Card image cap
“konçi̇nalar” di̇ye bi̇r öykü

 

Bugün ülkemizde insanların boş boş oturduğu, adıyla çelişen birçok kıraathane var. Okuma evleri adı altında açılan bu yerler, işsizlerin, çalışmayı sevmeyenlerin ya da emeklilerin akşamlara kadar “al papazı ver kızı” söylemleriyle iskambil oyunlarının oynandığı yerler. Okuma yok, sanat yok.
Tavla, dama ya da satranç oynayanlarda var. Genelde oynanan oyunlarda, içilen çayların parasını yenilenler ödüyor. En önemli başarı, bir oyunda galip gelip çay parasını kurtarmak. Eğer oyun oynayanların kâğıtları takibi yetersizse, sürekli kaybedip çay paralarını ödeyince isimleri “çay ağacı” oluyor, bu arada.
Oyun oynanan kâğıtların bir destesinde, 52 kart var. Bu 52 kartla oynanan en bilinen oyun “pişti” Aynı değerde kağıt tan birisi tek atılır ve üstüne aynı değerde bir kart düşerse “pişti” oluyor. Hani birde aynı elbiseleri giyip, birbirlerinden habersiz bir toplantıya ya da davete gidenlerin “pişti” oldukları bir durum var. Bu pişti başka pişti.
104 kâğıtla oynanan oyunlarda var. “Saddam” adı verilen oyun mesela. “Yanık” ya da “Batak” adı verilen, cepten paraları çekip alan berbat oyunlar da var.
Birde “66” diye bir oyun var. 2’liden 8’liye kadar olan kâğıtlar oyuna dâhil edilmeden oynanan bir oyun.
Poker var. Briç var. Var oğlu var. Oyun çok. Bu Dünyada da yaşam bir oyun. Oynaya oynaya ölüp gidiyoruz. İçinde gizemli ifade ve öykülerin olduğu bir deste kâğıtla, çeşitli oyunlar oynuyor insanlar. Kâğıt oyunları eğlenmekten çok rakibin cebinden parasını almak için strateji, şans ya da çeşitli hileleleri de barındırıyor içinde.
Haldun Taner’in bir öyküsü var. “Konçinalar” adındaki öykü, iskambil kâğıtlarını anlatıyor. Haldun Taner bu öyküyü 50 sene önce yazmış.
Her kâğıt “sinek, maça, kupa ve karo” şeklinde dört adet oluyor. Mesela 4 papaz, 4 sinek, 4 ikili gibi. Toplam 52 kâğıt. Birde “Joker” var. Her destede 2 adet. Diğer kâğıtların yerine geçen, bukalemun gibi bir kâğıt.
Şimdi her türün kendine göre özellikleri var. Değer sıraları, Kupa, karo, maça, sinek şeklinde olduğu gibi ülkelere göre de bu sıralama değeri değişebiliyor.
Bir destedeki kâğıtların anlamlarını karakterlerini çok güzel analiz etmiş Haldun Taner. Haldun Taner kim? Diyenler, “Keşanlı Ali Destanı” adlı oyunun yazarıdır, ded,ğ,m,zde hatırlayacaklardır.
Şimdi ben size kendi akıl süzgecimden geçirerek, anlatayım şu kâğıtları.
“Papazlar, kızlar, erkekler” bu Dünyayı yönetenler.
10, 9, 8 ve 7’liler Dünyayı yönetenlerin, yöneticileri. Çeolar, genel müdürleri, müdür yardımcıları, sendika başkanları, bakanlar… Yaptıkları işe göre para alanlar.
2,3,4,5 ve 6’lı Dünyanın yükünü çeken işçiler, köylüler, ameleler, hergeleler… Şu bu! İşte iskambil kâğıtlarındaki bu kâğıtlar, çalışıp üreten, ürettiğinin karşılığını alamayan “konçinalar” oluyorlar.
Fark ettiniz mi? 2’liden önce gelen en küçük sayı, yani “1” ortalıkta yok.
Dünyayı yöneten üç grup, dört bacaklı bir masanın etrafına oturunca, bir bacak sahipsiz kalmış. Konçinaların en küçüğünü alıp, masanın boş kalan bacağına oturtmuşlar. Zavallı “1”, bu duruma şaşırmış. Önüne ömrünce görmediği yemediği yemekleri koymuşlar. Sonrada isteklerini sıralamışlar.
“Sen konçinaların en değersiz olanısın. Eğer bizim dediklerimizi yaparsan, bizim emirlerimizi harfiyen yerine getirirsen, bizim masamızda oturursun. Seni biz memnun ederiz. Ömrünce görme imkânın olmayan her şeyi sana veririz” demişler. Sonrada;
“Bizim değerimiz 10, senin değerin 11 olsun. Yeter ki emirlerimizi uygula demişler. Birçok oyunda birli papazın arkasına bile eklenir olmuş.
Kupa papazı almış sazı eline;
“Bak iyi dinle! Konçinalar sayı olarak bizden fazla. Demokrasi getirmeyi vaat ettiğimiz ülkelerde seni, başbakan adayı yaparız. Sen konçinalara, ‘ben sizin içinizden çıkmış biriyim’ diyerek, onların oylarını alıp seçileceksin.
Onlara bol bol vaatlerde bulunacaksın. Sadece bizim dediğimizi yapacaksın” diye söylenmiş.
Maça papazı;
“Maçayı sık! Çalış kazan! Sende saltanatını sür. Bizde varlığımızı devam ettirelim. Zenginliğimize zenginlik katalım.” demiş.
Kupa papazı;
Kalbimiz sizsinle. Sen Konçinaların kalbine gir, bizimde cüzdanımıza o ülkelerin zenginlikleri girsin” deyip, özetlemiş işi.
Sinek papazı;
“Bak sevgili 1’li. Sineklenmek işi bana ait. Senin sineklenme hakkın yok. Eğer ki dediklerimizi yapmaz sineklenmeyi tercih edersen, kendini 2’linin önünde bulursun. Sonrada belediye kimsesizler mezarlığında” diye vızıldamış.
Kız ve erkek grubu 1’liye bakıp, “sen söylenenleri yap eğlenceler, yemeler içmeler bizden” diye, işmar etmişler.
Bütün Dünyada, parayı, gücü kuvveti saltanatı elinde bulunduranlar, kâğıt ele nasıl alınırsa alınsın, yani kaybeden kim olursa olsun, ‘biz hep kazanmalıyız’ diye de planlarını, beş yıllık değil, beş yüz yıllık yapmışlar. Dünyayı yönetenlerin, resimlerini elimize aldığımız da, hiçbirisinin ayakları yukarı gelmez. Konçinaların resmi bile yoktur.
 2’en küçük, ancak en büyük olan 1‘li kimdir?
Yapılan plan ve kumpaslarla Konçina olmaktan kurtulan, ancak konçinaların desteklediği, değeri 11 olan, “as” adı da verilen 1’lidir. Bu kendi kâğıt sınıfına ihanet etmiş, kaypak bir kağıttır. Emir kuludur. Göz önünde itibarlıdır.  Her şeyin üstünde olma yetkisi vardır. Bazı oyunlarda valenin altına bile girer. O “as” ki,  İdi Amin’dir. Saddam Hüseyin’dir. Enver Sedat’tır. Adnan Menderes, Süleyman Demirel ya da Turgut Özal’dır. Bakan seçilen birçok 10’lu, 9’lu ve 8’lidir.Kullanım süreleri, üretim kapasiteleriyle doğru orantılıdır. Günü gelince, tepetaklak olur gider. Yerine yeni bir 1’li gelir.
Dünya’da konçinalıktan terfi etmiş diğer 1’lileri de siz bulun.
*
Tembelhanelerde, her gün “al papazı ver kızı” diye masaları dövenler; birbirlerini yenmek için kâğıt savaşı yaparlarken, anlamını bilmedikleri deste içindeki kâğıtları temsil edenler, bu dünyayı gerçek bir oyunla sömürüp, sülük gibi emiyorlar. Üçayaklı masanın 4.ayağı olan bir konçina, kendi sınıfındaki gariban konçinalara ihanet edip toz duman ediyor.
Bana resimli kâğıtlardaki “papazlar” çok anlamlı geliyor. Zira konçinaların zayıf noktası “din” konusunu 1’lilere (aslara) kullandırma taktiklerini, bu grubun kardinal, papaz ve zangoçları veriyor. Konçinaları elde etmenin en kolay yolu, ekmek yerine “din” yoluyla cennet sunmaktır. Cennet, ekmekten önemlidir.
Nazım Hikmet’in, sınıfını bilmeyen sözle beslenen insanlarıdır bunlar. Çocukların süt bulamadığı, balıkların kahve içtiği dünya gidişine göz yumanlar. Bu Dünyanın suçlusu, aldatanlar değil, göz göre göre aldananlardır. En büyük suçlular; bu ayıkmayan, sınıf bilincini elde edemeyen konçinalardır.
Bu dünyanın kaymağını yiyenler, piramidin en üstündedirler. Düşmemek için vahşi bir zulüm uygularlar. Pramitin temelinde konçinalar vardır. Nedense piramit hiç yıkılmaz. Neden? Konçinalarda sınıf bilinci yoktur ve zulmü kader olarak görürler de ondan.
Sınıf bilinci olmayan, entelektüel boyuta geçemeyen, bilimden nasibini alamamış, din odaklı yaşantısı içinde aklını kullanamayan, hurafelerle cennet yolunda ilerlediğini zanneden insanlarla yapacak/yapılacak bir şey yoktur.
Onlar, papaz grubuna bakıp “olmayan kilisenin papazına” söverler.
Onlar, kız serisine seksüel bir gözle bakıp, “kancık, karı, bakire” gibi isimlerle, küçümseyerek bakabilirler.
Valeler, erkektir. Ancak “ibne oğlan” olarak görülürler.
Beğenmediklerine yafta takmak, konçinalar için bir terapidir, avuntudur.
Hiç kimse, bir deste kâğıt içindeki, grupların anlamını bilmez. Gerçek hayatla ilişkilendirecek, yorum getirecek bir kişi bile bulamazsınız konçinalarda.
Konçinaların içinden sıyrılıp, “müdür” olan çoktur. Zira sınıf atlamak önemlidir. En çok hainlik yapanlarda bu grubun içinden çıkar. Renkli kâğıtların misyonerleri, konçinaları en kolay balık olarak görürler.
O konçinalar ki kahveyi pipet ile içerek, havaalanlarında deve kurbanı keserek kendilerini ele verirler.
Bu Dünyada konçinalar, kâğıt destesindeki gibi çokturlar. Hepsi de birer dolgu malzemesidirler.
En büyük konçina as 1’lisi.
Poker oynayalım mı?
Rest!
Elimde en büyük konçina var.
Kare as!
Unutmayın, 4 ikili ile “as” dışında papazlara, kızlara erkeklere “rest” çekmek mümkün.
Neticede “blöf” diye bir şey var.
Blöfünü görmeleri kuvvetli olasılık. Olasılıktan öte bir şey. Yüzde yüz yenilgi. Zira sen bir konçinasın. Sende “4” bir yok, “birlik” hiç yok.
Mizah, güldüren en acı gerçektir.
Sizi güldüreyim bari.
Alayına rest!
Hepsi bu!
 
Şuayipodabaşı…
4.11.2019/Kepez/Çanakkale