Gölgeni unutmuşsun karşımdaki duvarda
Oradan görür müsün ruhumun solduğunu
Neden böyle ayrıldık birçok safsata var da
Kabul etmem imkânsız artık kaybolduğunu
Hüzün bulutu gibi gözümün gökyüzünde
Dolaşırsın durmadan üzerine çökmüşsün
Sanki bende yok muydu gözlerime dökmüşsün.

Şimdi aleve döndü akıp giden ırmaklar
Şimdi çöktü köprüler akıntıya karıştı
Şimdi kalem tutmuyor yorgunluktan parmaklar
Şimdi kuşlar rüzgârla fırtınayla yarıştı.
Şimdi yaktı içimi duvardaki yüzün de
Şimdi beyaz giyindim uçmaya hazırlandım
Şimdi duman çıkacak senin aşkından yandım.

Gündüze mi yenildi duvarda duran gece
Yalnız yıldız kalmış da gönlümü ışıtmıyor
Konuşmuyor benimle şarkı gibi gönlünce
Kalbime koysam desem kendini taşıtmıyor.
Sızlanıp duruyorum beyhudeymiş hüzün de
Acı lokma bıraktın masamızda zehirden
Geleceği düşünmez yutmak isterim birden.

Biraz sonra gözlerim ak gülleri yakacak
Biraz sonra öpecek akrebi dudaklarım
Biraz sonra boğazım ruhumu bırakacak
Biraz sonra sararıp solacak yanaklarım.
Biraz sonra önemi kalmayacak güzün de
Biraz sonra dolacak kapımda duran tabut
Biraz sonra gel bari son anda elimi tut.

Sen gidince yıkıldı viran oldu sarayım
Camları kırık ama kapalı pencereler
Duvarda üşüyorsan kollarımla sarayım
Sana kazak öreyim atkılar ve bereler.
Ne önemi kaldı ki günün de gündüzün de
Geç kalsam da anladım bütün aşklar yalanmış
Kırık dökük eşyalar sızlayan kalp kalanmış.

Şimdi gökler ağlıyor küle döndü Kafdağı
Şimdi kahır kuşları tur atıyor şehirde
Şimdi alev saçıyor okların boş sadağı
Şimdi işe yaramaz hekim de panzehir de.
Şimdi dikenler çıktı ovaların düzünde
Şimdi diyorum sana; elinde umut kalsın
Şimdi diyorum sana; onu da eller alsın.