Bir imlecin tırnaklarını geçirdiği
gecenin yatıya kalan hasreti yeni doğacak günden saatler evvel eriştiğim bir
cümlenin hüküm verdiği ve işte satırlara çivileme atlıyorum.
Çivi çiviyi sökmüyor sadece çivisi
çıkmış dünya da değil de çivi çakan iblisin renginde saklı haset ve husumet.
İnsan olmanın hikmeti iken
öğretilerin vurguladığı ve kuram dışı sevdiğim kuram dışı yaşadığım ne de olsa
doğaçlama tüm duygularım ve içimden geçenler elbet alt yazı geçiyorum
sessizliğime.
İklimin gücüne gidiyor gecenin de:
Yıl sonlanmış yeni bir güne yol
alırken üstelik yeni senenin ilk saatleri ve dışarıda şakırdayan yağmur ve göz
gözü görmüyor her nasılsa önümü gördüğüm hatta geleceğimi hissettiğim gönül
gözümde kopan fırtına ve işte duyguların hayallerle dansı.
Riyasız yaşadığım.
Yalansız konuştuğum ve yazdığım.
Hüznüme de kefil umuda da.
Aşka da dokunan yalnızlığa varsın
uzaktan uzağa s/üzülen duygularım ve gözyaşlarım.
Muteber bir insan olmak kadar önem
arz eden kendimi kendime ispatladığım bir o kadar derdimin çoğu kendimle ve
işte şerh düşüyorum r/eşit olan olmayan ne varsa.
Çağlayanlar hikmetli.
Irmaklar haşmetli.
Sessizlik ise en sesli tepki ve
dayanılmaz bir gürültüye sebebiyet veren ve de tam tersi.
Tersleyenler var.
T/araf tutanlar.
Takati kalmayan insanlar var ve
mazlumlar bense çocukluğuma hasret çekiyorum: hani hiçbir şeyin farkında
olmadığım hani dünyayı her şeyiyle kucaklamış ve inanmışken ve korunaklı
dünyamda da yasını tuttuğum hiçbir şey ve hiçbir insan yok iken.
Kasvetliyim.
Bir o kadar ümitvar.
Hazanım.
Baharsa damarlarımdan püskürtüyor
sözcüklerimi ve ben adeta bahar dalıyım kalemi her elime aldığımda ve benliğimi
dünyaya kapatıp kâinatın gizemine yolculuk yaptığımda elbet teslimiyetim
Rabbime arayışım kendimce ve hislerim aralıksız sirenleri ile bana eşlik
ederken.
Bir polis devriyesi bazen güvenliği
korumak adına.
Belki ambulans ya da itfaiye aracı
yine insanlara dirlik ve sağlık ve kurtuluşu armağan eden.
Ve işte yazarken hissettiklerim bir o
kadar yaşarken ve severken lakin araya giren öylesine tiz sesli kulak
tırmalayan gürültüler var ki…
Asla açılan bir müzik sesi televizyon
sesi de değil üstelik:
İnsanların yüzüne ve sesine ve
hareketlerine yansıyan mimiklerinden tavırlarından işkillendiğim ve yüreğimin
kulağıma fısıldadığı: sağduyu ya da hassasiyet oysaki solum, ‘’sev, sev ve
inan’’ diye haykırırken…
Kalemimin gözetleme deliğinde
rastladığım hissiyat ve günü kapıdan kovup da gece bacadan dalmışken ve
sığındığım sessizlik ve maneviyat ve işte kalemimle buluşma anıma sirayet eden
ve inana binaen hislendiğim ve haletiruhiyemi kalemle sayfaya yansıttığım.
Gün içinde olup biten o kadar çok şey
varken…
Bense kimliğimle ve aciz varlığımla
dayanma gücümle de sınanırken elbet sığındığım yegâne Güç ve sabra delalet ve
eksik etmediğim dualarım yüreğin pervazında bilemezken neyi beklediğimi ve bazen
kaygılarımı büyüttüğüm bazen korktuğum ve sadece kadere duyduğum inancın
yanında eksik etmediğim iç sesim elbet dışıma yansıtamadığım gün boyu ve ben
bir şeyler yolunda gitsin diye kendimden ödün verip tam anlamıyla tükendiğim ve
tam da sona gelmişken…
Ansızın rücu eden asil bir rüzgâr ama
sadece benim yüreğimi serinleten…
Bazense irili ufaklı mucizeler hiç
beklemediğim bir anda kurtarıcım.
İnancın büyüsü.
Aşkın sönmeyen ışığı.
İlahi Nakkaş güzel Rabbim tek tek dokurken
yürekleri ve evreni ve toprağı ve yeri ve göğü: O Ulu Gücün tek tanığı gibi
hissettiğim ve dualarımın karşılık bulduğu…
Sessizlikse bir rahmet.
İnanç ise en devasa kudret.
Aşk madem örülü yarınlarımız.
Hazan müşkülümüz.
Baharsa evrenin her köşesinde saklı
üstelik kış soğuğunda dahi hissedebildiğim ve insan olmanın rahmeti iken bir o
kadar aciz varlığımla sınanıp kimse kendini üstün gören Rabbin yetiştiği ve
şaşkınlıkla izlerken hayatı kuş bakışı bakımsız bir bahçenin ya da zeminin
adeta cennete dönüştüğü inancı ve verdiği huzur ile anlatmanın tek yolu iken
kalemin büyüsü ile yüreğime dokunanları da sayfaya ve sizlere yansıtmak…
Çok çok teşekkür ederim