Card image cap
Faruk nafiz çamlibel

18 Mayıs 1898 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Babası, Orman ve Maadin Nezareti memurlarından Süleyman Nazif Bey, annesi Fatma Ruhiye Hanım’dır.[1]

İlk ve ortaöğrenimini Bakırköy Rüştiyesi ile Hadika-i Meşveret İdadisi’nde tamamladı. Şiire çocuk yaşlarda başladı. Yazarın ifadesine göre ilk şiiri “Saat”, "Çocuk Dünyası" adlı bir dergide yayımlandı (1914).

Bir süre tıp öğrenimi gördükten sonra okuldan mezun olmadan ayrıldı ve gazeteciliğe başladı. 1917-1918’de Ati Gazetesi’nin yazı işlerinde çalıştı. 1922’de gazetenin temsilcisi olarak Ankara’ya gitti.

1922’de Kayseri Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Kayseri’ye yolculuğunu, "Han Duvarları” adlı uzun şiirinde anlattı. Şiiri, Osmanzade Hamdi Bey'e ithaf etti. Kayseri’de kaldığı iki yıllık dönemde Millî Mücadele’nin havasını çok yakından yaşadı. Geleceğin ünlü şairi Behçet Kemal onun Kayseri Lisesi’nde öğrencisi oldu. Şair, Kayseri Lisesi’nin marşını da kaleme aldı.

1924’te Ankara Erkek Muallim Mektebi'nde edebiyat öğretmenliğine geçti; ardından Ankara Kız Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. Ankara Kız Lisesi Marşı'nın güftesini yazdı. 1932’ye kadar yaşadığı Ankara’da cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık etti. 1924’te “Çoban Çeşmesi”, 1928’de “Suda Halkalar” isimli kitapları yayımladı.

1928’de Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'nin başkanlığındaki “Şark Vilâyetlerini Tedkik Heyeti”'nde bulunarak Sivas, Erzincan, Gümüşhane, Trabzon, Erzurum illerini ve dönüşte Kastamonu'yu gördü. Bu yolculuk, onun edebî yaşamında bir dönüm noktası oldu. Memleket şiirleri yazmaya yöneldi.

1931’de Ankara Kız Lisesi’nde coğrafya öğretmenliği yapan Azize Hanım ile evlendi.[2] Bu evlilikten İsmet ve Yeliz adında iki çocuğu dünyaya geldi.

1932-1946 arasında İstanbul’da edebiyat öğretmenliği yaptı. Vefa, Kabataş Lisesi ve Amerikan Kız Koleji edebiyat öğretmenliklerinde bulundu. 1933'te Onuncu Yıl Marşı’nın sözlerini Behçet Kemal Çağlar ile birlikte kaleme aldı.

Ankara ve İstanbul’daki öğretmenlik yıllarında çeşitli dergi ve gazetelerde şiirler, fıkralar yayımladı. Mizah dergilerinde “Deli Ozan” ve “Çamdeviren” takma adlarıyla mizahi manzumeler yazdı[1] 1946’da siyasete atıldı ve 1946'dan 27 Mayıs 1960'a kadar Demokrat Parti İstanbul milletvekili olarak TBMM’de görev yaptı.

27 Mayıs 1960 ihtilalinin ardından tüm milletvekilleri ile birlikte kısa bir süre Yassıada'da, daha sonra da Celâl Bayar ve diğer Demokrat Parti milletvekilleri ile birlikte Kayseri Kapalı Cezaevi'nde tutuklu kaldı. 16 ay sonra aklanarak serbest kaldı.[3]

Serbest kaldıktan sonra siyasete dönmek istemedi. Son yıllarını Arnavutköy’deki evinde geçirdi. Yassıada’da arkadaşlarıyla birlikte yaşadığı baskıyı “Zindan Duvarları” adlı bir şiir ile anlattı ve şiiri kitap olarak yayımladı. Eşinin ani ölümünün ardından çıktığı Akdeniz gezisi sırasında Samsun vapurunda Kaş - Fethiye arasında seyrederken 8 Kasım 1973 günü bir gezi sırasında hayatını kaybetti. Cenazesi, 11 Kasım 1973 tarihinde Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Öğretmenlik yaptığı Kabataş Lisesi’nde 2005 yılında Faruk Nafiz Çamlıbel adına bir müze açılmıştır.[4]

 

ÇOBAN ÇEŞMESİ
Derinden derine ırmaklar ağlar,    
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,    
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,    
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.    
        
"Göynünü Şirin'in aşkı sarınca    
Yol almış hayatın ufuklarınca,    
O hızla dağları Ferhat yarınca    
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."    
        
O zaman başından aşkındı derdi,    
Mermeri oyardı, taşı delerdi.    
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.    
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.    
        
Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,    
Kerem'in sazına cevap veren bu,    
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...    
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.    
        
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,    
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,        
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,    
        
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,    
Tarihe karıştı eski sevdalar.    
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,    
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...    

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL