Bir zamanlar çirkin mi çirkin bir adam varmış. O kadar çirkinmiş ki hiçbir kız onun yüzüne bakmazmış. Adamın güzel mi güzel bir kalbi olsa da, insanoğlu içe değil, hep dışa bakar ve ona aldanırmış. Onun yaptığı iyi ahlakı ve çevresine yaptığı iyilikleri bu yüzden kimse umursamazmış.

Bir gün çirkin adam kralın kızını su kenarında yürürken görmüş ve ona orada hemen aşık olmuş. Fakat derdine derman yokmuş. Çünkü kızla evlenmek isteyen genç, yakışıklı ve yiğit olan adamlar çokmuş. Bir gün bizimki yaşlı bir adama rastlamış. Adam çok susadığı için kuyudan su içmek istemiş, ama bunu bir türlü başaramamış. Çünkü kuyuya gönderip suyu çekecek ne kovası ne de kovaya bağlayıp onu indirecek ipi varmış. Bu durumu gören çirkin adam yaşlı adamın haline acımış ve üzülmüş. Sonra aklına bir fikir gelmiş. Belindeki kuşağı çıkarmış ve onu yanındaki testiye bağlamış ve testiyi kuyuya yollamış. Kuyudan suyu çekip aldıktan sonra yaşlı adama suyu içmesi için testiyi uzatmış. Adam suyu kana kana içmiş ve çirkin adamın iyiliğine karşılık ona bir sır vermiş. Yedi dağ ardında üç tane su varmış. Birinde beyaz, diğerinde siyah ve ötekinde de yeşil bir su akarmış. Yaşlı adam,

-Beyaz suyla yüzünü ve bedenini yıka hem beyazlar hem de güzelleşirsin. Siyah suyu kaşına ve saçlarına sür onlarda simsiyah olurlar. Yeşil suya gelince onu da iç cesaretli mi cesaretli, yiğit mi yiğit biri olursun. Kimse senin sırtını yere getiremez o zaman, demiş. Demiş demişte bizimkinin yedi dağı aşacak kadar gücü yokmuş. Çirkin adam yaşlı adamın sözlerini dinledikten sonra hüzünlenmiş. Yaşlı adam çirkin adamın içinden geçirdiği her sözü duymuş. Bunun üzerine çirkin adamın sırtını sıvazlamış. Yaşlı adamın bu davranışından sonra bizimki öyle cesaretlenmiş ki değil yedi dağ yüz yedi dağ olsa onları da aşabilirmiş. Bizimki yedi günde yedi dağı aşmış ve bu durumaysa çok şaşırmış. Adamın dediği yerde suları bulmuş ve onun dediklerini yapmış. Sonrada gidip kralın karşısına dikilmiş ve ona,

-Kızını senden isterim. Onu bana verir misin demiş. Kral ona,

-Çok yakışıklı bir genç olsan da bir bakalım o kadar yiğit misin? Yarın ülkenin en yiğitlerini toplayacağım meydana. Hepsini yenebilirsen kızım senindir, demiş.

Ertesi gün meydanda bizimki herkesi yenmiş. Ki zaten yendiği adamların hepsinden o hem daha yakışıklı hem de daha yiğitmiş. Anlayacağınız kimse onunla bu konuda boy ölçüşememiş, aşık atamamış. Kralsa eli mahkum kızını bizimkine vermiş. Vermiş vermesine de kızın sevdiği başka biri varmış. Kız bunu bizimkine söylemiş ve o da bunu öğrenince çok üzülmüş. Tabi sevenleri ayırmak ona göre yanlışmış. Biraz düşünmüş sonra kendi kendine gerçek sevgi karşılıksız sevmektir demiş. Bu yüzdende kızla evlenmekten hem vazgeçmiş hem de kızı sevdiğine kavuşmasını sağlamış. Fakat o da nihayetinde bir canmış. Acısı çok büyük olduğundan buraları terk etmiş. Yolculuk sırasında da yaşlı adama yardım ettiği kuyunun başına gelmiş. O sırada yaşlı adama yine rastlamış. Fakat bu adam bu sefer yalnız değilmiş, yanında onun kızı da varmış. Bu kız o kadar güzelmiş ki prenses onun yanında çirkin kalırmış. Yaşlı adam bizimkini hem tanımış hem de içinden geçirdiklerini anlamış. Bu güzel kız bile senin kalbinin temizliği yanında hiç kalır demiş. Ve kızını ona vermiş. Bu masalda böyle bitmiş.