Card image cap
Celal silay

(1914-7 Eylül 1974)  Türk şair, denemeci ve öykü yazarıdır.

1914'te Bursa’da doğan Celal Sılay Bursa Işıklar Askeri Lisesi'nin ilk ve orta bölümlerini bitirmiştir.  Öğretmen Ahmet Hamdi Bey ile Fahriye Hanım’ın oğludur. [1] Ailesi ve kendisi  İstanbul'a taşındıktan sonra  İstanbul'da Hayriye Lisesi'nde ve İstiklâl Lisesi'nde öğrenimini sürdürmüş,  İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin Felsefe Bölümü'ne dinleyici olarak katılmış bir müddet devam etmiştir. 1940-1951 arasında Vatan, Tasvir-i Efkâr, Her Hafta, Her Gün ve Ticaret Postası gazetelerinde çalıştı. 1952-1955 arasında Yeni Memleket gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1957-1958'de Yeni Gazete'de ve 1959-1960'ta da Her Gün gazetesinde Ahmed Selâmi Sel takma adıyla köşe yazıları yazmaya başlamıştı. 1944'te dört sayı boyunca İşte ve 1956-1957 yıllarında da on beş sayı boyunca Esi dergilerini yönetti. [2]1952-1956 arasında toplam otuz sayı olarak çıkan Doğu ve Batı ile 1963-1971 arasında toplam yüz beş sayısıyla okuyucuyla buluşan Yeni İnsan dergilerini o kurdu. Ayrıca Yeni İnsan Yayınları'nın da kurucusudur. [3]

Necip Fazıl, Fazıl Hüsnü Dağlarca çizgisinde özgün  şiirler yazan şair bohem hayatıyla ilginç bir kişiliği ile dikkatleri üzerine çekmişti. Şiirlerinde ilginç gözlemlerinden kaynaklanan tespitlere yer veren  şair, şiirlerinde mistik ve felsefi denebilecek özellikler işledi. 

1930'lardan 1970'lere uzanan yıllarda, aykırı, sıra dışı, hoyrat tavırları kırılgan ve küskün tavırları ile şairler arasında kendini belli etti. Çeşitli aşkları a bohem bir yaşamı olan şair hiç bir zaman aradığı hayatı bulamayan bir hayat çizgisinde yaşayıp kaybolmuştu. Arkadaşları arasında "Napolyon Celâl"i, "Deli Celâl" gibi isimlerle anıldı. [4] Cemil Meriç, "Celâl, Türkiye'nin Oscar Wilde'dıdır." demektedir." Fakat, ayrılığı ve başkaldırısıyla bazı benzer yönleri olsa da, Sılay, Wilde'on algılamalardaki hâkim çizgilerinden uzak bir kişiliktir. İlk Şiirlerinde Necip Fazıl ve Nazım Hikmet gibi şairlerin etkisinde kalmasa da, sonraları şu veya bu akımın kalıplarına girmek, kendine has bir duyuş tarzına ulaşmış, hayatın rutinliğinin oluşturduğu ülfet perdesini kaldırarak samimi ve çarpıcı duygular, duyarlılıklar yakalamış bir şairdir. "Ehramın en yüksek yerinden Bir taş bakar dünyaya karşı Esir cesetleri üstünde duran bu taşın Bir şey düşündüğü muhakkaktır." [5]

Herhangi bir akıma bağlı olmadığından yeterince değerlendirilememiş,  söyleyiş güzelliğine önem veren şiirler yazmış ve hayatının sonuna kadar bu uğurda çabalamıştır. [6]


Haldun Taner, onun hakkında yazdığı bir yazıda onun karakteri ve edebi kişiliği hakkında bilgi verirken sevecen bir ifadeyle “ Kulaktan dolma bilgilerle konuşan, içki masalarında sık sık görülen biraz düzensiz ve deli dolu yaşayan bir şair” olarak tasvir etmiştir.  Bazı Fransız şairlerinin isimlerini sık sık kullanan bohem bir yaşam süren,  düzgün bir hayat kuramayan, otel odalarında veya bekar evlerinde yaşayan  şair hakkında bir başka betimleme de şu şekildedir. " Gürül gürül yaşam dolu, sesi, gülüşü, kahkahası dünyayı tutan, şiir yazıp şiir yaşayan, doğru yanlış düşüncelerini hiç çekinmeden, hatır gönül saymadan pattadak söyleyen, kendi deyimiyle, daha o toyluk dönemindeki "büyük lâf eden, gürültü yapan, muhataplarını ezen" hoyrat insandan, daha bir yerine oturmuş, daha bir durulmuş, daha kaygılı, duygulu, iyiye güzele doğruya daha saygılı bir insan çıkarmayı başaran şair Celâl Sılay'ı ölüm elli yaşında yakaladı. Yapayalnız oturduğu, gelgeç duygusal ilişkileri dışında, eşe dosta, ahbaba, arkadaşa kapısı kapalı evinde ölü olarak bulunmuş. Tek başına yakalamış ölüm onu, o hoyrat dış görünüşü, zaman zaman insanı kendinden uzaklaştıran kırıcılığı altında, incenin incesi, duygulu bir yürek taşıyan adamı" [7]




ESERLERİ:


ŞİİR Kitapları

Çöl Yolcuları (1932) 
Dört Kapı (1933)
Hayat ve Merhaleler (1933)
Lacivert Işıklar (1934)
Ebedi Renkler (1936)
Hüsran Filizleri (1937)
Merhamet Şiirleri (1943)
Acaba (1945)
Sonra (1946)
Boşlukta Duran Taş (1949)
Zaman ile Yarış (1956)
Adamca (1959)
Doğa (1965)
İlişki Devimleri (1969)


 Deneme Kitapları


    Değinmeler (1966)
    Kişi-Birey (1967)
    Yorum (1968)
    Söz-Eylem (1969)
    Üçüncü Dönem (1969)


Öykü Kitabı 

    Zorunla Somut 

 

GİTTİ

İşitmek istediğini bir sağırın
Sezdi havamızdan geçen şarkı
Duyuramadı sesini, bu sağıra
Eridi, gitti!

Yürümek hasretini bir kötürümün
Hissetti koltuk değnekleri,
Kaldıramadı yatağından hastasını
Çürüdü, gitti!

Körün görmek arzusunu duydu
Bahçenin kenarında bir çiçek
Gösteremedi yapraklarının rengini
Dağıldı gitti!

Ve duydu bir açın yemek ihtiyacını
Buğday tarlasındaki başak
Utandı büyümesindeki şehvetten
Kurudu, gitti!

 

LÂCİVERT IŞIKLAR

Lacivert bir denize benzer gözleri vardı;
Bakışları sessiz bir gece kadar alıcı,
Ruhunun süzgecinden ruhumu anlayıcı,
Engin... sonsuz bir mana bende beni arası

Lacivert gözler derin, hassas bir keman sesi,
Lacivert gözleri benim içimde bir lisandır.
Denizler kadar sonsuz genişliğin akisi,
Lacivert gözlü Allah çürüyen bir insandır.