Card image cap
Mî’râc ve dua

***** MÎ’RÂC ve DUA *****

Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa S.A.V. Efendimizin 63 senelik dünya hayatına atfen 63 beyit olarak kaleme alınmıştır.

***
Kaynağı Kur’an ise, ayetse vecizenin
Hikmeti yok sayanlar perişan eder aklı.
Beyhûde bir gayrettir idrâki mucizenin
Esbab-ı mûcibeler ilâhî sırda saklı.


Aczinden bîhaberin akılsa güvencesi
"Mî’râc" deyince susar; us bîtap düşer... şaşar.
Sırrı murâd etmişse Kâinâtın Yüce’si
Hâkikati kavramak aklın boyunu aşar.

***
Mî’RÂC ve DUA

Yer: Sidretü’l Müntehâ! Az ötesi kudsî giz
Mucizeyi tarife, kalem nâçar, dil âciz.
Mî’râc, Resûl’u taltif, Rabbin bir ödülüydü.
Yıkandı zemzem ile; hayâ ile, senayla!
Gıpta etti görenler; gökte melekler bile
"KÛN!" deyince Yaradan, zaman ve mekân durdu...
Bir olayı idrâke fakir kalırsa fikir
Hikmete râm olan bir "Ebu Bekir" gerekir!
O Âlemlere Rahmet, Kâinât’ın gülüydü
Geldiğinde müjdesi göklere davetinin
Onikinci yılıydı henüz Risâletinin
Aylardan Recep ayı, yirmiyedinci gece
Ameliyat gerekti; böyle buyurdu Yüce.
Mübarek göğüsleri yarıldı itinayla
Bir Gül’ün pâk sînesi dolarken hikmet ile
Hakk katına çıkacak Muhammed’imdi, nûrdu

*

Bir başkaydı o gece kutsal Mescid-i Haram
Bu mekândan başladı Resûl’e izzet, ikram
Vakit tamam olunca, binip bir ak Burağ’a
Mescîd-i Aksa deyip, vardılar ilk durağa
Bağlayıp bineğini Beyt-ül Makdis önünde
İlerledi namaz ’çün Aksa Mescid yönünde.
Peygamber ruhlarının önünde oldu imam
Ne tebessüm eksikti, ne saygıda ihtimam.
Bir yol ki; ne taş vardı, ne bir engel, ne diken
Yedi kat semâ vardı çıkılması gereken.
Hazreti Adem ile başlayıp ziyarete
Hazreti İbrahim’le erişti nihayete.
Âşikâr oldu herşey; âhiret ve âkıbet
Boşa yaratılmadı cehennem dahi elbet.
Müşahede etseydi, görseydi neye düçâr
Kâr saymazdı kul şirki; bilirdi nedir şiar
Bu davette cüzüydü belli ki imtihanın
Vardılar kapısına Sidretü’l Müntehâ’nın.
Duraksadı Cebrâil, dedi; "Buraya kadar!"
Buradan ötesine bir tek sana izin var
Refref’le urûc etti, vardı Arş-ı Âlâ’ya
Çıktı Rabbin Habîb’i Huzur-u Kibriyâ’ya.
Müşâhede eyledi Cemâl-i İlâhî’yi
Gördü yalın gerçeği; ölümsüzü, sahiyi!
Âlemlerin Rabbiyle konuştu vasıtasız
Yakından öte yakın; perdesiz, inkıtasız.
Namazdı ikrâm olan ümmet için Resûl’e
Bir ikram ki, tövbeye ve duaya vesile!
Rabbin her hediyesi başımızın tacıdır
Hakikatte her namaz Mü’min’in Mî’râc’ıdır.
Ümmetin mükâfâtı Mîr’âc’ta oldu âyan
Cennetle müjdelendi Rabbine şirk koşmayan.
Ayrıldı Hakk katından mededü inâyetle
Bakara suresinden en son iki Âyetle.
Refref’le döndü yine Cebrâil’e, Sidre’ye
Ve birlikte yeniden, ölümlü yerküreye...
İslâm’a dâvâ dedik, uğrunda olduk nefer
Mahşer günü Resûl’üm, "Ümmetim" desin yeter.
İşte böyle anlamlı, kudsî gece bu gece
Buyrun şimdi duaya; ihlasla... hece... hece;

*

Nedâmet nişânesi gönül mürekkebimle
Kapındayım YÂ RABBi! Diz çöktüm edebimle.
Yine dilime çile "keşke"lerim, "ah"larım
Yine sırtımda heybem... içinde günahlarım.
Dünyevî heveslerden sıyırdım sıdkı, soydum
Mî’raç vesile deyip eşiğine baş koydum.
Utancım sana âyan, anlatmama lüzum yok
Senden af dileyecek -biliyorum- yüzüm yok.
Dilencinim kapında aczimi ikrâr ile
Fâş’ettirme cürmümü, mâlumu tekrar ile.
Set çeksem de, Yâ Rabbi, şeytan ile arama
Bir yolunu buluyor, basıyorlar yarama.
Haykırırken ezanlar, beni beklerken salâh
Zayıf düştü iradem, tutukluk yaptı silah.
Fâniliğe şahitken aynadaki suretim
Daldım dünya zevkine bağlandı basiretim.
Ne zaman görse nefsim, göğsünü gere gere
Belki binlerce kere seriverdi mindere.
Harcadığım her nefes olsa da hebâ, ziyan
Sen Settarsın, setreyle, hatamı etme âyan.
Ey garipleri Duyan! Batsam da sıkça kire
Tut elimden, yol göster, yardım et bu fakire.
Batıl ile arama bend-i muhkem öreyim.
Her zerreye nazarda varlığını göreyim.
Muhtaç etme kimseye, düşürme el ayaktan
Ayırma doğruluktan, tevâzudan ve haktan.
Tamahkârlıktan uzak, kanaatkâr kul eyle
Dilimden döküleni gönül yapan bal eyle.
Ferâsetli bakış ver; hayrı şerden ayıran
Ne zulmeden olayım, ne zalimi kayıran.
Yere bassın ayağım; kibir dağlar aşmasın
Dil, adını anmaktan bir an dahi şaşmasın.
Öyle nüfûz etsin ki kalbime takvâ, verâ
Ağu olsun dilime yalan, gıybet, iftira.
Geçmesin bir tek lokma haramsa boğazımdan
Eksik olmasın huşû tövbemden, namazımdan.
Sen Tabib-el Kulûb’sun, sensin her derde devâ
Öyle bir imân ver ki, ne hırs kalsın ne hevâ.
Hasretle gül beklerken zakkum çiçek açmasın
Bahar gelsin yurduma, huzurumuz kaçmasın.
Sarmadan bedenleri etkisi habis urun
Kurtar bizi içinden fitne denen çukurun.
Şehit kanı kokarken bu Vatanda her karış
Serap olmasın dostluk, kardeşlik, birlik, barış.
Göklerde sancağıma hüzün gölge etmesin
Kastı kötü olanın buna gücü yetmesin.
Gör ki gözümde yaşım, damla damla nedâmet
Sen Rahmansın Yâ Rahim, el amân, merhamet et!
Rahmetinle yarlığa, kusurlarıma bakma
Bana belâ bir ben var; beni bana bırakma!
Alnımın akı ile her engeli geçeyim
İman ile, Kur’an’la bu âlemden göçeyim.
Telkinim verilirken, hitam bulmadan sabrım
Cennet bahçelerinden bir bahçe olsun kabrim.
Ne mahzûn bırak beni, mahşerde arasatta
Ne de kaysın ayağım ince keskin sıratta.
Çarpılmasın yüzüme sefil amel defterim
İnâyet et, bağışla, Ey Rahmeti bol Kerim.
Ayırma dostlarımdan, sevdiklerinle cem et
Muttakî kullar ile, Velî’lerle hemdem et.
Liva-ül Hamd altında bana da bir yer olsun
Umduğuma nâil et; vuslatım kader olsun.
Haram kıl cehenneme; bedenimi yakmasın
Resûl tutsun elimden, zifirde bırakmasın.
Muhammed Mustafa’yı cennette bana yâr et
Sevgimden selâmımdan rûhunu haberdâr et.
Her Emr-i İlâhi’yi dimağıma tâc eyle
Kıyam’ım, rükûm sana; secdemi Mî’râc eyle.
Son dileğim, Yâ Rabbi, secdelere varırken
Silinsin günahlarım tan yeri ağarırken.

*
 
YÂ RABBi
 
Rahmetinle yarlığa,
kusurlarıma bakma 
Bana
belâ
bir
ben
var;
beni bana bırakma!

***

**