Card image cap
Mehmet çeti̇n

Şair ve yazar, çevirmen, yayıncı (D. 1 Kasım 1955, Ovacık / Tunceli – Ö. 9 Kasım 2020, İstanbul). ilk ve orta öğreniminden sonra Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde devam ettiği öğrenimi 1981 yılında politik gerekçelerle tutuklandığı için yarıda bıraktı.. 

Sekiz yılı aşkın bir süre değişik cezaevlerinde kaldı. 1990’dan itibaren Amsterdam ve İstanbul’da yazarlık, çevirmenlik ve yayıncılık yaptı. O dönemden itibaren şiir, öykü ve düzyazı çalışmalarına ağırlık verdi. İlk iki kitabı cezaevindeyken yayımlandı. Daha sonra yurtdışına çıkarak, uğraşılarını Hollanda’da sürdürdü. Uluslararası PEN Club ve Türkiye Yazarlar Sendikası üyesiydi.

 

1970’lerin başında amatörce şiir, öykü yazmaya başladı. 1985’ten itibaren yazı ve şiirleri Yaba, Kunduz DüşleriÜtopya, Evrensel Kültür vd. dergilerde yer aldı. Zed Yayının kurucu editörlerinden oldu. Ütopya mevsimlik hayat bilgisi kitabının editörlüğünü yaptı. Bazı oyunları Amsterdam’da sahnelendi. Şiirlerinin bir bölümü Hollandaca, Fransızca, İtalyanca, Rusça, Almanca ve İngilizceye çevrilerek bu dillerde de yayımlandı. Birağızdan adlı eseri ile ile 1988 Enver Gökçe Şiir Ödülünü, Asmin adlı öyküsüyle 1989 Güneş Gazetesi Öykü Ödülünü aldı.

 

Vefatı:

 

Mehmet Çetin, kanser hastalığından kurtulamayarak,  İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede 9 Kasım 2020 günü vefat etti. Cenazesi memleketi Tunceli’ye götürülerek orada toprağa verildi.

Dersim'in yetiştirdiği değerlerden olan şair Mehmet Çetin bir süre önce kanser hastalığına yakalanmıştı. Uzun süre Hollanda'da yaşayan Çetin, tedavi olmak için bir süre önce İstanbul'a döndü. Mehmet Çetin için Dersimli sanatçılar da seferber oldu. Çetin'in tedavisinin devam ederken, acı haber geldi. Çetin, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Mehmet Çetin'in cenazesi Çarşamba günü İstanbul Küçükçekmece, Garip Dede Cemevinde saat 12.00’de yapılacak törenin ardından, Perşembe günü saat 14.00’da Dersim Ovacık’ta sonsuzluğa uğurlanacak...

 

ESERLERİ:

 

Şiir: Rüzgâr ve Gül İklimi (1988), Birağızdan (1989), Hatıradır / Yak Bu Fotoğrafı (1995), Aşkkıran (1997), Ölüm Kitabı (1999), Kekemece (2000).

 

Öykü: Asmin (1991).

 

Derleme: Eylül Çiçekleri (ortak kitap, 1990).

 

MEHMET ÇETİN İÇİN NE DEDİLER?

 

“Çetin’in yayıma hazırladığı dosyasını kendisine geri verdikten sonra, uzunca bir süre düşündüm. Şair, yaygın algı antenlerine yönelttiği parazitlerle, gerçekliğin egemen dolaşımına karşı bir tavırla tanımlanabilecek sanat pratiğine açıyordu kapısını. Bu dil Türkçe tutkunlarını öfkelendirecek, bunu biliyorum. Bilinçli bir edim olan bu tutum karşısında durup anlamanın daha doğru olacağını düşünerek, ilk şaşkınlığımı bir yana bırakarak, bu pratiğin poetik/politik olduğu kadar etik bir yanı olduğunu düşündüm.” (Ahmet Telli)

 

***

 

“Mehmet Çetin şiiri, yıllar önce sesi kuytulardan yükselip, günümüze kadar, inanılmaz acılara katlanmış kekeme bir çocuğun feryadıdır. Anadolu’nun her köşesinden yükselen. bu ses anasız, babasız, oyuncaksız, okulsuz, kitapsız, aç çocukların feryadıdır.” (Cevdet Yüceer)

Farkında mısın?

Mehmet Çetin 


Bize ait cümleler kurmaktan,
Ne kadar da aciz kaldık son günlerde,
Bırak seni seviyorum demeyi,
Bir günaydını bile çok görür olduk birbirimize,
Tükenen,tükenen sevgimiz mi?
Yoksa,yoksa dilimiz mi varmıyor?
Ne sen bana iyi misin,diyorsun,
Ne ben sana bir günaydın,
Bıçak açmıyor ağzımızı,farkında mısın?
Yavan kelimelere başvurmamız sebepsiz değil,
Saçlarını bile taramıyorsun eskisi gibi,
Benimse içimden gelmiyor traş olmak,
Eskiden,daha zili çalmadan açardın kapıyı,
Kokunu ta aşağılardan duydum,derdin
Özledim,derdin
Kısar gözlerini ya sen,ya sen,derdin
Öylece sarılıp kalırdık kapı eşiğinde,
Offf,
Kaç gecedir koltuğun bir kenarında uyuyup kalıyorum,
Romatizmalarım öyle arttı ki üstelik,
Adeta kar yağıyor geceleri sol omuzuma,
Sana ilaçlarımın yerini korkudan soramıyorum,
Ya cevap vermezsen,
Ya,git kendin al dersen
Korkuyorum işte,sevginin tükendiğini bilmekten korkuyorum.
Dün ilk defa kahvaltı etmişsin beni kaldırmadan,
İlk defa çayı dün,soğuk ve şekersiz içtim,
Kaç zamandır adımla seslenmiyorsun bana,
Adım ürkütüyor seni,
Sen ayrı odadan kalkıyorsun,
Ben ta uçtaki odadan,
Bir suçlu gibi öne eğip başımızı,
Öyle geçiyoruz birbirimizin yanından.

Yok yok,bu böyle olmayacak,
Ya sen aç kıza telefon,ya ben,
Yok bu böyle olmayacak,
İstersen oğlanları sen ara,seni onlar daha bir severler,
Kısaca,ya ben gideceğim,ya sen,
Belki de bir zaman ayrı kalırsak,
Kimbilir belki de özleriz birbirimizi,
Bu günleri hiç düşünmeden,
O hoyrat,o pervasızca harcadığımız,
Aşkımıza nasıl muhtacım nasıl,bilemezsin,
Olsun bi'müddet yemeği dışarda yerim,
İlaçlarımı masnın üstüne geceden dizerim,
Parmağıma ip bağlarım falan,
Ya da istersen ben gideyim,
De nereye?
Of,offf,
Galiba yaşlanmamalı insan,yoksa suç erkek olmakta mı?
Ne yaparım bir başıma,
Yok,yok sen git kıza istersen.
Bir tabloyu meydana getiren iki unsur gibiyiz,
Senin vurdumduymazlığını benim aksiliğim tamamlıyor,
Dün o filmi seyrederken ağladığını gördüm,
Sanma ki fark etmedim,
Sanki ikimizin son dönemi,
Ne kadar açığa vursak da öfkemizi,
Gem vuramamasakta alışkanlıklarımıza,
Demek ki bazı şeylerin çok geç anlaşılıyormuş önemi,
Bir ara gözüm takıldı,saçlarına karışmış aklara,
Benim se kış çoktan oturmuştu şakaklara,
Hatırlar mısın?
İlk yemeğe çıktığımız günü,
Nasıl da elim ayağıma dolaşmıştı hani,
Hatırlar mısın?
Bu berbat halime bimecal kalırcasına güldüğünü?
Şimdi ise bak,yüreğimiz bimecal,
Dağbaşı yalnızlıklarına mahküm ettik birbirimizi,
Ne zaman biter bu suskunluğumuz,bilmem
Ya bir ölüm anı çığlığıyla,
Sahi,sahi ben ölürsem ağlar mısın?
Bana,bana hiç sorma,düşünmek bile acıtıyor içimi,
Camkesiği ağrılara gark oluyorum,
Hem benim bildiğim galiba,
Galiba 'önce erkekler ölür'
O zaman da sen,sen kalcaksın yapayalnız,
Ne yapar,ne edersin bu koca şehirde?
Kim getirir her sabah o çok sevdiğin fırın ekmeğini,
Kim sular bahçeyi,kim budar yediverenlerini
Ve kim koyar sen daha uyanmadan,
Yastığına en güzel gülleri?
Zor değil mi?
Yaşamın en zor tarafı işte,
Kolay değil alışkanlıklardan bir an için vazgeçmek,
Zaten,zaten benim tek alışkanlığım da sensin,
Yok,yok senden vazgeçemem,
Zaten benim bildiğim; 'ilk erkekler özür diler'
Daha bir yakışıyor gibi seni seviyorum demek erkeğe,
Yok,yok bu sabah kalkınca,
İlk işim sana sarılıp ve hiç yüksünmeden,
Ve kırılganlığı bir yana atıp,
Seni seviyorum demeliğim
Seni seviyorum,
Seni seviyorum,
Günaydın,günaydın,günaydın bir tanem.

Med cezir

Mehmet Çetin 

Daha gitmeden başlıyor bende hasretin,
Diyorsun ki; bıraktığım resmimle yetin,
Dokunmak,hissetmek başka,hayalin başka,
Ya senin inancın yok,ya ihtiyacın aşka.

Nedensiz değil,denizlerdeki med cezir,
Yerle gök arasında bu devran,bu devir,
Dünyanın bu hali sana etmiyorsa tesir,
Ya senin inancın yok.ya ihtiyacın aşka.

Aradığı gibi toprağın suyu şayet,
Arasaydın etmezdim seni şikayet,
Feryadım,figanım etmiyorsa kifayet,
Ya senin inacın yok,ya ihtiyacın aşka.