Dünyada yaşarken uğrayacağımız ilk yer Âlemlerin Rabbinin yanı yani secde beş vakit namaz ve insan gönlünün merkeziydi, bizler Âlemlerin Rabbinden kaçtıkça insan gönlünü yıktıkça yıkıldık, farkına dahi varamadık.
İslam erdemli davranışları insana
vererek toplumsal alanda yükselterek ona bir ahlak dersi verirken, bizler
kaçtıkça ahlaksızlık batağına battık, yan geldik yattık çare İslam’dı anlamadık.
İslam kusursuz ve seçkin bir dil
kullanarak anlamamız için, hafif anlaşılır gönlü okşayıcı sarıcı huzurla
doldurucu bir anlatımı varken, bizlere ağır bir görev vererek toplumu seçkin
yapmak için vazifeler verilmiştir.
İslam, kişisel ya da toplumsal
aksaklıkları sergileyerek göstererek gülmeyi önemsememeyi dalga geçercesine
baştan savmayı istemez, çare için çabalamayı aksaklığı söyleyerek sergileyerek
göstererek işaret ederek düşündürmeyi ve yola çıkmak gerektiğini söyler.
Masal tadında olmayan ona yakın öğütmüş
gibi öğüt değer veriyormuş izlenimiyle önem vermeyen karakteri olmayan karaktersizlere,
İslam ve olağanüstü anlatımıyla dramı gözler önüne sererken bu konuda hassas
dikkatli olmamızı ister.
Gönlümüz yanlış yollara düşmekten düşürülmekten
usanır, hayata kendimize küseriz gönlümüz İslam’la huzur bulur ancak İslam’ı ister,
lakin bizler edepsizliğimizden olacak ki, İslam için seni özlerim özledim demekten
kaçarız, yanlış yola mütemadiyen düşer mutsuz anlamsız yaşarız!
İslam söz konusu toplumu tüm
yönleriyle aydınlatmak, aydınlanırken aydınlatmak için verilmiştir.
İslam bir yaşam öyküsünün özetidir.
Kişinin aklına fikrine belleğine aklına yön verirken, yaşamına dünyasına varına
yoğuna derdine önem vererek bunların önemli olduğunu bize söyler. Dar görünüşlü
bakış açısından kurtararak bir söylevin getirdiği basmakalıp sözlerden,
klişelerden kurtulmayı söyleyerek tek bakış görüş açısının kendisi olduğunu
söyler ifade eder.
İslam sadeliği, güzelliği kolaylığı
ve yalınlığı-her güzelliğin paylaşılması açısından bu konuda çalışma açısından-
bunları söyler. Duyguya akla fikre, ifadesiyle mutluluğun gerçekleşmesi için adımlar
atılmasını söyler, bunların söylemde kalmamasını gülümsemeler eşliğinde
gönüllere ekilmesini ister.
Bir söylem vardır, “Ne kendi eyledi rahat; ne halka verdi
huzur”, İslam’la olmayınca bizler ne kendimiz ederiz rahat, ne de etrafımızda
bulunan insanlara huzuru veririz ne de sunabiliriz.
İnsanın İslam’dan uzakta kalmasıyla,
sevdiği insana ve insanlara istediği huzurlu sakin neşeli bir temiz havayı aldıramamak,
huzuru anlatmayarak sunmaması kadar ne acı ıstırap dolu bir şey var mıdır?
İslam, tüm insanlığı memnun etmek,
rahat yaşatmak için hiçbir fedakârlıktan çekinmememizi söyleyerek emreder. Fedakârlık ederken karşılığını da
ve yardımında Âlemlerin Rabbi kendisinin vereceğini söyler.
İslam her insanın anlayabileceği,
anlarken gönlünü huzurla doldurtmak için içten ve samimi bir dil
kullanılmıştır.
İslam, bize insana karşı topluma
karşı yalnız bir saatini ayır demiyor ayıra bilir misin de demiyor sormuyor, ayır
diyor, çünkü bu yönde tüm vaktini ayırırsan önce onlar sonra sen mutlu huzurlu
olacaksın diyor kısa ve öz bu kadar.
İnsanlar genelde paylaşımcı olmuyor!
Kendisi için çalışmayı yığmayı hep kendisinin olmasını istiyor. İslam buna
karşı çıkarak, paylaşımla paylaşmamızı, paylaşmayana acımamamızı söylerken, akarsu
kıyılarında kurulmuş kentler gibi kurumamamızı yıkılmamamızı istiyor.
İslam, insanı yağmur kokan kokusuyla,
yağmurlu her bir sabaha yağmurun bereketi gibi, insanlığa bereketli olabilmek için,
kurumuş gönüllere yağmur gibi yağarak yeşertmesini düşünerek yatmasını
kalkmamasını ister.
İslam, bize onu ölçebilecek olmayan
zenginliğinden sonra bir de kişilik sahibi olmamız için bize Âlemlere Rahmet Peygamberimizle
verilmiştir, indirilmiştir. İnsanın kendini toplumu ifade etme mutlu etmek için
Âlemlerin Rabbi tarafından bize verilmiş en büyük zenginlik kaynağıdır.
Mehmet Aluç