Yüreğimi besle yasla, Lavinia

Başım yana düşse bile aldırma

Hatta kan dahi sızsa vücudumdan

Düşe kalka büyümedim ben

Efkârın teninde gezinmedim

Bir babam vardı ki çınar misali

Yâd ettiğim kadar yattığı kabri

Döşümde nallar

Düşümde babam

Yağmalanmış yüreğin mevtası sanki

Kürediğim hüzün.

 

Ah, Lavinia:

Gece gözlü sevgili

Yasla karışık yasımın erdiği Hak kapısı

Bastıramadığım isyanım

Sensin aşkım sensin şiarım

Görünmezliğinde varlığımın

Takımdaki harfin alası, asası sensin

Takındığım her acı

İçimi açtığım sadece Rabbin ulu katı

İçerlediğim bunca insan

Katmerli hüzünde dahi saklı umudu

Saklı tuttuğumsun…

 

Tutunduğum

Tutuklumsun

Tükenmiş varlığım

Tükettiğim kadar kaderim

Tümden gelen heyecan

Efkârın baskını zinhar

Yalıtıldığım dünyanın miracı

Hakkın aşığı.

 

Bir minval ki gezindiğim

Kıblemde tutuşan yalnızlığım, esaretim

Kümelenmiş duygular

Ramak kala sona

Kürediğim acılar

Kandığım kadar her insana

Ah, Lavinia, sen bir insandan da öte

Meleğimsin

Tükenen akıl meleklerim

İsli bardağımsın

Sisli yollari şehri İstanbul’un

Sen sekizinci tepesisin sevdalı şehrin

Şiarım ve şair mizacım

Sensin şiir sevdiren kadın

Sensin ela gözlerimde tüten

Binlerce hece içtiğim

Gecenin şerbeti

Kaybolduğum aşkın dik yokuşu

Meramım ve mizacım ve mealim her başa aldığımda bu aşkı…

 

Kamaşan gözlerim

Kırışan sözcüklerim

Aşktır ütüsü hislerin

Özlemdir yaktığım tütsüsü bilinmezin

Bilindik ne ki rücu eden?

Bilinmeze vurgunum ben: rükû eden

Yüce Rabbime

Alaşağı olduğum mezarım

Yakılası düşlerim

Yankısı bu sevginin

Semada saklı gözlerim

Seni nasıl da özlerim.

 

Miladımsın Lavinia

Hicazım hicranım

Askıntı acıların

Duvağında saklı o güzel varlığın

Kandığım kanadığım anbean

Tutuşan kıblem

İçimde nakşeden sarı çizmeli ağam paşam

Hünkârımsa sadece Yaratan

Kaybolmaların nezdinde

Saklı tutulası esarette saklı

Bir gamsın ki

Gam yüklü notalardan firar eden her hece

Aşkın kulesi

Hasretin ümmeti

Güftelerin sökün ettiği her nota her dize.

 

Layık olmaksa bu aşka

Ayaklarımın gerisin geri gittiği öncemden

Firar ettim edeli

Şaibeli gölgeleri gömdüm gömeli

Kabrime saklıyorum ben bu imkânsız sevdayı

Şecerem ve şerefim

Serenadı dinmezken saklı beşinci mevsimin

Ve işte diviti tükenmezken kelamın ve kalemin

Sen aşkın alfabesisin Lavinia

Bilinmeze niyet bu aşka kısmet kaderimde saklı hulasası gizemin

 

Neşreden ansızın

Mademki bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete

Kıymet bilmeyenlere sözüm Lavinia

Bu aşkın gizemi ve tortusu çökmüşken en dibe

Davetkâr fısıltılar muştular belleği

Kayıp mısralar dengeler benliği

Koyu gözleri gecenin

Esen teninde bu bitimsiz hasretin

Varsın sönsün ocağım Lavinia

 

Sen benim miladımsın

Dolmuş miadı olsa ne ki ömrün

Kömür gözlerinde aşk ile yanmanın

Verdiği huşu ve esaret

Kaybolmanın nezdinde

Bulup buluşturduğum binlerce sözcük helal olsun işte

Bu aşkın uğruna

Tutulan nutkuma

Gem vuran rüzgârın esintisi

Üşütse de sefil bedeni

Askıya aldığım hayalin ve mutluluğun vuku bulduğu

Alametifarikamsın sen, Lavinia

Bir uzandığım bir kutsandığım

Bir yandığım bir söndüğüm

Seyyah ruhun indinde vücut bulan imkânsızlıkla

Sarılı olsam da sarmalında gizemin

Tutuşan hasretimsin ucunda ölüm olsa bile…