
Ezelden...ebede...
EZELDEN...EBEDE...
Murad-ı Hakk mucizeydi
nutfeden
Nice Adem Havva'sıyla
buluştu
"Ol!"
deyince ihsanı bol, lutfeden
Tenden içe
embriyolar oluştu
Hassas ayar bir damardan beslendik
Tatlı dilli bir
meleğe yaslandık
Tüm organlar
tamam oldu, kaslandık
Zahmetimiz
çehrede hoş gülüştü
Karar vermek bize kalsa çıkmazdık
Dâim yüzer, üryan gezer bıkmazdık
"Farklı âlem" var mı?"
deyip, bakmazdık
Lakin kalış geçici bir kalıştı
Vakt-i vuslat kızdık dudak
bükerek
Son engeli aştık acı çekerek
Karanlıktan aydınlığa çıkarak
Gözlerimiz gün yüzüne alıştı
Zâr ederken baktık herkes
gülüyor
Elzem olan istemeden geliyor
Şefkat eli taze teni siliyor
"Höllük" denen bir acaip
buluştu
Bir can var ki, bizim için
tek yârdı
Her ne yana
dönsek o'ydu, o vardı
Tükenmeyen
sevgisiyle hep sardı
Aramızda sonsuz
bir aşk gelişti
Dediler ki; gelen bir gün göçücü!
Anladık ki bu âlem de geçici
Yaradan var bize ömür biçici
Bu dünyada bunun adı ölüştü
Ecel gelip herkes kabre dolacak
İnce, hassas
hesaplara dalacak
Öğrendik ki er-geç belli olacak
Kimler tembel, kim dersine çalıştı
Son durak ki, ona mahşer
deniyor
"Eyvah" ile başlar öne iniyor
Ahireti münkir masal sanıyor
Bu ne korkunç bir gaflete dalıştı
Deseler de yazın sonu kış
değil
Salâ
"ninni" şu tabutlar "boş" değil!
Alay ediş, bu
gidişler hoş değil
Sanmayın ki bu
bir korku salıştı!
Mecit AKTÜRK