Card image cap
Hi̇ç ölü gördünüz mü?


Hiç ölü gördünüz mü?
Nasıl bir soru bu? Diyenleriniz olabilir.
Görmüşsünüzdür.
Görmeyen yoktur.
Tavuk ölüsü.
Kedi ölüsü.
Kuş ölüsü.
Yılan ölüsü.

Birçok çocuk bile hayvanların ölüsünden korkmaz.
Köylü çocukları, hiç tedirgin olmaz bu durumlardan.
Köpek ölüsü.
Koyun, keçi ölüsü.
Ölü doğmuş bir inek yavrusu.
Kuzu, oğlak ölüsü.
Birçok insanın dikkatini bile çekmez.
Birçok insanın bir hayvan ölüsünü gördüğünde, duyguları bile depreşmez.
Üzüntü bile duymaz birçok kişi.
*
Soru şöyle olsaydı.
“Hiç insan ölüsü gördünüz mü?”
İşte o zaman durum değişir.
İnsanın canlısı, belki de en tehlikeli canlıdır.
Korkulması gereken tek canlı, insan olabilir.
Ne yazık ki birçok insan, bir insanın ölüsünden korkar.
Ölmüş bir insana, çok kişi bakamaz.
Baksa da günlerce rüyasına girebilir.
Korkar insan.
Canlı bir insan, ölü bir insandan korkar.
Birçok insan mezarlıklardan korkar.
Aslında bu korkunun temelinde, “ölüm korkusu” vardır.
İnsan, ölümden ve ölmekten korkar.
Ölü bir insanda da, ölümün soğuk yüzünü görür.
Ürker. Titrer. Tedirgin olur..
Gençlerin bu konudaki tedirginliği daha fazladır.
İnsanlar yaşlandıkça, ölümü daha makul karşılarlar.
Öyle insanlar vardır ki, bir ölüyü ancak onlar uğurlayabilir.
İnançlı ve sabırlı insanların, ölüme bakışı farklıdır.
İnsanoğlunun ölüden, bir insan ölüsünde korkması belki de kendisini görmesidir o ölüde.
O ölü bir aynadır. Bakan insanın, yansıması vardır onda.
Ölümden ibret alınacak, ders çıkarılacak çok şey vardır düşünüp anlayana.
Görebilene.
İlk defa bir insan ölüsüne, 35 yaşındayken baktım.
Bir çocuk ölüsüne.
Diyarbakır tıp Fakültesi’nde.
Kocası olmayan, fakir bir dul kadının çocuğuna.
Ölü çocuğuna, canlıymış gibi bakan kadının çaresizliği darmadağın etmişti herkesi.
Ölmüştü çocuğu.
Çocuğunu yere yavaşça bıraktığında yüzü açılmıştı çocuğun. Ölü değildi sanki. Gözleri kapalı uyuyordu. Sadece yüzünün rengi sarıya dönmüştü.
Uzun uzun bakmıştım çocuğun yüzüne.
Ölüm, sonsuz bir uykunun adı mıydı acaba? Diye sordum kendime. Cevabı yoktu.
Acı çekerek kanserden ölen yaşlı bir akrabama baktığımda, oda uyuyordu. Acısı sızısı yoktu artık.
Her şey bitmişti.
Geçim derdi yoktu.
Paraya ihtiyacı yoktu.
Ev kirası yoktu.
Bütün işlerini bitirmişti.
Canlıyken daha hırçın olan bu kişi, ölünce ne kadar sakinleşmişti.
Ölünce, korkulmayacak bir duruma gelmişti.
İnsanların, bir ölünün ardından kalan canlıların, miras kavgalarını düşündüm.
Öbür tarafa götüreceği bir şey yoktu kimsenin.
Ölüm vardı, yine de kavga ediyordu mirasçılar.
Ölümü paylaşan yoktu.
Gerçekte bir ölüm vardı.
*
Ölü bir insandan, gençliğimde duyduğum korkular şimdi yok bende.
Ölü bir insandan değil de, canlı bir insandan korkmam gerektiğini biliyorum.
Mezarlıkları da birçok evden daha emniyetli buluyorum.
*
Trafik kazaları oluyor ülkemizde.
İnsanlar ölüyor.
İnsanlar ölünce; ”Ah! Vah!” sesleri yükseliyor.
“Genç yaşta gitti, dağ gibi delikanlı” feryatları yükseliyor. Genç kızların tabutlarına gelinlikler asılıyor.
Bir şoför bir koyun sürüsüne dalıyor. Bir sürü koyun telef oluyor.
Koyunlar için feryat eden, sadece çoban.
Ölümün burada farkı nedir?
Birinde insan, diğerinde hayvan öldü.
Hepsi bu kadar.
Ölmek için canlı olmak lazım.
Canlıydılar, öldüler işte.
*
Bir adam tanımıştım.
Demişti ki;
”Ben tavuk için frene basmam.”
Böyle bir vicdansızlık olur mu?
Yoldaki kirpi ölüleri, tilki ve köpek ölüleri beni üzüyor.
Kardeşim, hayvanlar trafik kurallarını bilmezler.
Yol üstünde ağır aksak ilerleyen bir kaplumbağayı tam ortasından ezen kişi bana göre şoför değil, insan da değildir. Katildir.
Bahçesine giren, komşusunun tavuklarını öldüren kişiyi de insandan saymam.
*
Üzülüyorum.
Bir kedi ölüsünü görünce, alıma geldi bütün bunlar.
Trafiğin az olduğu bir yerde bir kediyi ezmişler.
Akşamüstü eve giderken, yolun üstünde karşıma çıktı kedi.
Ezilmiş.
Burnundan kan gelmiş.
Kedinin kanı kırmızı.
Yattığı yer kıpkırmızı olmuş.
Gözleri açık. Hareketsiz yatıyor.
Uzu uzun baktım, güzel bir kediymiş..
İnsana çarpınca da böyle burnundan kan gelir.
İnsanın kanıda kırmızıdır.
İnsanda upuzun yatar yerde.
Kedi acıdan bağırır.
Kedi yardım isteyemez.
İnsanda bağırır.
Farkı, yardım isteyebilir.
Ölüm;
Bir insan için, bir hayvan için aynı.
Hiç insan ölüsü gördünüz mü?
Yol üstünde ezilmiş kediyi görünce, yerine bir insanı koydum.
Düşündüm.
İster insan, isterse kedi olsun.
Ölüm zor iş.
Ölü görmek yerine, canlı görmeyi tercih ederdim kediyi.
Canlı olsun yeter ki
İster yılan ister çıyan olsun.
Canlı olsun.
Dünya’ya gelen hiçbir canlı eceli dışında ölmesin.
Ölü görmekten korkmuyorum ama.
Ölüde görmek istemiyorum.
“Yaşamak, yaşatmak güzel şey kardeşim.”
Yaşayalım.
Yaşatalım.


Şuayip ODABAŞI