibi

Ve sen: asla sahip olmadığım bir dostun aşkla

Hüzünle imtihanı

Şerh düştüğüm bunca acıya

Şirk koşan hangi kâfirse sevgiye, Tanrıya.

 

Ölümü gör ki: yalanım yok

Üstümü ört ki: üşümesin sözcüklerim

Ayağıma takılan her çelme başım gözüm üstüne

Mademki bir kere baş koydum Hak yoluna

Mademki öznemi ayan beyan sundum şiir diye

Üstüne içtiğim bir bardak su da kâfidir

Adı aşk adı hüzün diriltir

Ansızın içimdeki ölüyü

 

Devşirmesiyim dünün

Tevazu yüklü göğün müdavimi bir kuş misali

Sektiğim günden düne

Sarktığım şu pervaz ve de:

Salamanje acılar

Belki de dört duvar

İçine kapatıldığım kâh koza kâh dergâh

Hakkıyla yaşamak adına bir kere baş koydum mademki ben bu yola

 

Hatırşinas evrenin hatırı sayılır erbabım, ustam, sevgili hafız

Kerrat cetvelinden firar ettiğim kadarım

Mademki bir ederim yok

Mademki karnım yalanlara tok

Mademki zikrime eştir fikrim

Cihanın ceremesini çektiğim kadar

Çil yavrusu gibi dağılan sözcüklerin ulaştığı mertebe

Elbet gözümü diktim en tepeye zirveye

Nasıl ki:

Aşktır bağdaş kurduğum

İlahi Aşkın müptelası kozamda saklı ruhum

 

Ve işte firari acılarım

Ve işte ansızın sökün eden neşem

Vurdumduymaz insanların güzergâhında seken bir kör kurşun

Ve yazmadığımda kör nokta bellediğim belleği

Hicretimi sunandır Rabbim

Hicvim bazen öyküm bazen şiirim, hafız

Ve göğün yavuklusu

Yerin dalkavuğu nice insan nice ruhu

Yaratmışken Yaratan varsa yoksa sadık kaldığım ufku

Ve umudu bahşedene sevdalıyım

 

Baş veren bir filiz

Baş koyduğum yolda saklı olsa da karanlık dehliz

Aşkın hünkârı sözcüklerin nazı

Yaş aldım yas aldım alalı

Varsın olsun hayat, bir aldatı

Sevdiğim kadar ruhunu, hafız

Hıfzı sahası yalnızlığın

Yüce Rabbim mademki şah damarımdan da yakın

Yak o halde tüm yazdıklarımı

 

Yâdım ve dünüm ve öyküm

Müptelası olduğum sonsuzluğun

Ziynetiyim ve içimde saklı hüznün

Yırtık duvağı

Gel gör ki kendimi bulmaya da vakit var daha

Ah etmediğim kadar acılarıma

Kıtladığım bir şiir olsun sana armağanım, hafız

Kaç şekerle içersen çayını

Başım gözüm üstüne azat edilesi şu varlığımın da her niyazı seninle.