Sedat şanver
Şanlıurfa'da doğdu. Şanlıurfa Cengiz Topel İlkokulu, Şanlıurfa Merkez Ortaokulu, Şanlıurfa Endüstri Meslek Lisesini bitirdi. Yükseköğrenimini İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tamamladı. Uzun yıllar edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra emekli oldu. Sedat Şanver, özellikle şiir sanatından ödün vermeden politika ve sanatla ilgili çalışmalara yöneldi.. Edebiyat eleştirileriyle başladığı edebî çalışmaların eleştirel yazı ve şiirle sürdürdü. Yazar Hareket Yazın Günü (1982), Bireşim (1984), Ayrım Şiir (1989), İzmir Şehir Kültürü (2004) ve Yazı Kültürü (2008) adlı gazete ve yazın dergilerinin yayın yönetmenliğini yapmıştır. Bu dergilerde yazdığı yazılarla şiirin estetik ve içerik sorunlarını tartışmayı sürdürür. Şiir sanatından yanadır. Şiirin gücüne inandığını yansıtır yazılarında. Şair, hâlen İzmir'de yaşamaktadır.
Sedat Şanver şiir sanatı üzerine düşünen, şiir kuramlarını, bu kuramların metinlerdeki yansımasını irdeleyen bir şairdir. İlk kitabı Dilin İsyanı tam bir çıkış kitabıdır. Gerek içerik gerekse biçimsel arayışlar bakımından Türk şiirine katkı sağladığı söylenebilir. Şiirlerinde başlangıçtan bu yana kendinden önceki şiir geleneğinin imkânlarından yararlanmaya özen gösterdiği görülür. Biçim oyunlarından çok şiirin içeriksel dokusuyla ilgilenerek kentli bireyin sıkışmışlığını, bir başınalığını dile getirmeye çalışır. Dil oyunlarından çok, dile ait tüm imkânları, teolojik söylem, didaktik ve epik sesleniş, lirik duyarlık, argo vb. bir zenginlik olarak kabul eder. Fakülteden de hocası olan Raif Özben onun şiirlerini değerlendirirken şöyle demektedir: "Sedat Şanver için, söyleyeceklerinin sözsel imgelerde anlam kazanması daha önemlidir, denebilir. İmgeyi sıfatlı sözlerle değil, çarpıcı gürüntülemelerle, özgün bakış açılarıyla, hatta kimi zaman da şiirin öğesine dönüştürülmüş bir didaktizmle bile sağlayabilmektedir. Şair, gerçekliği deriştirip yoğunlaştırarak uzun ve geniş soluklu bir şiirin yaşantısal olanaklarıyla karşılaştırıyor okuru. Yazdıklarının türsel özelliği neye yakın durursa dursun, dile getirdiklerini şiirsel niteliğe dönüştürmeyi ihmal etmiyor. Şimdiye kadar yazdıklarıyla Sedat Şanver, günümüzde gözden kaçırılmaması, izlenmesi gereken önemli bir şair; hatta çağdaşları arasında en görünür sanatçılardan biridir. Bunu anlayabilmek için, öncelikle şiirlerinin okunup içten görülebilmesi gerekmektedir."
Şiir Kitapları: Dilin İsyanı (1985, 1990, 2012) Aşiret ve Otomobil (1990, 2012) Haremdeki Kadınlar (1994, 2012) Gezgin ve Katil (2004, 2014) Kendine Akan Su (2009, 2014) Devletin Piç Yatakhanesi (2011, 2014) Cümle Kapısı (2014) İskelet Anahtarı (2016) Muhacir Kelimeler Haritası (2016) Kelimeler, Kibir ve Telaş - toplu şiirler (2017), Kâbusnâme (2018), Terzi Sökükleri (2020)
Yıllık: 1996'da Şiir ve Şiir Sorunları (1997)
Derleme: Düşkırımı (1996, 2001) Ali Rıza Ertan'ın tüm şiirleri
Yazdığı Kimi Dergiler: Bireşim, Dönemeç, Oluşum, Gökyüzü, Akatalpa, Ayrım Şiir, Yazıt, Dilizi, Agora, Yaba, Arkadaş, Sardunyalar&Kaplumbağalar
Aldığı Ödüller: Güneş Gazetesi, Ali Rıza Ertan, Cemal Süreya
CİNNET SAYIMI
Keskin sözcükleri senin için istiflemişler o dipsiz mağaraya
Kitabın arasında bunca zaman seni beklemiş o bıçkın yemin
Onları oldukları yerden al ve dudaklarına sür, ağzın kamaşsın
Dişle ve kır boşluktaki benzetmeyi, kargaşa fırlasın dışarı
Kapında duranlara yaralarını göster, çizikleri ve çatlakları
Anlamın bedeninde açtığı çukuru, yüzünü parçalayan taşı
Hayret etsin ahali, bile isteye yanlış tarafı göstersin tabelalar
Merak eden olursa anlat niçin telaşlısın sabahın bu kör vakti
Manzaraya birikmiş karları küremek sonraya kalsın
Sen önceye bak
Baktıkça hayranlık duy başlangıçtaki karanlığa
Senden önce işlenmiş o mükemmel cinayete
Katil olmak ne çok yakışırdı halbuki senin ellerine
Kan ne güzel damlardı avuçlarından toprağa
Etrafa saçılmış bahaneler, bağırışlar, coğrafya sancısı ve itiraf
Toparla ortalığı, evdeki laneti süpür, çığlıkların arasına çömel
Yaratılmış olana sığın ve bak ne yaptın bize, ne çok üzdün
Ne çok kırdın ne çok azarladın, elinde durmadan kırbaç
Bir türlü öğrenemedik, sebebi neydi vurup kırmaların
Niçin onca dayak yedik bu rezil yüzyıldan, giysiler neden yırtık
Suratında hiç bitmeyecek bir cümle bizi bekliyor, git
Alnında meydan savaşlarının haritası, dilini kıvırıp ıslık çal
Issızlıkta sesini duyan olur muhakkak; utanma, adını söyle
KAYIP GÜN
Gün
Ha doğdu ha doğacak, zil zurna sarhoşuz
Gözler kaygan, bakışlar çıldırmış, rüzgâr gülü kendine pervane
Aldırma karanlıkta olup bitene, sabırsız o ilk düğmeye
Şarkıların kendi arasındaki kavgaya hatta ateşten kırmızı gömleğe
İlikten kurtulur kurtulmaz elbet etrafa saçılacaktı memeler, boş ver
Hakkımızda uydurulmuş onca yalan, boylu poslu iftira, sayısız şikâyet
Sözcüklerin delice yumruklaşmasından komşulara ne, korkumuz kimden
Üst katta ev sahibi uyuyormuş, bize ne; geç de olsa ödedik kirayı, söyle
Bu saatte kim ceza kesebilir evin içinde işlenmiş şahsi günahlara
Yüzünü yıka ve gülümseyerek karşıla gelen günü, işte
Tüm coğrafi bölgelerde dudak izi, yükseklerde diş morartısı
Derinlerde ezilen halkların baş edilmez isyan planları
Lamba, cin, sihirli tekerleme, ıssızlığa hükümlü harami
İşte kırk kilitli kapı, uykusu kaçan köpek, cennet bahçesi
Çıkar elindeki kitaptan pişmanlık maddesini
İlla biri utanacaksa şişedeki şarap utansın olan bitenden
Duvardaki ayna yalancı şahit yazılsın bin yıl sonraki davaya
Buna da şükür, mahkeme kadıya mülk değil
Aklımız tastamam yerinde; bırak, eksik olsun ahlak
Usul, sevgilim
Benim bu hayattaki en büyük, en güzel yenilgim
İyiden iyiye başını gösterdi güneş, ortalık ağardı
Kuşları dinle, çağıldayan suları ve işe gidenlerin tıkırtısını
Bırak yüzünü benden saklamayı; masal bitti, gecenin sonu
Ben senin bin hâlini bilirim
Dünyaya olmadık küfürler savuran bu bin birinci hâlin de kabulüm
GICIRDAYAN TABİAT
İş çıkışı durakta bekleyen sabırsız hâllerine ne çok benziyorum senin
Zaten öyle gibiyim, biliyorsun; yorgun evlerde yüklüğe asılı pişmanlık
Bitmez tükenmez naftalin kokusu, dolabın arkasına pusmuş bavul
Demli çay, koyu ıhlamur tadı halbuki sen şekerli seversin kahveyi
Kazakları katlayıp kaldırdık nihayet, halıları da toplarız yakında
Ahşap döşemenin altında kaldı yıl dönümleri, balkonda solgun suret
İhanete uğramış gölge, önceki yüzyıla fırlatılmış sır, huysuz akraba
Ayrılık şarkıları yüksek perdeden söyleniyor; söylensin, mevsim limoni
Emanet bir göz bakıp duruyor sonradan önceye, senden bana doğru
Ben senin hayattan intikam almak isteyen saklı tarafınım
En büyük mağlubiyet, en acımasız söz, en çabuk unutuş
Mutfakta kanaviçe altlık, sehpada işlemeli örtü, vitrinde porselen fincan
Çekmeceye terk edilmiş fotoğraf ile sinema biletleri, eski nesil yara
Hatırası için kahrı çekilen gürültücü duvar saati, çekip gitme provası
Zamana teslim olmuş hâllerine ne çok benziyorum senin
Zaten öyleyim, biliyorsun; çaresiz ve kuşkucu
Kavgada ilk yumruğu yiyen; küskün, kırgın, hırçın ve esmer