
Cep telefonu/umre/ namaz vaki̇tleri̇
On beş
günde bir köyüme giderim. Ne de olsa doğduğum köy. Birçok insanın nasıl
doğduğunu, gençliğini, dedesini, ninesini… Kısaca cibilliyetini biliyorum.
Anlaştığım anlaşamadığım insanlar var. Sevdiğim sevmediklerim de var. “Bulgur
taşıyla” demişler. Ukala olanlar var, olmayanlar var. Dedikodu yapan yapmayan
var. Dindar olan var, dincide var. Sağlam yobazlar, yani tarih okumadan tarih
dersi verenlerde var. Okuma yazma bilmediği halde mangalda kül bırakmayanlar
var. “Hoş geldin” diyenler demeyenler, selam verip almayanlarda var. Var oğlu
var!
Kısacası;
insanların yaşadığı bir ortamda her şey var. Normaldir.
Normal
olmayan nedir?
Mesela,
okuduğu surelerin ne anlama gelmediğini bilmeden namaz kılmak
gibi.”Lailaheillallah” sözlerinin anlamını, “Müslümanım” diyenlerin %99 u
bilmiyor. Hoca efendinin, beş vakit okuduğu ezanın anlamını bilmeyenlerde aynı
oranda. Adam Arapça dinlesin yeter. Türkçesini söylemekte yetmiyor. Türkçe
anlamı geçerli değilmiş. “Allahu ekber” demekle “Allah büyüktür” demek, aynı
değilmiş.
Ezan
Arapçası ve Türkçesi;
Allâhü
ekber, Allâhü ekber, Allâhü ekber, Allâhü ekber/Allah uludur, Allah uludur,
Allah uludur, Allah uludur
Eşhedü en
lâ ilâhe illallah, Eşhedü en lâ ilâhe illallah /Şüphesiz bilirim bildiririm
Allah’tan başka yoktur tapacak, Şüphesiz bilirim bildiririm Allah’tan başka
yoktur tapacak
Eşhedü enne
Muhammeden Resûlullah, Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah/Şüphesiz bilirim
bildiririm Allah’ın elçisidir Muhammed, Şüphesiz bilirim bildiririm Allah’ın
elçisidir Muhammed
Hayye
ale’s-salâh, Hayye ale’s-salâh Haydin namaza, Haydin namaza
Hayye
ale’l-felâh, Hayye ale’l-felâh Haydin felâha, Haydin felâha(Kurtuluşa)
Allâhü
ekber, Allâhü ekber Lâ ilâhe illallah/ Allah uludur, Allah uludur. Allah’tan
başka yoktur tapacak.
“İbadetin
özü amacı namazdır.” Diyen imam çok. Demeyende var. Ezan namaza çağrı yapan bir
araçtır. Ancak günümüzde ezan, namazın önüne geçmiş gibi gözüküyor. Kısacası
amaç olmuş.
Zira ezan
üzerinden, çirkin siyasetler yapılmakta memleketimizde.
Gavurun
yaptığı cep telefonunda kulaklık takıp sesi çok açarsanız, “yüksek ses sağlığa
zararlıdır” diye uyarı yapıyor. Ses çizgisi kırmızıya dönüyor. Her vakit her yerde ezan okuyan imamlar,
kendileri tenordan beter bağırırken, ses cihazlarını da son ses açıp
yırtıyorlar ortalığı. Haşa Allah ve bu millet sağır ya! Birde seslerini Allah’a
duyurup prim alacaklar! Uyanık adamlar!
Köy
kahvesinde oturuyorum, birden bire üç telefon ezan okumaya başladı. Köy
camisinin minaresi de başladı. Oldu dört ezan. Bu ne dedim? Meğerse umreye
gidenlerin cep telefonlarıymış. Ezan okuyup namaz vaktini bildiriyormuş. Umre
işinin Haccın önüne geçip tam bir gelir kapısı olduğu günümüzde, iki inek
satanlar umreye gidiyor. Gitsinler. Dün onların babaları, camiye ses cihazı
alımına karşı çıkıyorlardı. Babalarını teknolojide geçtiler. Ancak yobazlıkta
ve İslamiyet’i öğrenmemek, okumamak ve selam vermemek konusunda çok geri
kaldılar. Kafalarında birer yeşil takke, sırtlarında kuş pisliği, pantolon
paçaları inek boku, Allah Allah gidiyorlar. Kahvelerin içinde kötü bir koku,
herkes kanıksamış. Cep telefonundan ezan okut durmadan. Kapatmıyorlar da, ezan
bitene kadar dinle babam dinle. Vay be!
Bu insanlar
şimdi her yerde. Otobüste, durakta, sokakta, parkta, alış veriş merkezlerinde,
tuvalette…
Birçok genç
insan, kulağına kulaklık takıp bir şeyler dinlerken, bunlar elini cebine atıp
sesi kapatmıyor bile. Rahatsız olma hakkınız yok. Onlara göre ezandan rahatsız
olan dinsizdir imansızdır. O zaman gidin “çan” dinleyin, diyebileceklerini unutmayın.
Otobüste,
sokakta namaz kılanlar… Milyonlar harcayıp, yirmibeşbin kişilik muhteşem
camiler yapanlar… Görgüsüzlüğü ve ahlakı yerle bir edip “din” olgusuyla,
davranışların “dinini” kaçıranlar, İslamiyet’e zarar veriyorlar.
Benim
mahallemde bir kadın her yıl iki defa umreye gidiyor. Umre tüccarı bir imam
var. Kafilede boşluk olunca bu kadını arıyor. Kadın dolgu malzemesi gibi gidip
geliyor.
Lebbeyk
Lebbeyk! Bir şeyler oluyor. Hiç kimse ne yaptığının anlamını bilmiyor.
Hiç kimse
aç yatan komşusunu görmüyor.
Hiç kimse
akrabasının çocuğuna okul harçlığı bile vermiyor.
Zekât düşer
diye koyunlar hap 39 olarak kalıyor.
Birileri
helal ilaçtan bahsediyor.
Kimisi
terlik satıyor.
Kimisi
yanmaz kefen filan.
Bir cennet
pazarlama işi var. Var da bu kargaşada “her şeyin sonunu Allah bilir” diyeceğim
sadece.
Lebbeyk
Lebbeyk!
Ezan okuyan
saatlerim! Yanmaz kefenlerim! Kıbleyi gösteren seccadelerim! Zikir yapan sayaçlarım
var efendim!
Lebbeeeeeeeyk!
Lebbeeeeeeeeeyk! Leeeeee…
Şuayipodabaşı…
30.01.2020/Kepez/Çanakkale