Yanlar çalişmaz/farkli bi̇r şey i̇çen farkini öder
Bugün bir
kahvehaneye gittim. Birkaç masada kâğıt
oyunu oynanıyor. Gelen giden kimsenin umrunda değil. Selam versen havada
kalıyor.
Bencillik
ve bireysellik zirve yapmış.
Oturdum bir
masaya. Masanın üstündeki gazeteyi evirdim çevirdim. Okuduğum her cümlede
moralim, sıfırın altında 57 derece oldu. Yakutistan’a benzedim. Attım elimden
gazeteyi. Bön bön bakınıyorum. Önündeki masada çok önceden tanıdığım insanlar
var. Dörtlü kâğıt oynuyorlar. Masadakilerin hepsi emekli kişiler. Bir kurumda
müdürlük yapmış. Okkalı koltukta oturmuş olan beyefendi konuştu.
“Beyler
yenilirsem dört çay parası öderim. Çaydan farklı su, neskafe, kola mola içen
farkını öder. Ayrıca benden yanlar çalışmaz. Yancılık ölmüştür. Allah rahmet
eylesin. Sizler yanınıza oturan birisine çay söylerseniz, ben parasını ödemem,
siz ödersiniz. Baştan konuşalım, dargıncılık olmasın.”
“Tamam be
ya!” Dedi emekli astsubay.
Emekli
öğretmen sesini çıkarmadı. Dördüncü şahıs;
“Breh be!
Bu kadar ince hesap mı olur?” Diye sitem etti.
Etse ne
yazar ki? Bedavadan bir çay içebilmek için dört çay parası ödemeyi göze alan
emeklilerden başka ne bekleyebilir ki?
Bir çay üç
lira. Bir şişe su 3.5 lira. 50 kuruşu içen ödeyecek.
Çanakkale’de
bir söz vardır.
“Kıçına güvenmeyen
mantar toplamaya gitmesin” diye. Cebine güvenmiyorsan oyun oynama kardeşim.
Masada bu kadar ince hesap yapan birisi, kendi cenazesini yevmiye ile
kaldıracak adam bile bulamaz. Zira mezarlığa gelen birçok insan sevap için
değil, pilav ile ayrana geliyor zaten.
“Ne olmuş
böyle bu insanlar?” diye sormaya gerek yok.
Bütün
bunlar, geçim derdinin, yetmeyen paranın ince hesapları. Maaşların hep erimesi,
her tüketilen şeyin zamlı olması. “Zam üstüne zam/Çatısız kaldı dam! Hükümet
bir laf ebesi/ Enflasyon ham hamda ham!
Bir çay
için bu kadar ince hesap yapmaya değer mi? Değiyor işte!
Biz, sosyal
ve ekonomik yapı olarak çökmüşüz de haberimiz yok.
Çayda
içmedim. Kalktım çekip gittim.
Şuayip
ODABAŞI
5.1.23