Card image cap
Japonlar bi̇ze ne öğretebi̇li̇r ki̇!


İnternette, gezinirken Japonlarla ilgili, ilginç bilgileri buldum. Yazıverdim.
2011 yılında, 9.0 şiddetinde büyük bir deprem atlatan, tsunami (Liman dalgası)  ile yerle bir olan Japonya’da yirmi binden fazla insan ölmüştü. Dünyada yaşanabilecek en büyük felaketi yaşayan Japonların davranışları nasılmış bir bakalım hele.
“Japonya’dan öğrenilmesi gereken 10 şey” şöyleymiş.
 
Madde 1:Ağırbaşlılık.
Hiçbir dövünme ya da aşırı hareketlerle ıstırap ifade etme görüntüsü yok. Üzüntünün kendisi yüceltilmiş.
*
Bizden öğrenmişler bu davranışı.
Bizlerde hiç ses etmeyiz. Derelerin içlerine evler yaparız, kontrolsüz ve denetimsiz hemde. Gecekonduların yapımına izin veririz. Sonrada ”zabıtayla polisle kapışırız.” Bazen de “Nerde bu devlet, nerde bu millet?” diye bağırırız. Yırtınırız. Göğsümüzü döveriz. Ciyak ciyak bağırırız. Severiz biz boşu boşuna bağırmayı.
 
Madde 2:Onur
Su ve yiyecek kuyruklarındaki disiplin. Hiçbir kaba söz ya da sert el kol hareketi yok. Sakinlikleri takdire ve övgüye değer.
*
Bunu da bizden öğrenmişler.
Bizim sıralara tahammülümüz yoktur. “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” deyip ön sıraya geçeriz. Ya da ön sıraya geçmek için torpil buluruz. Bizler yiyecekleri yağmalamayı severiz. Bu işin yarını da var. Tek ekmek yetmez, çuvalla götürürüz. Başkalarına ekmek su kalmamış. Bana ne! Onlarda uyanık olsunlar. Elimdeki ekmek çuvalını makarnayı alacak olan, alır payını. Sakince basınca küfrü, elimi kaldırınca durdururum ortalığı. Kimse bana hareket çekemez. Bana hareket çeken, hareketin Allah’ını görür. Yamulturum valla!
 
Madde 3: Yetenek
Örneğin, inanılmaz mimarlar. Binalar sallandı ama yıkılmadı.
*
Yetenek! Vay vay! Bizden yetenekli kim var?  Caponlar mı? Geç Geç. Biz betonsuz, çamursuz bağlantısız evler yaparız. Yıkılır mı? Yıkılmaz. Niye yıkılmaz? Evin içindeki buzdolabı, gar dolaplar sağlamdır. Tavan askıda kalır. Allah’ın takdiri işte! Allah bizi seviyo! Bizde evler yıkılmaz. Yerle bir olur sadece.
Caponlar da çok deprem olur, niye?
Adamlar Müslüman değil. Hıristiyan da değil. Sallanırlar. Evleri yıkılmazmış. Tosun Hami gelir yıkar. Yetenekliymiş Caponlar! Hadi tosun Hamiyi durdurun da görelim.
Biz daha yetenekliyiz
“Yeteneksizsiniz” programında ispatladık biz kendimizi. Biz deprem olurken pencereden atlama konusunda, Dünya şampiyonuyuz. Övünmek gibi olmasın. Hiç imse, benden hızlı sıra altına giremez! En hızlı çakmak çakma rekoru bizde!
 
Madde 4: Erdemlik (Bencil olmama)
İnsanlar sadece o anda ihtiyaçları olan şeyleri satın aldılar, herkes bir şeyler alabilsin diye.
*
Hadi be!
Bizim gibisi bulunmaz. İstanbul’u sel bastı. Derelerden çeşitli malzemeleri toplayıp, sahiplerine teslim etmedik mi? Deprem sonucu gönderilen yardımları eşit dağıtmadık mı? Biz hemen azalan malları el altından mı sattık? Hemen malları karaborsaya mı düşürdük? Pahalı bir şey mi sattık? Biz fazla mal satın aldıysak komşularımıza vermek için almışızdır. Bizim erdemimize kimse erişemez. Benim soyadımda ‘erdem.’ Bencillik, bizim lügatimizde yoktur.
 
Madde 5: Düzen
Hiçbir dükkân yağmalama yok. Yollarda korna çalmak, sollamak yok. Sadece anlayışlı tavırlar.
*
Nerde korna çaldık, kimi yanlış solladık? Yapmayın ya! Bizim anlayışımızı kim yargılayabilir? Kimin dükkânını yağmaladık. Bir saniye elektrik kesintisinde yağmalanan yer ‘San Fransisko’dur’ İstanbul’u karıştırmayın bu işlere.
 
Madde 6: Fedakârlık
Elli çalışan, deniz suyu pompalamak için nükleer reaktörlerin içinde kaldı. Bunların yaptıklarının karşılığı nasıl ödenebilir?
*
Bizde fedakârız. Kaza geçiren birisini hobbili hopbili saniyede yerden kaldırıp arabaya sokarız. Adam omurilik zedelenmesinden ölürse, takdiri ilahi. Beni bakireler plajına bekçi yapsınlar, para pul istemem. Bize pişmiş tavuk verdiniz de, yiyip fedakârlık yapmadık mı?
 
Madde 7: Duyarlılık
Lokantalar fiyatlarında indirim yaptı. Korunmayan bir bankamatiğe hiç kimse saldırmadı. Güçlüler zayıflara baktı.
*
Bizde fedakârız. Ramazan gelince sebze meyve ve et ürünlerine zam yaparız. Bir yere gelen yabancılar varsa, katlanır fiyatlarımız. Turistlere gösterdiğimiz duyarlılık, okyanus ötesinde bile anlatılır.
Biz bankamatikte emeklilere yardım ederiz. Bekleşiriz bankamatiklerin önlerinde. Evlere sağlık hizmeti götürürüz. Anestezi de uzmanız. Tansiyon ölçüp bedava ilaç bile dağıtırız. Biz hepimiz güçlüyüz. Ezmek için zayıf bulunmaz bizde. Mültecilere, bir ekmeği yirmi liraya, yarım litre suyu beş liraya, bir paket sigarayı yüz dolara satanlar kesin uzaydan gelmiştir. O on liralık yola iki yüz lira isteyen taksiciler, kesin Patakonya’lıdır. Bankamatikleri iş makinesiyle taşırız, o başka! Belimiz ağrımasın diye!
 
Madde 8: Eğitim
Yaşlılar ve çocuklar dâhil herkes ne yapacağını tam olarak biliyordu. Aynen de yaptılar.
*
Bizde de herkes işini bilir, kardeşim! Biz geri zekâlı mıyız, işini bilmeyecek!
Bizde “gemisini yüzdürene kaptan derler.” Biz biliriz ki; “Lafla peynir gemisi yürümez.” Ancak; “Lafla peynir gemisi yürütmekte üstümüze yoktur.”
Yaşlı yaşlılığını, çocuk çocukluğunu bilsin!
Bizim eğitimimiz iyidir.
Çöpü yere atarız, kutuya değil. Çöpçünün toplayacağını biliriz. Maksat, çöpçülere iş çıksın.
Otobüste bir yaşlıya yer vermek yerine, uyuma numarası yapmayı biliriz. Yaşlılar hareket edip sağlıklı kalsınlar diye!
Eğitimimiz iyidir. Laf söyletmem arkadaş!
 
Madde 9:Medya
Bültenlerde kendilerini mükemmel bir şekilde dizginlediler. Aptalca konuşan muhabirler/spikerler yoktu. Sadece sakin bir şekilde yapılan habercilik. En önemlisi de, durumdan faydalanarak kolay yoldan kendine pay çıkarmaya çalışan politikacılar yoktu.
*
Medyayı severim. Haberciliği en güzel bizim medya yapar. Asparagasla işimiz olmaz. Hiçbir medya otomobilin ezdiği kediyi göstermez, bizim medya ölen birisinin parçalanmış cesedini bile gösterir. Obje-ktiftir. “Acı var mı acı?” diye sormayan spikeri ben ne yapayım? Spiker dediğin ölüleri bile konuşturmalı. Sakin yapılan haberler reyting alır mı? Reyting yoksa haber olmaz. Bizde durumdan durum ya da açık oturum çıkaran siyasetçi yoktur.(!)  
 
Madde 10:Vicdan
Bir mağazada elektrikler kesildiğinde, insanlar aldıkları şeyleri tekrar raflarına koydular ve sessiz bir şekilde çıktılar.
Ülkeleri dev bir afete uğramış durumdaki Japon vatandaşlarından dünyanın alacağı çok dersler var.
*
Ne dersi alacağız ya! Biz çocuk muyuz?
Vicdan mı?
O ne demek?
Üç çocuğu boğup öldüren…
Camiden halı çalan…
Okulları talan eden…
Hastaneden ameliyat cihazlarını çalan…
Evleri soyanlar…
Devletin kasasını boşaltanlar…
Şirket hırsızları…
Babasını anasını kesenler…
Ninesini doğrayanlar…

Birde soyduğumuz mağazalara mektup bırakırız. “Soydum seni kusura bakma, zengin olunca öderim. Selamlar.”
Vicdan mı?
O ne ya!
Bizde ondan çok var çok!
*
Bu sayılanlar bize lazım değil ki! Bizim Dede Korkut’umuz var. Mevlana’mız var.
Sadi’miz var. Hacı Bektaş Veli’miz var. Yunus Emre’miz var. Karacaoğlan’ımız var. Edebali’miz var.

Bize Japonlar ne öğretebilir ki? Daha adını saymadığım birçok bilgemiz var. Biz öğrendik öğreneceğimizi.  Boğazımıza kadar bilgiyle doluyuz.
Bize kimse ders vermeye çalışmasın!
Başkasından ders almayız.
Hepsi bu!
 
Şuayip ODABAŞI
Aralık 2016/Kepez/Çanakkale