Gün ışımak üzere uyku tutmadı yine

Kaldırımı ezmeye beni memur ettiler

Gel diyor el sallıyor karşımdaki meyhane

Aşkta henüz çıraktım bir anda tükettiler

Gıcırdayıp açıldı tahta kapı apansız

Ayaklarım gidiyor durduramam imkânsız.

 

Sessizlik hüküm sürmüş içerisi biraz loş

Hüzün kokuyor her yer, duvarlarda resimler

Düş kurarken uyanık inliyor birkaç sarhoş

Kimi mırıldanıyor unutulmuş isimler

Gözleri yarı açık sızmak üzere zaman

Anıları boğulmuş kadeh içinde viran

 

Uçuşan sineklerle paylaşılan mezeler

Kol geziyor havada kimliği meçhul küfür

Boşalan bardakları bir el gelip tazeler

Mahkûmlar sarhoşluğa, sanırlar ömür özgür

Oturdum bir masaya yağmur gibi döküldüm

Anlattım yokluğunu bir düğümdüm söküldüm.

 

Tabaktaki zeytinler gözlerin gibi geldi

Dilimlenmiş domates özlediğim dudağın

Olgun kavun kokusu esip bağrımı deldi

Okşanmayı bekleyen beyaz peynir yanağın

Karşımda gülümseyen bu hayalin olmasa

Kadehler kırılacak, çıldıracaktı masa.