Vahap akbaş
HAYATI
Şair, öykü ve deneme yazarı. 2 Mayıs 1954’te Batman’da dünyaya geldi. 15 Kasım 2014 günü Çorlu’da vefat etti. Batman’da toprağa verildi. Tam adı Abdülvahap Akbaş’tı. Hanım Akbaş ile esnaf Akbaş’ın oğludur.
İlk ve orta öğrenimini Batman’da tamamlayan A. Vahap Akbaş, 1977’de İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Daha sonra Çorlu’da edebiyat öğretmeni ve Milli Eğitim şube müdürü olarak görev yaptı. Nisan Bulutu dergisinin genel yayın yönetmenliği görevini üstlendi. Vahap Akbaş’ın ilk öyküsü “Ey Çerh-i Sitemder” 1978’de Hisar dergisinde yayımlandı. Yazarın sonraki yıllarda yazı, şiir ve öyküleri ta Mavera, Hisar, Düş Çınarı, Ay Vakti, Bizim Külliye olmak üzere çeşitli dergilerle Yeni Devir, Zaman ve Türkiye gibi pek çok dergi ve gazetede yer aldı.
Türkiye Yazarlar Birliği ve SESAV (Sanat Eğitim Sağlık Vakfı) üyesi olan A. Vahap Akbaş, 1982’de Efgan adlı kitabı ile Türkiye Yazarlar Birliği Şiir Ödülünün sahibi oldu. Akbaş ayrıca, 1984’te Alevler ve Güller ile Sedat Yenigün Roman Yarışması İkincilik Ödülüne, 1987’de Kuş Olsun Yüreğim ile, Türkiye Millî Kültür Vakfı ve Gökyüzü Yayınlarının düzenlediği Çocuk Şiirleri Yarışmasında üçüncülük ödülüne layık görüldü.
ESERLERİ
ŞİİR:
- Efgan (1982)
- Gül Kıyamı (1986)
- Mavi Sesli Şiirler (1988)
- Dünyayı Kaplayan Ağaç (1990)
- Kuş Olsun Yüreğim (çocuk şiirleri. 1991)
- Hüzün Coğrafyası (1992)
- Bir Şehre Vardım (1997)
ROMAN:
- Alevler ve Güller (1985)
- Gülün Aklı (Çocuk romanı, 1989)
HİKAYE:
- Ayna ve Suret (2003)
DENEME:
- Göğe Çizilmiş Resimler (1995)
- Biraz İhanet (1996)
- İnziva Notları (1996)
ÇOCUK KİTABI:
- Bir Demet Masal (1985)
SEÇKİ:
- Bir Hüma Kuşudur Şiir (mısra-beyit seçkisi, 1990)
SADELEŞTİRME:
- Zehra (Roman, Nabizade Nazım’dan, 1996).
Sen Asıl Suskunluklarımı Dinle
bir ırgat gibi çalıştım çok sesler biriktirdim
dağıttım sonra hepsini bilmiyorum ne kadarı sende
sende olmayan avare sözlerim
hangi şarkıda ağlıyor şimdi bilmiyorum
sen asıl suskunluklarımı dinle
söndürmeye kıyamadığım yangınlar ordadır
depremlerin şiddetini düşürür sözcükler
sözcükler deli suları yatağına çeker
uyutur usulca budur en büyük maharetleri
sen asıl uykudaki ağzımı dinle
gör nasıl açılır sır bahçelerine pencereler
sen asıl suskunluklarımı dinle
ordadır yazılmamış tarihi âşıklığımın
çılgınlıklarımın boy fotoğrafları ordadır
sen asıl suskunluklarımı dinle
ve anla anla ki ne maceralardasın benimle
En Gizli Yerinde Yüreklerin
I.
Parke taşları ve çokça karanlık
Sislerin ardında sesler
Dinle dur görünmeyen sabilerin
çığlıklarını
Ah kara kara dağlardan kopup gelen kartal
Kartalların kanattığı gönüller ah
Titrerim üşürüm
Zemheriden örtüsü altında gecenin
Zihnimde sorular tümen tümen
Bilinçle ekilse gönülcüklere çekirdek
Aşk gezinse bahçemizde
II.
Parke taşları ve çok karanlık
Ya da dekoru içimizin
Uzatsak dokunacak gibi ellerimiz
Saçlarına aydınlığın
Ama içimizde açılan pencerenin
örtük perdeleri
Işık köreltti gözleri / gerçek de
Ve ne zaman bilmiyorum / kaç yüzyıl önce
Yitirdik gerçeği biz
Ah ışık / ah gerçek
Kara kara dağlardan kopup gelen kartal
Sokağımızdan içimizden kapıp
Ötelere götüren som aydınlığı / ah
Sorular tümen tümen
Gözleri çiçek açmıyor çocukların
Umut teşrif etmiyor bahçeleri
vesaire
III.
Çıplak ayaklar bir nâra iki yalpa
Bekçi düdükleri ve çokça karanlık
Ya da dekoru içimizin
Gör / çimentodan kabuğu içinde
iki büklüm yaşamak
Onun için uykuya yattı sevdamız
Upuzun bir uykuya
O çalak zamanlar / rahvan zamanlar
Sırı dökülmüş aynalarda kaldı
Ola ki bir gün yıldızı bol göklere
Alınan verilen soluklara karışır
Gerçek olur ışık olur
üstümüze düşer
Hep sorular
Masal bahçelerinden ışık gülleri
devşirmez olduk
IV.
Felaketimizi aydınlatma pahasına
bırak doğsun gün
Ve korkma kıyametten
İçimizde ırmak hep geriye akmıyor mu
Zaten hep kopmuyor mu kıyamet
Bırak gölgeler ardına takılmayı
En gizli yerinde yüreklerin
Mutlaka / mutlaka kalmıştır
Eski ve ulu sevdamızdan bir şey
Aşk uyanır uykusundan
Çoğalır kalkar kıyama
Yeri ve göğü dellendirerek
Tek bilinçle ekilsin gönülcüklere
çekirdek