Turhan oğuzbaş
Turhan Oğuzbaş, 1933 yılında Mersin’de dünyaya gelmiş, 15 Mayıs 1997 tarihinde, İstanbul’da vefat etmiştir. İlköğrenimini Mersin İsmet Paşa İlkokulu’nda, ortaöğrenimini Mersin Lisesi’nde tamamlamış (1955) ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmiştir. (1960)
ABC, Yeni Vatan, Hey, gazete ve dergilerinin sanat sayfalarını yönetmiş, reklam şirketlerinde yönetici, prodüktör ve hukuk müşaviri olarak görev aldı ve serbest avukatlık yapmıştır. Akdeniz, Yelpaze, Varlık, Yeditepe, Hisar, Kaynak, Türk Dili gibi dergi ve gazetelerde şiirleri, yazıları yayınlanmıştır.
Ölümünün 12. yıldönümünde Avukat Şair Turhan Oğuzbaş, İstanbul Barosu Başkanlığı konferans salonunda düzenlenen bir törenle anılmış, anma yanında, adına düzenlenen şiir dinletisine; sevenleri, avukatlar ve sanatseverler katılmıştır. Katılımcılar arasında bulunan kızı Rana Oğuzbaş, babasıyla ilgili anılarını aktarmış ve İspanyol meyhanesi başta olmak üzere şiirlerini sunmuş, babasının beş tane şiir kitabı olduğunu ve şiirlerinden çoğunu eşi Güngör Oğuzbaş’a yazdığını belirtmiştir.
İspanyol meyhanesinde seni aradım (1964),
Yaşanmamış mektuplar (1965),
Gözlerin İstanbul senin (1966),
Sonbahar rüzgârları (1967) ve
Beyaz kasımpatılar (1969)
İSPANYOL MEYHANESİNDE SENİ ARADIM Bu akşam Bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul’un Seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde Sonra Akvaryumlu Meyhane’de balıklara sordum seni Canım kıyasıya sarhoş olmak istiyordu Yokluğun bir karanlık gibiydi içimde Ağır ve dayanılmaz İspanyol Meyhanesi’nde Seni içtim toprak kadehlerden yudum yudum Önce bir serinlik sardı kanımı İliklerime kadar üşüdüm Sonra bir orman yangınında eridi dudaklarım Ve bütün sokaklarında İstanbul’un Gece sabahlara dek seni aradım Ne yana baksam karanlıktı Oysa güzel kadınlar vardı masamda Kendinden emin kadınlar İnce uzun parmaklı, beyaz kadınlar vardı. Şarap bir yerde o kadınlar gibiydi İçtikçe başım dönüyordu Şimdi bütün meyhanelerde kadehler Senin için uzanır yıldızlara Bir gitar alaca karanlıkta ilk seranadı Senin için yapar Madrit’te Madrit’te şarap renkli horozlar ötüyordu Seni görür gibi oluyordum Boğazıma birşeyler düğümleniyordu Üşüyordum, yorgundum üstelik Soğuktu, İspanyol Meyhanesi, loştu. Ve şimdi bütün meyhanelerinde İstanbul’un Sevenler sarhoştu. İstanbul Meyhanesi’nde Ne şömine vardı, ne beyaz halılar Ama içtiğin her kadehe kokun sinmişti Başım dönüyordu İstanbul’u yıkmak geliyordu içimden İ s p a n y o l M e y h a n e s i şarap şarap kokuyordu. Ben gayesizliğin böyle korkunç olduğunu bilemezdim., Meyhaneye düşmeden önce Bir garson halime bakıp Anlamış yıkılmış olduğumu Canım yeşil şarap istedi.. -sordum ; “Yok” dediler Sonra gözlerin aklıma geldi. Oturup ağladım İspanyol Meyhanesi’nde kadehlerde seni yaşadım En güzeli seni sevmekmiş meğer Ölesiye, delice, korkunç Fırınlarda seni aramakmış ekmek diye Seni beklemekmiş en iyisi Ölümü bekleyen hastalara inat Eski bir meyhane şarkısı vardı Bir türlü anımsayamadım Sonra gözlerini düşünüp Kadehlerde yeşil yeşil yandım Biliyorum… Birgün sende geleceksin İspanyol Meyhanesi’ne Birgün sende çılgıncasına sarhoş olacaksın. Sevdiğimiz şarkıları söyleyeceksin sabahlara dek Yeşilköy’de bir güneş doğacak Şarapsı gecelerimizden Ama yanımda kadınlar varmış Ama önceymiş, ama beyazmış, üstelik güzelmiş Sen yoksun ya, ellerini tutmuyorum ya.! Şarabı aynı kadehten içmiyorum ya.! İspanyol Meyhanesi’nde seninle ölmek varmış Vız gelir dünya.! Yorgunum şimdi, bitkinim Beni unut artık Söyle garsonlara Kırılmış bir kadeh gibi bıraksınlar beni Şimdi İspanyol Meyhanesi’nde bir tahta masada kaldı adım Yere dökülmüş şaraplara güneş doğuyordu, Seni Unutmadım.! Turhan OĞUZBAŞ N İ S A N Y A Ğ M U R U Nasıl tutuldum sana bilemezsin İşte sırılsıklamım, sarhoşum saçlarının kokusundan Deli divaneyim, açan çiçekler gibi Denizim şimdi, kuşum uyuyan çocukların rüyasında Bir masalım belki hiç söylenmemiş Bir ağacım suyuna hasret Bir kasımpatıyım belki en güzeli çiçeklerin Gelmiş geçmiş.. Nasıl tutuldum sana bilemezsin Sırılsıklamım İliklerime kadar seninle doluyum şimdi Nisan yağmurum benim, sultanım, yavru ceylanım Gel otur yanıma ellerimi tut Gel otur yanıma dudaklarıma yağ serin serin Adını unutttum şimdi Sensiz geçen bütün gecelerin.. Turhan OĞUZBAŞ SONBAHAR AKŞAMLARI Ne zaman Emirgan’a yağmur yağsa Sen geçersin aklımdan, gözlerin geçer Bir rüzgar saçlarını dağıtır çınar altında Sonra bir yığın sararmış yaprak hüzün dolu Derken akşam olur, içini efkar basar insanın Sonra ver elini İstinye yolu. Ne zaman sonbahar gelse hüzünlü yapraklarla Ne zaman aşiyanda otursam denize karşı Ellerin geçer aklımdan içim burkulur Sonra sevdiğimiz şarkılar açık saçık Bu sonbahar akşamları böyledir zaten Sevmek bir roman gibidir artık.. Turhan OĞUZBAŞ