Bir düş’ ün tarhında, tanrısal içgüdünün de eşliğinde beşik gibi sallanan yaralı yeryüzü ve de alacalı göğün bulamacı iken renkler.

İzafi bir coşkunun satır aralarından taştığı ve imleci kayıp bir rüya gibi böbürlenen insanoğlu.

Bir yafta ise yağmayan kar.

İlahi bir ceza iken kuraklık.

İllet bir askıntı ise hazan yüklü hüzün ve de şehrin bekası nasıl ki bir kıvılcım gibi teslim edildi ellerime.

Ötüşen kuş.

Atışan iki âşık.

Arz edilesi bir duygu talep bulmazken.

Maviden mintanı göğün ve öğün atlayan göçmen kuş bir o kadar şahikası yalnızlığın ve de kalemin dipçiği ile vurulan şair.

Kem gözlerden ırak.

Kaması dünün yüreğe saplı.

Kanaviçeler işleyen g/örgülü ev kızı.

Hüznünse eşref saati.

Mokasen ayakkabılarını giyinmiş yalnızlık ve el pençe divan durduğumuz kader istifli kederinse yüz ölçümü ve ölümü dillendiren şair.

Kesat bir sayı iken sıfır ve de bölen ve yutan.

Asal bir sayının asil yalnızlığına asılı asi/l bir kuşa bel bağlayan gök kubbe ve işte biçtiğimiz duygulardan arınıp da teselli babında tecelli edecek ne ise beklemeye aldığımız mutluluk bazen göçen şehrin enkazında kalan üç beş canlı edimlerde saklı gizi afrası tafrası eksik olmayan dünün de mizacında serili bir örtü gibi.

Üstü örtülü duygular masaya gelen.

Alt üst kavramı olmadan tüm dünyayı aynı hizada gören ve mevki makam da umurunda değilken şairin en çok da izotopu olduğun evrenin şeceresine içindeki hüznü boca eden.

Delişmen rüzgâr nasıl da kanat açtı ve kanadı imgeler ve satırlar iken bozguna uğrayan maviden bir mintan giyindi gök kubbe ve bulutlar ve rica üstüne sevmedi şair bilakis şiarı idi sevgi ve şiirsel bir d/okunuşla eşlik etti mazi günün sunumu ansızın vuku bulacak bir mucizenin de beklentisi ile ömrünü heba etmek şöyle dursun hamt ettiği kadar da huzurlu şair.

Sabırsızca beklerken ekin zamanını ve de hasadı ortadan bölüp da pay etti mi diğer insanlarla ve işte şair şakıdı rüzgâr sustu renkler soldu derken gün ağardı ve ağaran saçlarına kelebekler kondu şairin ve kubbenin ve kimse kulp takan yaşantısına asla da taviz vermeden daim kıldı şair, yolculuğunu.

Yıkadığı duyguları sonra ipe astığı ve mandalladığı ne varsa ona dair bir bir de şerh düştü şair hem düne hem güne ve de yarınlardan ümidini kesmeden yazdı ve yaşadı ve de mutlak bir hâkimiyet ile tırmandı göğün hidayete uzanan basamaklarını ve kabullendiği kadar kaderini, Rabbin katında kabul görmenin verdiği heyecan ve şükür ile kalemini en derine sapladı bilmezken zamanın sonlandığı son bir kere dönüp baktı ardında kalanlara ve bakaya kalan Araf’ta sıkışmış ruhu ile ölümsüzlüğünü ilan etti yazdığı binlerce dizenin bir düzmece olduğunu söyleyenlere de aldırış etmeden…