Düş taksimleri, gecenin küfesi külfet
yüklü ve karanlığın tek şahidi ve şiarı iken rüzgâr, ruhumun peçesine
sığınıyorum aslında bir perçemde rüzgâr olup sonsuzluğa karışmak istiyorum.
İlahi bir çağrı aşkın hikmeti ve
verdiği hüküm bense aciz varlığımla sevgimi verdiğim her şeyden herkesten öte
sınandığıma vakıf git gide yaklaşıyorum Rabbime bir o kadar meçhul sona.
Bir sone belki de yüreğin ritmine
eşlik eden.
Devasa bir anahtar kalbime eşlik eden
sol anahtarı.
Hicvi yalnızlığın ve aşkın da
hicreti: pul pul dökülüyor derileri karanlığın.
Simli bir yol ve sinemde saklı
hararet.
Aşkın çekmecesi, mevsimin reçetesi ve
ümmet ile içli dışlı biliyorum da itikadın gücünde saklı olduğunu her çözümün.
Haşmetli bir rahmet bulutu.
Öykündüğümse illa ki bulut olma arzusu.
Hicazı ve hüzzamı sözcüklerin ve yaz
sıcağında gördüğüm rüya:
Geceyi delen gözleri rüzgârın bense
kendimi kar yağmış bir dağın yamacında görüyorum rüya diye gördüğüm bir o kadar
içime işleyen ve yalnızlığımın sonlandığı.
Yer gök kar içinde.
Oysaki karartma gecelerinden düştüm
ben bu karlı yola ve buz kesmiş yürekler, rüyamda bana eşlik eden bense sıcağı
sıcağına not alıyorum gördüğüm rüyayı bir rivayet olma ihtimali ile baskına
uğruyor ruhum ve sözcüklerim.
Alçalan bir bulut.
Endamlı bir yerküre.
Haşmetli gök kubbe ve işte
huzurundayım Rabbin.
Huzura vesile olmalı bir şeyler ki
oluyor da:
Aklımın pınarında akıp giden
düşünceler ve duygular.
Aklın almadığı ne varsa mucizelerin
gerçek olduğu ve sıradan sebepleri de yok acılarımın içimi açamadığım kadar bir
Allah’ın kuluna Allah rızası için yaşar ve severken nasıl da korunaklı dünyam
ve O, bana hep yakın ben O’na hep muhtaç.
Sevecen bir yürek esintisi gecenin
sıcaklığını gideren oysaki az evvel rüyamda nasıl da üşüyordum hatta düşüyordum
da dağın yamacından ve işte beni ansızın yakalayan ve düşmekten son anda
kurtulduğum.
Çetin ceviz acılarım.
Bitimsiz hüsranım.
Nüktedan kalem bense ısrarla yâd
ediyorum maziyi ve aralıksız anıp Rabbimi dua ediyorum.
Mevsimin sarkacı.
Aşkın ambarı.
Yalnızlığın goncası ve yüreğin
güftesi iken şiir bir haşmetli çağrı ki gaipten gelen ve işte üstünü örtüyorum
yalnızlığımın.
Delişmen yüreğim ve sevecen mizacım
ve öldürdüğüm nefsim ve dünüm belki de eş güdümlü mermiler gibi yağmakta üstüme
duygular ve rahmetle eşleşen o ıssızlık yok mu derken hâsıl olan bir Güç ve
kimsesizliğimi dindirdiğim pusulamda saklı iken varış noktam.
Düşlerimin Hümayunu: sersem sepelek
yaşarken.
Ah, göğe konuşlu yürek iklimim belki
de çocukluğumun sefer tasında unutulmuş anne yapımı köfteler.
Ah, rüzgâr, sen nasıl da köftehorsun
ve işte düşlerin ikmali hayatın ikbali: sudan sebeplerle terk ettiğim kendim ve
kimliğim ve kayıp künyem.
Şiarım aşk ve Yaratan ve ben
izindeyim mevsimin; ben gizindeyim gecenin.
Devasa bir pencere kanadı ve konan
kuşların minik gagaları.
Hatmettiğim binlerce şiir binlerce
kitap abartısız yazıp okuduğum düş dokümanları gerçekleri de afişe eden bazen
gecenin kuytusunda unutulduğum bazen sabahın körü yollara düştüğüm.
İstimlak edilmiş ruhum ve kentsel
dönüşüm misali inşa ettiğim cümleler.
Ah, azizim, ah: cepten yiyorum ben.
Cefamla da caka satıyorum ve sefasını
sürüyorum hayal dünyamın.
Devasa bir kesik.
Aykırı bir serzeniş.
İdmanlıyım artık ben severken.
Takke düştü göründü kelim ve işte
dünyanın kelli felli adamları ile kıyasıya verdiğim mücadele kız başıma
buyrukları yok saydığım sadece İlahi Komutlarla biçimlendirdiğim duygu ve
düşüncelerim ve içimde saklı o devasa köşeli parantez.
Ve bingo!
Yasım da yaşım da sonlandı işte,
azizim ve ben tek tüfek kulvarımda koşarken kimseye de vermediğim birinciliği
hüznümün.
Kesif o sessizlik.
Bense keşfe çıktım geceyi.
Mağdur ve mazlum kimliğim ve yetim
varlığım: gönül hanemde açan devasa dağ laleleri hem ne olmuş ben sıra dışı bir
gül isem…
Aklıma estiği gibi açtığım.
Aklıma estiğim gibi kapıları kapattığım.
Huysuzum belki de insanların gözünde
ama huyum bu, kurusun yeter ki sulayın beni gözyaşlarınızla.
Aşkın akışkan rehaveti: gönül gözüm
ve yürek sesim ve o devasa sarkaç hayatın nabzını tuttuğum ve o devasa gölgeli
yol ağaçların uzamında ben bir sincap gibi tırmanırken ağaca ve ben bir
kalem-kakan, gagalarken ağacın kovuğunu ve edindiğim tek izlenim aşkın meşrebi
yalnızlığın esefi ve asasıyım ben aşkın.