Rengim mi kaçık, hafız yoksa aklım mıdır k/açık olan?

Ve bak sen pembe yanaklarıma yeter ki ak, damarlarımda ve yetmediğimi de bilirim insanlara ne de olsa ben sadece zihnime ve ruhuma yatırım yaptım ve fazlasıyla borçlandım Tanrıya ve günah olduğunu bilsem de faiziyle ödüyorum içimde saklı hayalleri ve de yüreğimin tahliye olacağı günü bekliyorum ne de olsa düşmez kalkmaz bir Allah ve düşlerimden asılıyım verandaya belki de bir çamaşır ipine seriliyim ve kurumasını bekliyorum yüreğimin ve neye mahal verirse versin sevmek…

Delicesine seviyorum, hafız ve kundaklanmış düşlerimden kuduran hayaletlerden de alacaklıyım çünkü ben de bir hayaletim ve hayal ettiğim sürece mutlu ve bahtiyarım bir o kadar hüzünlü artık nasıl bir çelişki ise ve çekememezliğinde insanların bir çekçek arabası gibi taşıyorum yüreğimi peşim sıra gelenleri değil gidenleri daha çok seviyorum ve kendimden tamamen çekip gideceğim günü bekliyorum dört gözle…

Makul olan ne mi?

Yoksa mendebur olan gölgeler midir uzağına her kaçtığımda tuzağına düştüğüm…

Serbest dalışla yüzüyorum içine atladığım okyanusta ve de tek damlaya tekabül etsem de büyüdüğümü biliyorum ve sonsuzluğa denk düştüğümü de…

Dahi eklerinde saklı bir dâhiyim ben:

Tırsak Yahudi’nin cimriliği ile ve de putperest ruhların hışmı ile yükseliyorum: düşmemse an meselesi ve her düştüğümde yakalanıyorum aşka ve her yükseldiğimde kendimle kucaklaşıyorum ve kendimle her kucaklaştığımda…

Sonlanmayı bekliyorum dört gözle ve sona kalan dona kalır misali dolu dolu iken gözlerim dolu iken içimi dolduran ve ben en çok üşümeyi seviyorum ve ölmeyi çünkü yeniden sancılanmak ve yeniden düşmek annemin rahminden beni umutsuzluğa sevk ediyorum ve annemden tembihli, soytarı kahkahalarına da tamah etmeden iblisin ve müritlerinin seviyorum serpilmeyi ve seviyorum yüreğimin her zerresini serpmeyi ne de olsa ben bir serabım ve çiçek kimliğimi sonlandırıp yıldız olan ikinci benliğimi de yok sayıp kaybolmakla iştigalim kendimi bildim bileli.

Belirsizliğin hacmine bakıyorum da.

Belirteçlerin şaşkın imlece duyumsadıklarını hissediyorum da…

Ve altıncı hissimle kovuyorum geride kalanları ve yüreğimi tavaf ediyor bulutlar aslında ben yokum da: varlığımın insanlara verdiği rahatsızlıktan dolayı da özür diliyorum Tanrıdan çünkü O idi benden ümitli olan ve yine O idi: beni bana sunan bense kendimden çekip gideceğim günlerin özlemi ile defalarca kaçıp da kendimden yine kendime dönüyorum ve biliyorum da: bu dönüşün kalıcı olmayacağını ve her kal geldiğinde yüreğime git, diyorum ruhuma ve iteklendiğim kadar atağa geçiyor yüreğim çünkü…

Çünkü ben s/onsuzluğun müridiyim ve tüm çekinceme rağmen ve de tüm yalnızlığıma sadece yoksun kılındığım kadar yok biliyorum varlığımı oysaki ben yaratılmış en şaşalı sevgiliyim mademki aşka ırak yürekler bense bana ırak aşklardan örüyorum hayatı yeni baştan ve her âşık olduğumda atıfta bulunuyorum imkânsızlığa çünkü imkânsız aşklardır beni yaşatan ve yazdıran…

Bir ihanet olsam da aşkın aşka ettiğini yanında bırakmayan arz ediyorum yüreğimi evrene ve arzı endam eden güne aldırış etmeden gecenin karanlığında yol alıp yok oluyorum var olmanın sözüm ona dayanılmaz hafifliğinde bana nasıl ki: ‘’ağır ol Molla desinler.’’ diyorlar ve aşkın diyezinde diyetini ödüyorum sevmelerin hele ki sır henüz bana gelmemişken…