
O/nurlu heceler
O/NURLU HECELER
Layık olsaydı şayet ümmeti El Emîn'e
Ne zaafa düşerdi, ne zillet elemine...
.
Bir kalem ki, hiç sancı
çekmemiş O nur için
Nereden bilebilsin "paye" ne?,
onur niçin?
Niçin, yadıyla yanar, sızlar serde
genizler
Niçin, hasretle kanar, küle döner
benizler
Niçin, edeb-i
kelam, selam, salat O'nadır
Niçin, onca
ihtiram, hem iltifat O'nadır
Ve niçin
ümmetini yormaz iken onca şer
Bir yetim
gördüğünde boyunlar yana düşer.
...
Ey şemse uzanırken toprağa düşen elem!
Duygudaşım...sırdaşım...ufkuma
ruşen kalem!
İşte vadettiğim
gün, beklediğin o saat
Duygularıma ram
ol, mürekkebini ç/ağlat
Anlat Hayy'ı ve
Berr'i; fânî kim, kabir nedir?
Bir inci gibi
nadir Leyle-i Kadir nedir?
Madem ki daha kudsî,
bin aydan daha efdal
Yalvarırım ayrılma; bu gece yanımda kal
Kirpiğimi zorlarken nedamet nişanesi
Ne mazeret dinlerim, ne ilham bahanesi
Mağfiret murâdıyla arşa çıkarken âhım
Tövbelerle yıkansın ilâhî secdeğâhım
Taşsın yine sel olup gözyaşlarım ucundan
Ab ı hayat iksiri içelim avucundan
Kemal-i tazim ile hislerimi kitab et!
A'sarın dimağına hitabetini tâb et.
Zor geldikçe mücrime yalın gerçeği ikrar
Hem sıratı hatırlat, hem kabri tekrar
tekrar
Kurutmadan aşk odum mürekkebin nemini
Nakşeyle izanlara o/nurun önemini
Varsın nice Nemrutlar güneşime üflesin
Mucize uman varsa; aldırma
sen...beklesin
Veyl edip, inayeti kendinden itenlere
Göster ayan ayeti "gül"ü
incitenlere...
Bir Gül ki;
mürebbibi, hidayet Kitabının
Bir Gül ki;
muhatabı, "Habîbim" hitabının
Bir Gül ki, çehresi şen; açken bazen
kendisi
Lokmasını bölüşen; Ümmetin Efendisi!
O'ydu ab-ı Kevser'i Sahara'da vahanın
O'ydu sırrına mazhar Sidretü'l
Müntehâ'nın
Canlara candan öte, hicrandaki yastır O
Şefkate, merhamete, dostluğa kıyastır O
Aksini söylese de hergün haddini aşan
Sonsuz nâra yaklaşır O/nurdan uzaklaşan
Dense de bu/har diner, bu aşk-ı nebî
yiter
Söndü dendiği
anda bağrımı yarman yeter.
Arındır küllerinden; az
eşele... eş hele!
Bir aşk ki en derinden; söner mi bu
meşale?
İftiharımdır deyip uğrunda zahmet, çile
Arz eyle selamımı; hem layık-ı veçhile
Doldur ilham tasını sînemde gözelerden
Bir naat sun Resûl'e en nezih dizelerden
Ab-ı revan'dan hisse sana da kısmet
olsun
Kondurduğun
her buse inciye nisbet olsun
Bad ı
saba üflerken huşuyla hû sesini
Kansın
çorak gönüller, hissedip su sesini
Vuslat
için ümmeti gün sayarken sinlere
Karışsın
Fatiha'lar binlerce Yasin'lere...
Hakkını öyle ver ki muhabbetin, vefanın
Aşkına delil olsun Muhammed Mustafa'nın
Müşahede ederek ruhumun rüyetini
Nakşeyle afakıma nurlu silüetini
Can vermeden muradım takvimlerin elinde
Katedelim çağları bir zaman tünelinde
Dönüşü olmasa da; değil mi ki sebep yâr
Sürükle umudumu ardında diyar diyar
Zaman denen mefhumu çıkararak aradan
Varalım Medine'ye, başlayarak Hira'dan
Titrerken dudaklarım, dualarım ıslansın
Hasretimin incisi ummanla kıyaslansın
Giydirip her hecene libasını hayanın
Misafiri et beni Hatem-ül Enbiya'nın
Sükût-u hayalimde her zârım kârım olsun
Andığında adımı, o an baharım olsun
Renk katsın mucizeler gönlümün tuvaline
Gıpta etsin melekler bu mücrimin hâline
Muradımı arz ile Resul'üme; izinle
Tanıştır dostlarıyla, Sahabe-i Güzin'le
Semânın sînesine yine Bilal seslensin
Ruhum vecde gelerek uçmaya heveslensin
Yakışmaz deyip artık karanlık asumana
Çekilsin tüm bulutlar uzakta bir limana
Aczimi idrak ile, bırak hep lâl olayım
Rahmet-i Rahmân ile hemdem, hemhâl
olayım
Akrebin kıskacında kapı çalarken firak
Ecelin kollarına usulca beni bırak...
.
Ey sevgili
kalemim...kadim dostum...sırdaşım!
Artık sana emanet duygularım...göz
yaşım...
Kolay değil, bilirim; göstersen de itina
Ne mümkün layıkıyla O Nur'u medh-ü sena
Şayet acze düşer de tükenirse takatin
Nevme sirayet etsin ahdine sadakatin
Aynı ilahi aşkla uğrayıp düşlerime
Mihman eyle Resul'ü mavi gülüşlerime
Madem ki gamlı gülzâr rayihasından
yoksun
Hiç olmazsa bir gecem asr-ı saadet koksun...
.
Bir naat yazmak gerek! Maksat olmalı hasıl
Bir
naat yazmak gerek...bir başka; ama nasıl?
Mecit AKTÜRK
VAKT-İ VEDA
Şiir; duygu deryasında dalgaların ahengi,
İmge, mecaz, edebî haz, kalem için gururdur.
İlham varsa mayasında; şair, arının dengi
Her dizesi hoş bir avaz rûha zerk-i sürûrdur.
İkram oldu ilham bize; yazdığımız her hece;
Nimetine şükür ile, Hakk'a ahdi edadır...
Nokta koyup en son söze demir aldık bu gece
Dümen kırdık bir meçhûle; artık vakt-i vedadır.
İhlas kattık imlamıza; ahsen üzre yarışta;
Çekilen her derde "değer", musibete "kâr" deriz...
Naz etsek de Mevlamıza; hüzne sebep her işte
Takdîrine boyun eğer "bir hikmeti var" deriz.
Gideriz...serde sır ile, ayan ayıptır deyip
Halel gelmeden gayeye; şikâyetsiz...sitemsiz...
Gideriz...bin kusur ile, heybemize yükleyip
"Yük" deyip hadsiz payeye; iadeyle...kıdemsiz.
Gideriz...hüsn-ü zân ile, hoş bir sada umarak
"Yâd'a sebep çok" der gibi, ardımızda onca iz...
Gideriz...ilk ezan ile, boş bir ada umarak
Terk-i dünya eder gibi; apansızın ve sessiz...
Mecit AKTÜRK