Card image cap
Sennur sezer

Madde Detay

  • ANASAYFA
  •  
  • MADDE DETAY

Sennur Sezer

Fatma Abla, Fatma Çelik, Heval Evindar
(d. 12 Haziran 1943 / ö. 7 Ekim 2015)
Şair, yazar
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
 

Asıl adı Sennur Fatma Çelik olan Sennur Sezer, Fatma Abla, Fatma Çelik, Heval Evindar imzalarıyla da yazmıştır. Babası Devlet Demiryolları teknisyenlerindendir. Ev hanımı olan annesi şiire ve müziğe düşkünlüğü ile çocuklarını da etkilemiş, onlara okuma ve yazmayı evde öğretmiştir. Sennur Sezer, annesinin verdiği eğitimle ilkokula doğum yeri olan Eskişehir'de ikinci sınıftan başlamıştır. İlköğrenimini 1953'te Kasımpaşa Kadı Mehmet İlkokulu'nda tamamlayan Sezer, 1956'da Kasımpaşa Ortaokulu'nu bitirerek İstanbul Kız Lisesi'ne başlamış; ancak lise ikinci sınıftayken öğrenimini yarıda bırakmıştır. Bundan sonra iş hayatına adım atılmış, 1959-1964 yılları arasında Taşkızak Tersanesi'nde ikmal ve muhasebe memuru olarak çalışmıştır. Tersanedeki ilk iş tecrübesinden sonraki çalışma adresi ise 1965-1968 yılları arasında düzeltmen olarak görev aldığı Varlık Yayınevi olmuştur.

1967'de öykü yazarı Adnan Özyalçıner ile evlenerek Ayşe Bengi ve Ahmet Emre adında iki çocuk sahibi olmuştur. 1969-1975 yılları arasında Cumhuriyet ve Vatan gazetelerinde ressamlar ve yazarlarla ilgili yazılar kaleme alan Sezer, TRT'ye de radyo oyunları yazmıştır. 1975'te Arkın Yayınevi'nde ansiklopedi redaktörlüğü ve metin yazarlığı görevini üstlenmiştir. 1983 yılında emekli olana dek Yapı Kredi Sanat Dünyası dergisi ile Gelişim Ansiklopedisi'nde yazmış, Asa Ajansı ve Görsel Yayınlar'da çalışmıştır. Emekli olduktan sonra da yazmaya devam etmiş, Varlık, Yeditepe, Hürriyet Gösteri, Yazko Edebiyat, Hürriyet gazetesi Avrupa baskısı, Cumhuriyet gazetesi ve kitap eki, Elele, Votre Beaute, EvrenselRadikal Kitap, Evrensel Kültür dergisi gibi pek çok gazete ve dergide görev almıştır. Kısa süreliğine Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Sekreterliği görevini yürütmüş; 2009'da Kadın Yazarlar Derneği Onur Üyeliğine seçilmiştir. Türk edebiyatının önde gelen kadın kalemlerinden biri olan Sennur Sezer,7 Ekim 2015 tarihinde hayatını kaybetmiştir.

Elli yıllık edebiyat hayatına çok sayıda kitap ve yazı sığdıran Sennur Sezer, pek çok ödül almıştır. Kadınlar hakkındaki şiirleri ve yazıları dolayısıyla 1980'de Ses dergisi 8 Mart Ödülü'nü; Bu Resimde Kimler Var adlı şiir kitabıyla 1987 Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü; Adnan Özyalçıner ile beraber kaleme aldığı Keloğlan ve Köse ile 1990 Sıtkı Dost Çocuk Edebiyatı Birincilik Ödülü'nü; 1998'de Pir Sultan Abdal Dernekleri Edebiyat Ödülü'nü; 2000'de Kirlenmiş Kâğıtlar ile Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü; 2007'de 15. Truva Kültür Sanat Ödülleri Şiir Ödülü'nü; 2009'da Ş. Avni Ölez Şiir Emek Ödülü'nü; 2008'de Pencereden Bakan Çocuk ile 15 Yılın En İyi Çocuk Şiirleri Kitabı Ödülü'nü kazanmıştır.

Toplumcu gerçekçi şiirin 60 Kuşağı temsilcilerinden olan Sennur Sezer'in edebî zevki küçük yaşlarda annesinin etkisiyle şekillenmeye başlamıştır. Annesinin hem iyi bir şiir okuru hem de defterler dolusu şiir yazan gizli bir şair oluşu Sennur Sezer'i çocuk yaşta şiir yazmaya özendirmiştir. Okur belleğindeki ilk izleri de annesinin kitaplığından edindiği kitaplar bırakmıştır. Bu yıllarda okuduğu üç kitap, Virgilus'un Çoban Şiirleri, Ruşen Eşref'in Damla Damla'sı ve Goethe'nin Faust'u Sennur Sezer'i düşündüren ve etkileyen ilk kitaplar olmuştur (Sezer ve Yalçıner 2004: 8). Okuduklarının yarattığı birikimle çok geçmeden yazmaya başlamış, edebiyat dünyasına ilk adımını 1958'de, lise yıllarındayken Sanat Dünyası dergisinde yayımlanan "Gece ve..." başlıklı şiir ile atmıştır. Bu ilk adımı arka arkaya yayımlanan şiirler izlemiş, kısa zamanda eleştirmenlerin dikkatini çekmiş, 1963'te Sosyal Adalet dergisinde yayımlanan 'Soyut' başlıklı şiiri ile tartışılan bir şair olmuştur. "Soyut" şiiri üzerinden Hüseyin Cöntürk ve Asım Bezirci arasında içerik-biçim tartışması başlamıştır.

Tartışmalardan kısa bir süre sonra, 1964 yılında şairin ilk şiir kitabı olan Gecekondu yayımlanmış ve edebiyat çevrelerince toplumsal gerçekçiliğin başarılı bir örneği olarak kabul edilmiştir. Önemli bir toplumsal yara olan gecekondu yaşamına eğilen bu kitap, bir odada anne, baba, çoluk çocuk kıstırılmışçasına yaşayan insanların dramını yalın ve gerçekçi bir pencereden yansıtmıştır (Kalender 2010: 215). Şairin ikinci kitabı olan Yasak (1966), Sezer'in askeri tersanedeki ilk iş tecrübesinin etkilerinin hissedildiği bir eserdir. Emek teması etrafında örülen kitapta gecekondululardan marangozlara, işçilere ekmeğinin kavgasında olan emekçilere hak ettiğinin verilmesi ve saygı duyulması gerektiği mesajı vurgulanmıştır. 1977'de yayımlanan Direnç'te ise toplumsal sorunların en çok hırpaladığı kesim olan kadınlar ön plandadır. Direnç, şairin deyişiyle "çalışan bir kadının, bir kadın işçinin günlüğü" (Sezer 2010: 29) sayılabilir.

Sennur Sezer, 1982'de Sesimi Arıyorum adlı dördüncü şiir kitabında toplumsal-gerçekçi duyarlılık sürmektedir. Kitabın diğerlerinden ayrılan yanı, dizelerden yükselen kadın sesi, artan ana duyarlılığıdır. Eleştirmenlerce Gorki'nin Ana'sına benzetilen Sezer, "ana şair" olarak da nitelendirilmiştir (Güngör 1982: 61). 1983'te yayımlanan Kimlik Kartı'nda şairin ilk üç kitabından seçme şiirler yer almıştır. 1986'da yayınlanan beşinci şiir kitabı Bu Resimde Kimler Var, 1987'de Halil Kocagöz Şiir Ödülü'ne layık bulunmuştur. Bir ağıt kitabı olarak değerlendirilebilecek bu eserde, şairin yakın çevresinden kişilerin, arkadaşlarının ölümleri üzerine, onların anısına yazdığı şiirler yer almıştır.

Şairin klişelerden uzak toplumsal gerçekçi çizgisi 1991'de yayımlanan Afiş adındaki kitabıyla belrginleşmiştir. Yaşadığı zamanı şiirine yansıtmaya devam eden Sezer, sorunlara ve baskılara karşı tek tek bireylerin özgürlüğünden toplumun özgürlüğüne doğru uzanan bir çözüm yolunu işaret etmiştir. 1995'te Sennur Sezer'in o güne dek yazdığı tüm şiirlerin bir araya getirildiği Direnç Şiirleri yayımlanmıştır. 2000 yılında yayımlanan ve Yunus Nadi Şiir Ödülü'ne layık bulunan Kirlenmiş Kâğıtlar'da ise yalnızlık, ayrılık ve gurbet olgularının ağır bastığı 'özlem' temalı şiirler çoğunluktadır.

2001'de yayımlanan ve söylencelere yaslanan Dilsiz Dengbêj, Sennur Sezer'in şiirinde hem biçim hem de içerik açısından bir dönüm noktası olmuştur. İç sesin işitildiği, düzyazıya yaklaşan bu şiirlerde öykülemenin olanakları sonuna dek kullanılmıştır. Eserin ilham kaynağı, şairin Yaşar Kemal'in romanlarında tanıştığı dengbej geleneğidir. Kitabın adı olan Dilsiz Dengbêj ise konuşamayan bir delikanlı hakkındaki halk söylencesinden ödünçlenmiştir (Sezer 2010: 31,34). Destan kurgusuyla yazılmış olan kitap, sadece söylem düzeyinde değil, içerikte de geçmişten gününe uzanmış; susturulmuş, bastırılmış, cahil bırakılmış Anadolu kadınının değişmeyen yazgısını işlemiştir.

2002 yılında şairin ikinci seçki kitabı olan Bir Annenin Notları yayımlanmıştır. 2006'da dokuzuncu şiir kitabı Akşam Haberleri'nde düzyazıya yaklaşan, söylencelerden ve halk kültüründen beslenen şiirler yer almıştır. Bölümlerin her birinde farklı coğrafyalardan farklı insanların soluğunu duyuran Sezer, uzandığı coğrafyaya özgü dili, söylemi de , özellikle kadınların sesini yansıtmıştır. Sennur Sezer’in son şiir kitabı 2011’de yayımlanan ve “İnsan yaşadığı çağdan sorumludur./ Ve tanık olduğu bütün savaşlardan, kırımlardan, yokluklardan, baskılardan sanıktır.” (Sezer 2011: 1) dizeleriyle başlayan İzi Kalsın, Sennur Sezer şiirinin son manifestosu niteliğindedir.

İlk şiirinden son şiirine Sezer’in şiirinde tek değişmeyen unsur ‘insan’ olmuştur. Bizim insanımızdan başlayıp tüm insanlığı kuşatan şair, şiirini de insanca, özgürce, barış içinde yaşama, emeğin hakkını alabilme, bu haklı mücadelede yılmadan umutla direnme gibi ülküler etrafında kurmuştur (Kalender 2010: 213). Bu amansız mücadelede en çok ezilen ve en çok direnen taraf, kadınlar, annelerdir. Kadın olmak, anne duyarlılığı Sennur Sezer şiirinin ana damarıdır. Bu eksende gözlem gücünün rehberliğinde şiirini toplumsal olaylara, toplumun kanayan yaralarına, sokağa açan şair, kuru slogancılığa düşmeden duygulu ve coşkulu bir dille yazmıştır. Şairin bir başka duyarlılığı halk kültürü unsurları olmuş, türküler, söylenceler, mitler Sennur Sezer şiirine daima zengin beslenme kaynakları sunmuştur.

Çok yönlü, üretken bir sanatçı olan Sennur Sezer, deneme, inceleme-araştırma, çocuk kitapları da kaleme almış, şiir ve öykü seçkileri yayımlamıştır. 1995'te yayımlanan Şiir Gündemi, Sezer'in İnsancıl dergisindeki yazılarını, genç ozanlarla yazışmalarını bir araya getiren deneme türünde bir eserdir. Sezer'in 2010-2014 yılları arasında Evrensel gazetesindeki köşesinde perşembe günleri edebiyatçılara yazdığı mektuplar, Perşembe Mektupları (2015) adlı kitapta toplanmıştır.

Şiirlerinde olduğu gibi inceleme-araştırma kitaplarında da halk kültüründen, folklordan ilham alan Sezer, kültürel belleği tazeleyen pek çok çalışmaya imza atmıştır. Çoğunu eşi Adnan Özyalçıner ile birlikte kaleme aldığı İstanbul'un Taşı Toprağı Altın, Üç Dinin Buluştuğu Kent İstanbul, Öyküleriyle İstanbul Anıtları, Gidelim Kağıthaneye ve Kasımpaşa adlı kitapları eski İstanbul yaşayışı, kent kültürü ve tarihini ele alan eserlerdir.Türk Safosu Mihri Hatun (1997) ise divan edebiyatının iki kadın şairinden biri olan Mihri Hatun'un yaşamını işleyen belgesel anlatıdır. 68'in Edebiyatı Edebiyatın 68'i, 68 hareketinin edebiyattaki yansımalarının irdelendiği bir inceleme eseridir.

Sennur Sezer, çocuklar için yazmayı ciddiye almış, şiir ve masallar yazmıştır. Gerçeğin Masalı, Sümüklü Böceğin Masalı adlı ilk çocuk kitaplarını,1989'da yayımlanan ve Sıtkı Dost Çocuk Edebiyatı Birincilik Ödülü'nü kazanan, Adnan Özyalçıner ile beraber kaleme aldığı Keloğlan ile Köse izlemiştir. Pek çok çocuk kitabı kaleme alan Sezer, sadece şiir, öykü ve masal türleriyle sınırlı kalmamış, İğne Mızrak Mercimek Kalkan adlı bir tekerleme ve bilmece kitabı da yayımlamıştır. 2007'de basılan Transatlantiğin Vidası Ufacık Vidacık'ta ise Türkçe ve İngilizce hikâyeler yer almaktadır. Şahmaran, Aslı ile Kerem,Tahir ile Zühre adlı eserlerinde halk anlatılarını kendi üslubu ve yorumuyla yeniden yazıp çocuklara ve gençlere sunmuştur.

Sezer "edebiyatın bir kaydını tutmak" amacıyla (Aytekin 2010: 256) seçkiler de hazırlamıştır. Sezer'in Adnan Özyalçıner ile ortak çalışmaları seçki alanında da sürmüş, ikili Emek Öyküleri adlı dört ciltlik bir öykü seçkisi ile Divan Şiirinden Seçmeler, Halk Şiirinden Seçmeler ve Kutadgu Bilig'den Seçmeler adlı seçkiler hazırlamıştır. Sennur Sezer'in Akdenizli şairlerin barış şiirlerini bir araya getirdiği Akdenizli Şiirler adlı bir şiir seçkisi ile Ali Balkız, Adnan Özyalçıner, Ahmet Say, Muzeffer İzgü, Tarık Dursun K., ve Orhan Duru'nun da aralarında olduğu on iki yazar ve bir çizerin gözünden Nasretin Hoca öykülerini paylaştığı Benim Nasrettin Hocam adlı bir derlemesi vardır.

 

ŞİİRLERİ

8 Mart güneşi
Adsız bir ozan
Akşam türküsü
Annem ve kuşlar    
Aşk şiiri
Babaları 141-142' den yargılanan çocuklara
Bir çakıltaşı daha
Burda ya da Angola'da
Çin'e bir şarkı
Doğuran bir kadına direnç
Doktordu Che
Dur ve düşün
Dut ağacı
Eviçi şiirleri    
Gecekondu
Hangi kan
Hekim öğütleri
Her gece düşümde
İfademdir
Kadının akşam duası    
Karşılıksız sevda
Kazılarda bulunmuş en eski belge
Köyünü bırakanın ağıdı
Sabah türküsü
Sesimi arıyorum     
Sınarlar seni
Yeniden babaevinde
Yummadan gözlerini    
Zeytin türküsü

ONUN İÇİN

Sennur
Sennur Sezer

DÜZYAZILARI

Afşar Timuçin'in portresi
Apaydın çiftçisiydi umudun
Ben Sennur Sezer
Bir dostu özlemek
Bir düğün üç ziyafet
Çağdaş Ozan Tozan Alkan’a mektup
Enver Gökçe’yi yeniden okurken
Garipler sokağı bir kişi eksildi
Gonca Özmen'e mektup
Merhaba Metin Reis
Şiir Emily'nin oyun arkadaşıdır
Tekin Gönenç'e mektup
Yaşanmışlık izleri
Yirmi birinci yüzyılın insanlarına

 

DİRENÇ DOĞURAN KADINA

Tırnaklarını etine geçir bağırma 

Isır kanat dudaklarını parçala

Bırakma yaşamayı bırakma umudu

Daha çok yok sabaha

Yorulur gövdene inen sancılar

Acılar bakır

Beklemeyi bil

Başkaldırır gövden başkaldırır

Susar

Önce öleceğim sanacaksın

Direnmen bitsin diye uğraşacak sancın

Gitgide sıklaşacak kamçılar

Sessiz ağlayacaksın

Unutacaksın başın nerde nerde ayakların

Bin kollu bir boşluk beyninde

Dünyadan uzaksın

Kim duyar sesini haykırsan

Gücünü tüketme

Dayan bir sınav bu 

G ü l ü m s e

 

HERGELE ŞİİRLER

Sen ki övünürsün kadınlara egemenliğinle

Söyle

Nedir eldeğmemişlik ve ne zaman biter

Ve neden daha kolay bir fahişeyi şaşırtmak

Yaşlı bir bakireyi hoşnut etmekten

Söyle

Nasıl altedilir eldeğmemişlik

O ulaşılmaz noktada

Yeniden yeniden ürerken

Sen ki övünürsün

Gövden ve sertliğinle

Bir bulutu elegeçirdin mi

Ve gökkuşağını doladın mı beline...

Söyle

Bir kızı nasıl ayırırsın bir anadan

Göğüslerine dokunmadan

Gövdenden kurtulmaktır sevişmek

Düşlerinden sıyrılmak

Yeni bir etle kuşanmak yaşamayı

Ellerini kamaştırır etin

Eğilirsin

Ve bezgin boşalırsın yatağına

Kendine kapalı ırmak

Sen ki övünürsün kadınlara egemenliğinle

Usanmadın mı sarılmaktan gölgene

Söyle.

II

Yanılıyorsunuz sayın şair yanılıyorsunuz

Söz konusu kadınlar olduğunda

Diyelim çok seviyorsunuz, seviliyorsunuz

Sevdalısınız hatta

Yine de tanımıyorsunuz sevdalınızı

- Sizin bildiğiniz bir içbaygınlığı

Sevda değil diyebilirim de

Neyse... -

Bilmiyorsunuz çünkü

Nedir ormanla benzeştiren

Ve ayıran bir kadını

Haklısınız

Adımlayıp yıllar yılı bir sokağı

Taşlarını bilmemek olası

Ama bir kadın

Nasıl çağrıştırır sokakları

Yaklaştıkça uzaklaşan

O koku, renk

Ve gökyüzünü yitirmiş gibi

Başdönmesi

Girdikçe içine, daldıkça, derinleştikçe

Ya da kendine çektikçe

Aldığını kendi kılan

Orman nasıl ayrılır bir kadından

Severken öldürmek kuşkusu

Ve anasını kıskanmak tüm dünyadan

Yüreğinize çarpan

Ah bir kadından doğmasaydınız keşke...

Söyleyin nasıl ayırırsınız bir taşı öteki çakıldan