Kelebek gülüşüyle düşüme düşen peri
Tufanın uğultusu duyulurken ahımdan
Kal yerinde uyartma ne olur gitme geri
Vazgeçerim inan ki doğacak sabahımdan
Gözlerin alev topu gül goncası dudağın
Gönlümü tutuşturdu gamzesiyle yanağın.
Saçlarının efsunlu kıvrımına daldım bak
Kanadının rengini tavus kuşu mu verdi
Endamına bakarken heykel gibi kaldım bak
Konuşurken dilinden meltemler mi eserdi?
Ellerin ak güvercin belin ibrişim sanki
Senelerdir lâlmışım bak çözüldüm inan ki.
Yatak odam koğuştu dikenli yatak tabut
Yıldızlar dökülüyor şimdi eski tavandan
Uzattım sana doğru biraz ellerimi tut
Ab-ı hayat içeyim sendeki şadırvandan.
Duvarımı kirleten sessizliğin pasıydı
Üstüme giydiklerim hicranın libasıydı.
Zamana yenik düşen yıkılmış bir sur gibi
Dökülürdü saçlarım seni görene kadar
Cezalıydım yıllardır yalnızlık kusur gibi
Ben uşağın olayım sen de bana hükümdar.
Kuştüyü koltuklarda emreden mihracem ol
İster güneşli günüm istersen de gecem ol.
Bırakıp gitme beni yalvarırım ne olur
Gidersen bütün dağlar üzerime yıkılır
Ayrılırsan yanımdan kulun divane olur
Yeni baştan gecenin kollarıyla sıkılır.
Güneş çaresiz kalır gökyüzünde ay yarım
Arasam da bulamam tutulur ayaklarım.