Göğe mil çektik, azizim.

Aşkın şadırvan düşlerine serildik sonra bir bir.

Aşkı hicvettik sundum söylendik bazen sövdük.

Af eyle güzel Rabbim çünkü kulduk kuldan öte hiçliğin de nüvesi…

Varlık ne ki?

Düşün ta kendisi o minval ki…

 

Iskaladığımız bazen ıslandığımız…

İhbar ettik yüreği

Aşkın da meali her kurşun madem

Matemin de peçesinde saklıydı izdiham

Gün yüzlü bir anne

Çocuk olmanın güzelliği

Saklı elbet annenin sıcak nefesinde.

 

Hükmettik kendimizce

Tensiye ettik kimi zaman

Tehir ettik ölümü

Zalimce yargılanan yerin göğün matemi

Hep de saklıydı mazlumun omzunda.

Talan eden ömrü o serenat

Künyesinde özlem yazan bir müsvedde

Seccadenin yumuşak desenleri

Aşkın kendisi idi ebemkuşağı.

 

Ne menfi bir rüzgâr

Ne dolduruşa gelen şafak

Latife yaptık yürekten sevk ettiğimiz

Hicrana bedeller öğreten

Günü kovup da

Geceydi pergeli yüreğin

Tam merkezden delen bir pergel

Oysaki acı ölçerin tininde saklıydı açılar.

 

Dar açılı pencere

İhbar ettiğimiz âşık yürek

Kabristanı içinde saklı tutan

Toprağın dokusunda

Serildik de sehven

Ve o ölü mavi turna.

Bir minval ki

Bir de sergüzeşt üç beş gölge

Kinayeden uzak

Aşka umuda tutsak

Çeperinde ömrün

Cihan yüklü hazanla

Baharı kuyruğundan yakalan bir martı belki de.

 

Her artıya serilip de

Eksilen ömre ithaf ettiğimiz:

Laf olsun diye de sevmedik hani ezelden

Duracağımızı kim söyledi, azizim?

Üstelik sevmekten de asla zarar gelmezken.