Card image cap
Necip fazıl kısakürek

Şair, yazar ve fikir adamı Necip Fazıl Kısakürek, doğumunun 113. yıl dönümünde anıldı. Necip Fazıl Kısakürek kimdir? İşte Necip Fazıl'ın hayatına dair ayrıntılar...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü, Türk edebiyatının önemli temsilcilerinden Necip Fazıl Kısakürek’i, doğumunun 113. yıl dönümünde özel bir etkinlik ile andı.

Fatih Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinlikte, şef Taşkın Savaş yönetimindeki Yakarış Müzik Topluluğu, Kısakürek’in şiirlerinden bestelenen eserleri seslendirdi.

Gecede, Necip Fazıl Kısakürek’in şiirlerinden bestelenen "Ufukta Pas Tuttu", "Yıllar Bir Gözyaşı", "Mevsim Dönerken", "Aydınlık", "Kim Bilir Nerdesiniz", "Ne Hasta Bekler Sabahı", "Bilmem Kaçı Kaç Geçe" ve "Canım İstanbul" adlı eserlerinin de içinde bulunduğu on iki şarkı sunuldu.

Necip Fazıl Kısakürek kimdir?

İstanbul’da 26 mayıs 1904’te Maraşlı bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen ailenin tek çocuğuna ‘Ahmet Necip’ adı verildi. Çocukluğu büyükbabasının Çemberlitaş’taki konağında geçti. Kız kardeşi Sema’nın beş yaşında ölümünden sonra annesi vereme yakalanınca ailesi Heybeliada’ya taşındı. Necip Fazıl, Bahriye Mektebi’ndeki öğrencilik döneminde şiirle ilgilenmeye başladı. İstanbul’un işgali sırasında annesi ile birlikte Erzurum’daki dayısının yanına giden Necip Fazıl, bu arada henüz çok genç yaşta olan babasını kaybetti. 1921 yılında Darülfünûn’un Edebiyat Medresesi Felsefe Şubesi’ne girdi. 1925’te ilk şiir kitabı ‘Örümcek Ağı’, 1928 yılında ikinci şiir kitabı olan “Kaldırımlar” yayımlandı. ‘Ben ve Ötesi’nin yayınlanmasından sonra ününün zirvesine ulaştı. 1934 tarihinde bir Nakşî şeyhi olan Abdülhakîm Arvâsî ile tanıştı. 1941 yılında Fatma Neslihan Balaban ile evlendi. Bu evlilikten beş çocuğu oldu. 1942 kışında askerde iken siyasi bir yazı kaleme alması nedeniyle mahkûm oldu ve ilk kez hapis cezası aldı. 1943 yılından itibaren ‘Büyük Doğu’ dergisini çıkarmaya başladı. 1949’da Büyük Doğu Cemiyeti’ni kurdu. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde konferanslar verdi. Sık sık kapatılan ve toplatılan Büyük Doğu’nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve yazıları çeşitli gazetelerde yayınladı. 26 Mayıs 1980’de Türk Edebiyat Vakfı tarafından «Şairler Sultanı» ve 1982 yılında yayınlanan «Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu» isimli eseri münasebetiyle de «Yılın Fikir ve Sanat Adamı» seçildi. 25 Mayıs 1983’te hayatını kaybetti.

Necip Fazıl Kısakürek'in eserleri:

Şiir :

Örümcek Ağı (1925)

Kaldırımlar (1928)

Ben ve Ötesi (1932)

Sonsuzluk Kervanı (1955)

Çile (1962)

Şiirlerim (1969)

Öykü ve Roman :

Ruh Burkuntularından Hikayeler (1965)

Aynadaki Yalan (1980)

Kafa Kağıdı (1984)

Tiyatro :

Tohum (1935)

Bir Adam Yaratmak (1938)

Künye (1940)

Para (1942)

Namı Diğer Parmaksız Salih (1949)

Reis Bey (1964)

Abdülhamit Han (1969)

Monografi - Makale - Fıkra - Hatıra :

Birkaç Hikaye Birkaç Tahlil (1933)

Namık Kemal (1940)

Çerçeve (1940)

Son Devrin Din Mazlumları (1969)

Hitabe (1975)

İhtilal (1975)

Yılanlı Kuyudan (1970)

Hac (1973)

Babıali (1975)

İman ve İslam Atlası (1981

Ödülleri :

1947 CHP Piyes Yarışması birinciliği Sabırtaşı ile 1980 Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü

1981 Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı İman ve İslam Atlası ile

 

 

SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..
Necip Fazıl KISAKÜREK