Duyguların yoğun,
yazmanın zor olduğu anlar vardır.
Klavyenin tüm harfleri
öncelik almak istercesine inat,
kelimeler sabırsız,
cümleler kördüğüm.
Gördüğüm rüyânın hüzünlü iz düşümü -yine bugün- şiire bürünüp ağıda dönüşürken,
bir dostun ardından arta kalan ölümsüz anılarımdan birkaçını da burada
paylaşmak isterim;
Öncelikle, bir zamanlar "yalan âlem" diyerek eleştirdiğim bu
"sanal âlemin" faydalarının da olduğunu itiraf etmeliyim. Zirâ, kabul
etmek gerekir ki, "sanal" denilen bu âlemin arzu edilse de edilmese
de gerçek hayatımıza yansımaları olmakta. Bu yansımaların olumlu olup olmaması
herkesin arzusuna, gayretine, büyük oranda da becerisine kalmakta.
Bir vesileyle varlığından haberdar olduğum bir sitedeki paylaşımlara
başladığım ilk günlerde "özel" bölümünden bir mesaj almıştım. Çok
geçmeden "Şairağa" namıyla tanıyacağım bir koca yürekli insan, Mehmet
Nalbant ağabeyim, "Eyvallah" şiirimi seslendirmek istiyordu. O güne
kadar henüz hiçbir şiirim seslendirilmemişti. Hangi kalem yazdığı dizelere
değer verilip seslendirilmesini istemez ki? Onur duyacağımı ve memnuniyetimi
belirttikten kısa bir süre sonra şiir seslendirilmiş olarak ikram edildi. Hiç
mübalağa etmeden belirtmeliyim ki, ses ve yorum şiire ahenk katmanın ötesinde,
şiiri gölgede bırakacak mükemmellikteydi. O ilk dinlediğim günü, hislerimi,
mutluluğumu asla unutamam. O güne kadar pek de istekli yazmayan kalemimin
zamanla gelişmesine, -nadiren de olsa- okuyan ve dinleyenlere haz veren şiirler
yazılmasına katkısı çok büyüktür.
"Kulluğum İftiharım" eserindeki muazzam ifadelerle ortaya koyduğu
îmanlı yüreği, sayısız eserinde dile getirdiği Vatan-Bayrak sevgisi, birliğe
olan özlemi kendisini tanıma onuruna kavuşan tüm dostların malumudur. Onunla
yazışmak, mesajlaşmak, aynı ulvî değerler konusunda kalem oynatmak her zaman
büyük mutluluk vermiştir. Karşılıklı ithaf şiirlerimizle de dostluğumuz
gelişmiş, "Mahşerin Dört Atlısı" seri şiirleriyle de perçinlenmiş,
zirveye ulaşmıştır. Hülvani Baştuğ ağabeyim ve Yoksul kardeşimle birlikte
oluşturduğumuz bu birliktelik ne yazık ki fazla uzun ömürlü ol(a)madı.
Takvimler 21 Mart 2014’u gösterirken "Yorgun Sair" Hülvani Hocam
Hakk’ın rahmetine kavuştu. Tanıdık insanların, dostların, değerli kalemlerin
kaybı hassas yüreklerde daha bir başka renkte hüzün veriyor. Gönlümüzde de büyük gedikler açılıyor adeta. Şiir yazmaya da, paylaşımlara da
istek azalıyor. Öyle de oldu nitekim. İşte, bir vesileyle tanıyıp sevdiğim, çok
değer verdiğim, saygı duyduğum Şairağam, sanal âlemde tanımanın ötesinde
tanışma, görüşme fırsatı bulduğum bugüne kadarki ilk ve tek insandı. Gönül arzu
etse de, yurt dışında ikâmet etme durumum ve annemin amansız hastalığı bunu
herzaman mümkün kılmamakta ne yazık ki...
O gün Yalova’dan ayrılırken hava günlük güneşlikti. İstanbul’a fazla uzak
olmadığından, vardığımda farklı bir hava beklemiyordum. Oysa feribottan daha
iner inmez başlayan sağanak anbean şiddetini daha da artırmıştı. Bardaktan
boşanırcasına yağan yağmura rağmen, bir an önce Şairağam’ın İş Hanı’na varma
heyecanı ve telaşı içindeydim. Çok geçmeden belirtilen adrese vardım.
Karşılaştığımızda, birbirini uzun zamandır tanıyan iki dost gibi candan, sıcak
ve samimi bir sohbetin içinde bulduk kendimizi. Konu genellikle Edebiyat,
özellikle de şiirdi. Bu arada vakit hayli ilerlemiş çok da acıkmıştık. Ağa bu!
Geleni çay ile yolcu etmeyeceği açıktı. Ismarladığı köfteleri ayranla beraber
afiyetle midemize indirirken, gözüm bürosunun bir köşesinde istiflenmiş
yüzlerce kitaba takıldı. Bunlar henüz baskıdan yeni çıkan ilk kitabı,
"Cemresiz Bahar"dı. Yemeğin ardından, uzun zamandır komada yatan
değerli dostu Kenan Işık beyefendinin bir kitabıyla birlikte kendi kitabını
hediye etti. Vakit hayli ilerlemiş, hava kararmıştı. Sıradışı bir günün büyük
mutluluğuyla vedalaşarak yine Yalova’nın yolunu tuttum... Bazı sıfatlar
sahibinin üzerinde iğreti durur. Şairlik...ağalık...v.s. Mehmet Nalbant
ağabeyim güçlü kalemi ve nitelikli şiirleriyle, karakteri, yaşantısı, duruşu,
gönüllere dokunuşu ile her övgü ve payenin hakkını eksiksiz veren mümtaz bir
şahsiyetti.
Gönüllerin ağasıydı vesselam.
"Ecel geldi mi cihane, ne söyleşen bahane..."
Bir amansız hastalığa bürünerek geliyordu usul usul.
Yelkovanın acelesi vardı adeta.
Takvim yaprakları düştükçe ayrılık yaklaşıyordu. Bir ara bir şiirini göndererek
kanaatimi öğrenmek istedi. Buram buram ölüm, ayrılık ve hüzün kokan bir veda
şiiriydi. Hayli etkilendim ve üzüldüm. Hastalığı ile ilgili gelişmeleri tam
bilmiyor, üzülmesin diye de soramıyordum. Ne diyeceğimi bilemedim önce. Güçlü
bir kalemin düşüncelerime ihtiyaç duymayacağı açıktı. Kendisine yakın görmüş
olacak ki, belki de o ana kadar kimse ile paylaşmadığı duygularını paylaşmak
istemişti. Samimiyetinden emin olduğu bir kardeşiyle...Benimle. Büyük bir
onurdu tabi bir dostun tuvalinde bir fırça izimin bulunması...
Türkiye’ye geleli daha bir hafta kadar olmuştu. Annemin bakımı ile ilgili
gerekli düzenlemeleri yaparak, ziyaretine gitmeyi planlamıştım. Haberli mi
sürpriz yaparak mı gitsem düşüncesi içindeyken vefat haberi düştü sanal
sayfalara. Bir yanda vefatının, öte yandan son bir kez görüşememenin üzüntüsünü
tarif edebilmem imkânsız, kelimelere dökmek çok zor.
"Üzüntüler paylaşılarak azalır"
derler.
Kırıldığım, darıldığım zamanlarda olduğu gibi, üzüldüğümde de hep içime
kapanmayı, sessizliği yeğlemişimdir nedense. Şairağam’ın vefat haberi ile de
yüreğimdeki hüzün fırtınasının dinmesini bekledim uzun zaman. Birşeyler
değişmişti...Şiir yazmaya olan hevesim kaybolmuş, kalemin hatırını kırmadığım
günlerde yazdıklarım ise artık tat vermez olmuştu...
Edebiyat Defteri vesilesiyle tanıyıp dostluğundan büyük onur ve mutluluk
duyduğum bir ağabeyimi daha kaybetmiştim. Boşluğunu iliklerime kadar
hissettiğim bir ağabeyim!
Yazıma başlarken gördüğüm bir rüyâdan söz etmiştim. Yokluğunu
hissetmemin, vefatına teessürümün etkisinden olsa gerek bu gece kendisini
rüyamda gördüm. Eksik kalan sohbetimizi kısmen de olsa tamamlamanın huzuruyla
uyandım. Huzurlu görünüyordu. Keşke uyandığımda yine sis perdesi ardında
kalmasa, rüyamı sizinle paylaşabilseydim.
"Ateş düştüğü yeri yakar!"
Şayet bir kez görüşüp, sohbetinden haz alan bir "el" bir dostun eksikliğini
bu denli hissediyor, üzüntüsünü yaşıyorsa, başta değerli eşi Nezahat
Hanımefendi olmak üzere ailesi, tüm yakınları, akrabaları, dostları neler
hissediyordur, ne kadar üzülüyorlardır tahmin edebiliriz.
Kayboldu O iz...
Şiirler sessiz...
Bir eksiklik var...
Cemresiz Bahar!
Bir sene önce asıl vatanına uğurladığımız gönüllerin ağası merhum Mehmet
Nalbant ağabeyime Rabbimden Rahmet, mağfiret, başta Nezahat Hanımefendi olmak
üzere tüm sevenlerine sabr-ı cemil diliyorum.
Makamı cennet, komşusu sevgili Peygamberimiz olur inşallah.
Selam ve dua ile...
CEMRESiZ BAHAR
Bin hıçkırık âh çeker bir avuç mendilimde
Sebeb-i zâr aşikâr, gözüme yaş kâr bugün
Suale arz-ı hâle heceler kan dilimde
Bildik cevabı tekrar gerçeği inkâr bugün.
Sinden akseden nidâ, vakt-i vedâ îmâsız
Bir misafir-i güzîn gelir gider sîmâsız...
Gönlüme köz taşıyan takvimler acımasız
Ukbâdan esen rüzgâr sîneme hünkâr bugün
Bahtına keder ise Levh-i Mahfuz'a yazan
Başına gam üşüşür, yaz günü üşür ozan...
Dindi o davûdi ses; mevsime vakt-i hazan
Esen bora, yağan kar; sert fırtına var
bugün
Kandan gözyaşı düştü muhabbet çıramıza
Turabın tozu girdi dostumla aramıza
Sabır merhemi sürsün tabipler yaramıza
Bahçevan göçmüş zağar; gülzâr târumâr
bugün
Hasret heyula gibi; ruhuma çile efe
Hüzün ağır mı ağır; gönül sırtıma küfe
Arifin azmi gerek hislerimi tarife
Kalemler gamsıza yâr, gamlıya ağyâr bugün
Hicrân denen illete naçar kalınca devâ
Tebessüm çehreye zül, çeşm-i giryân bedava
İncitmemek sanatsa, öksüz kaldı bu dâvâ
Nazarına ufku dar, şemse şua ar bugün
Kâh şelâle gibiydi; farklı kırk ark'a akan
Kâh görkemli bir çınar; şükürle göğe bakan
Daha dün gönüllerde derin izler bırakan
Sessiz, ç/ağlayan pınar; yan yatmış çınar
bugün
Söz vermişti Rabbine; bozulmadı o ahit
"Kulluğum İftiharım" eseri buna
şahit
Lokmasını bölüştüm; bu şeref bana ait
Yürekti bir dağ kadar; yüreğim naçar bugün
Ey fersiz kalemime yön gösteren yıldızım!
Sen gittin, soldu rengi; kesildi
"hece" hızım
Her soluğum ızdırap, bin hıçkırık her
sızım
Efkâr alev kusan nâr; tarifsiz bu hâr
bugün
Sarsıldı salân ile sılan, köyün, bucağın
Yarım kaldı hesabın; "hayattan
alacağın"
Üfledikçe közüne gam tütüyor ocağın
Özlem ölüme kenar, yakıcı buhar bugün
Ey gönüller Ağası; yâdı sebeb-i âhım!
Garip kaldı ebedî edebî güzergâhım
Bir teselli uğruna çırpınsa da sabahım
Güneş doğmuyor zinhar; "Cemresiz
Bahar" bugün
Mecit AKTÜRK
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun sayenizde güzel bir insanı
tanımadık bu duygulu şiirler vefalı bir yüreğin dostun arkasından yazdığı
okuyanı etkileyen kıymetli şiir için yüreğinize sağlık
ne zaman şiirlerinizi okusam yüreğimde duygu gözlerimde nem doluyor
Asil yüreğinize sağlık saygılar selamlar değerli hocam
Yazana değil yazdırana, hatırlatana bakmak gerek Ayhan kardeşim. Belli ki Rabbim sevdiği kula bir kaç "Fatiha" okunsun murad etmiş. Bizi de aracı kılmış. Biz kendisini iyi bilirdik. İnşallah umduğumuza nail, mekanı cennet olur.
Teveccühünüz için teşekkür ederim. Yazarken çoğu kez gözlerim yaşardığından, okunurken göz yaşartması artık şaşırtıcı gelmiyor. İmge ve mecaz konusunda yavan kalsa da, samimiyet ve duygu yoğunluğundan olsa gerek, siirlerimizi okuma zahmetinde bulunan dostlarda edebî bir haz bırakabiliyor.
İlham veren Rabbime sonsuz şükürler olsun.
Selam ve muhabbetle...
Mehmet Nalbant Bey ile gerek Ankara'da gerek Mersin'de defalarca görüştük, gerçekten efendi, mert, ağırbaşlı, yardımsever bir insandı. Bazı şiirlerime de ses oldu hatta ortak bir şiir de yazıp seslendirmiştik. Aslında o şiiri bu gece paylaşayım. Ortak arkadaşlarımız tarafından sevilen sayılan bir şairdi, bizim şair ağamızdı. Hastalığını duyduğum zaman çok üzülmüştüm zira kanserden o kadar çok tanıdığımı kaybettim ki biliyordum hastalığın seyrini ve çektiği sıkıntılarını. O halde bile başka bir hasta şair arkadaşımıza kitabını çıkartması için destek olacağını söylemişti, oldu mu olamadımı bilemem hiç de sormadım ama önemli olan niyetti tabi ki. Mekanı cennet ruhu şad olsun özlüyoruz elbette ama sesiyle şiirleriyle hala yaşıyor bizlerle. Eşine saygı ve sabır dileklerimle.
Güzel yorumunuzda da belirttiğiniz gibi, sesiyle, şiirleriyle, anılarla aramızda yaşıyor Şairağam.
Gerçi hastalığını öğrendikten sonra da telefon görüşmelerimiz, yazışmalarımız olmuştu. Hatta, geniş çevresi olduğunu bilmeme rağmen, belki faydası olur diye bu konuda uzman Türkiye'de tanıdığımız bir doktorun adres ve telefon numarasını da vermiştim. Sanırım tedavi sırasında hayli yorulmuştu. O dönem annemden dolayı zor bir imtihana tabi olduğumuz için, çok arzu etsem de son zamanlarında fırsat bulup ziyaret edemedim. Nasip değilmiş.
Eskiden "Allah uzun ömür versin" dileğinin dua olduğuna inanırdım. Zaman ve yaşanan olaylar bunun bazen bir beddua niteliğinde olabildiğini gösterdi. Aslolan sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşayabilmek. Bu açıdan bakıldığında, Şairağam'ın ölümü dahi insana gıpta ettirecek cinsten; son lokması kardeşinin elinden ve eşinin dizlerinde son nefes!
Yataklara düşmeden...
Kimseye muhtaç olmadan.
Bu paylaşım, paylaşımınız vesilesiyle de kendisini hayırla yad etme, Rabbimizden mağfiretini dileme fırsatı bulduk.
Rabbim mekânını cennet eylesin, bizim de ardımızdan hayırla yadedilmemizi nasip etsin.
Selam ve saygılar...
Mecit hocam 2008 den beri edebiyat defterinde hemhal oluyorum.Yazdiginiz yazı beni de duygulandirdi.Mehmet hocam gerçekten adam gibi adamdı.Allah gani gani rahmet eylesin.Sizinde siteye gelişinizi hatırlıyorum.Güçlü ve farklı kaleminize çok şahit oldum.O bahsettiğiniz duyguyu bir çok abimizde bende yaşadım.Mesela kemnur (Kemal Arpaciklioglu) abimizle birgün önce yaz
Hoşgeldiniz kadim dostum, "Selim" kardeşim.
Yorumunuz yarım kalmış gözüküyor. Hafızam beni yanıltmıyorsa karşılıklı nazirelerimiz havada uçuşurken siz de nasibinizi almıştınız. Aradan hayli zaman geçmiş. Yâdı güzel günlerdi o günler.
Yazıyı okumuşsunuz. Fazla söze ne hacet. Gökkubbede hoş bir sadâ bırakmayı başarabilen bir insandı.
Mekâni cennet olsun.
Selam ve muhabbetle...
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun hemşeriymişiz
Mecit hocam iyi ki sizi tanımışım
Emeğine yüreğine sağlık hocam hayırlı akşamlar
Aramızdan ayrılan güzel insanların ardında kalan hüzün büyük oluyor Murat hocam.
Değer verdiğimiz bir dostumuzun varlığımızdan mutluluk duyması bizim için bir onurdur. Teşekkür ederim.
Selam ve muhabbetle...
Allah rahmet etsin,sende vefa varsa vefalı olan arar bulur kardeşim,Rabbim sayılarını artırsın,selamlarımla.
Eyvallah...