Göğün matemini sahiplendiği oysaki
düşümün kovuğunda saklıydı diş bilediğim kadar zalime dişlediğim bir mısır
koçanında vuku bulan sarı tanelerin iz düştüğü her adımımda.
Adımdan yoksundum.
Adım dahi atamayan.
Adsız fıtratım değil aşikâr
yalnızlığımla vücut bulan bir yemin bir söz bir kıvılcım ya da.
Yetimdim öksüz kalmamsa an meselesi.
Ve ben her şeye rağmen hamt ettim.
Bodoslama girdin hayatıma ve ansızın
firar ettin yüreğimden oysaki infilak etmesi kaçınılmazdı ve rest çektiğim
kadar hayata rastladığım en debdebeli acıydın bir o kadar vazgeçilmezim.
Bir tutam hüzün düştü önce payıma.
Tutsaklığıma meyleden bir zincir daha
mı ekleniyordu yoksa bu sevginin uğruna.
Can pazarı idi yaşanan ve aralıksız
öten sirenler.
Mahmuzladığım duygulardan arda kalan
bir yalandı belki de:
Hani, beni çok sevdiğini söylediğin…
Uyruğumdun.
Uyduğumdun.
Uydumdun.
Daldığım derin uykuydun.
Umarsız bir esinti belki de
zemherinde açan çiçek misali içime kapandığım ömrün meali ve ön sözü iklimin
bazen beyhude bir iç çekiş bazense berhudar olmanı temenni ettiğim beylik bir
kelamdan çok fazlaydın belki de geri dönümü olmayan verdiğim selamın hatırına
salavat getirdiğim her ezan vakti hatta her an, andığım kadar ar bildiğim,
edebimle yaşamanın da ötesinde arz ettiğim bir düş gibi tutuklusu olduğum
hüznün yamalı bohçasında hayat bulan.
Ismarladığım şiirler var adresime
ulaşmayan.
İmtina ettiğim yasım var yaşımla
ıslanan.
İhbar ettiğim bir suçlu var içimde
çünkü kalbim müebbet yedi bir ömürlük sevgimle.
İtina ettiğim kadar gözlerine dahi
bakmaya kıyamadığım…
İmha ettiğim dünüm belki de içimi
kemiren sessizliğin yankısı.
İtilaf altında bir gün geceyi dahi
delik deşik eden bu bitimsiz hüzün.
Gelmene yakın durdum.
Gitmeni beklerken gelecek olmandı en
büyük teselli.
Hicranın güftesinde saklı olduğum
kadar hazandı muhatabım.
Kararan gözlerime yağan yıldızlar
kadar da parlaktı yüreğim ve her ekin zamanını dört gözle beklediğim.
Reşit olmasını dilemişken bu
sevginin, ben hala çocuk kalmanın nüktesi ile serilmiştim gök kubbeye ve teselli
bulduğum günün yüzü suyu hürmetine tef çaldı çalgıcı zenneler oynadı Çingene
rest çekti alayına hüznün ve çaldı söyledi elbet itibar görmediğim kadar da
ikna etmiştim içimdeki yetimi yetemediğim bir dünyada gün yüzü görmekten çok
öte görünmez kılındığım kadar da gösterişliydi acım.
İzbelerde saklı bir çocuk gibi
kalbimin ağıtlar yaktığı.
Metruk hanelerden firar eden bir
haber gibi gazetelerin üçüncü sayfasına düştüğüm.
Melankoli bazense coşku kısaca
ortasını bulamadığım haletiruhiyem.
Şimdilerde bir çıkış noktası arıyorum
mademki bu sevgiydi yüreğime elzem ve son kozumu seriyorum masaya ve masa
üstünde ne kadar acı yüklü hikâye varsa devamını şiirlerimde dile getiriyorum.
Dilemması olduğum bu özlemin aslında
bir veryansın olduğunu beyan ediyorum ve çürük düşlerde ağrıyan ruhumu sözüm
ona avutuyorum elbet bu sevginin uğruna da daha ne bedeller ödeyeceğim elbette
başım gözüm üstüne hele ki baş tacı ettiğim mevsimin son çeyreğinde saklı bir
yağmur bulutu gibi içime yağdığımın ispatıdır alın yazımdan kalemime yansıyan
haredeki yeniden doğumumu da müjdelerken kâinat ve Tanrı…