Dalga boyu bu aşkın belki de debdebeli bir yalnızlıktır giyindiğim ölü na’şın kıyama durduğu devingen bir rahmet eşleştiğimse dün ve hüzün gücüme gidenden öte üzerime serili tininde yeryüzünün.

 

 

 

Adağımdır aşk

Atandığım hiçlik makamı

Zerre kuşkum yok aciz varlığımdan

Zemherilerde büyüyen bir kardelen olmadığımsa ne malum?

 

İçimdeki hezeyana serdim hayallerimi

Göğün kumpasıydı belki de yerin dibine geçtiğim

Hem şaşkın bir âşık hem de şaşalı bir öyküm

Olmalı mıydı hani?

Ölümsüzlüğe nazire ettiğim gecenin

Karasına bandığım cinnetle

İçimde yerleşik cennete tevazu yüklü bir sevgiyle

Yaklaştığım.

 

Mevsim boyuyum

Adam boyu adsızlığım

İçimde örülü seziler

Şiir diye diktiğim sökükleri yalnızlığın.

Ne çıkar atamam olmadıysa mutluluk makamına…

 

Ayırdına vardığım gün ve gece

Peşimde koşan gölgemden dahi soyutlandığım

Yıldız kimliğimle kaydığım eksen

Nazarında tabiatın

Bir çiçek olmanın da haletiruhiyesi

Gülden çok gülmeden geçen ömür

Hüzün ki pekişen aralıksız

Gül yüzümde biten yaşın ve yasın nimeti arz edilesi

Bir tebessüm

Rabbin indinde ve nezdinde

Aşka layık bir zerre olmanın vaadini taşıdığım

İlla ki özlem denen iklimde.

 

Rücu ettiğim bilinmez neşrim

Nesri olmaya yeminliyim de bu aşkın

Nazenin varlığımla serenat yaptığım

Yaşın ve yasın muadili yüreğimden

Dökülenleri varsın toplasın

Kimse ardımdan gelen.

 

Kıyamet alameti tefrikası evrenin

Tam teşekküllü duygular

Sabık versiyonu yitimin

Bazen sadece sözcükler

Bazense sadece özlem yüreğimi tırmalar

Sökün eden hecelerin rehaveti ve rahmeti

İstifli

Olduğum kadar evrende mistik bir coğrafya saklı

İçimdeki mabette.

 

Şimdilerde sökün ediyorum.

Hazanla yatıp yaz yağmuruyla kalkıyorum

Ha Haziran ha Şubat soğuğu

Yaşadıkça yeşeren aşkı

Kundaklıyor içimin bitimsiz savaşı

Ve nihayetinde geride kalan yalnızlığın na’şı

 

Bitimsiz olansa özlem ve imkânsızlık

Çeperinde güneşin bir bulutun lahzası

Kaydıkça zemin ayağımın altından

Zemherilerde tutuşan gövdem

Ve içinde saklandığım yanardağın lavları

Örtüştükçe saflığımla

Masum bir manivela

Ve işte kürediğim kadar mevsimi

Tünediğim aşkın ümmetine layık

Sıra dışı varlığıma

Ektiğim hiçlik tohumları

Yoksa nasıl nasıl çıkardı

Yaşamanın tadı ve bitimsiz telaşı