Card image cap
Vuslata gi̇den yol

Vuslata Giden Yol

Ömrün son durağında beklerken yorgun, argın! 
Tüy gibi sözler bile taşınmaz bir yük olur... 
Yoktan kırılır kalpler, gönüller üzgün, dargın! 
O demde insanların gamı çok büyük olur... 

Hayat sürüp giderken birden durur nefesler, 
Yetişemez ki insan, hayatın akışına! 
Kesiliverir birden susmaz sanılan sesler, 
Bir şey diyemezsin ki hayata bakışına... 

Bir bakmışsın ki varsın, bir de bakmışsın ki yok! 
İki bakış arası, hayat denen bu evren... 
Bir de bakmışsın yaydan fırlamış gitmiş bir ok! 
Geri dönüşü yok ki, böyle dönüyor devran... 

Sonraki hayat için kim ne biliyor, desin? 
Ne söylenebilir ki, gidip de gelen mi var? 
Belki akıbet cennet, belki cehennemdesin! 
Yargılanıp da gören, ahiri bilen mi var? 

Levh-i mahfuzdakiler gelecek bir, bir başa! 
Beğen ya da beğenme imkânı yok silmenin... 
Bakılmaz hesap günü gözlerden akan yaşa! 
Ne faydası olur ki, kusurunu bilmenin? 

Cennetin tarifi hoş, cehennemse yanıyor! 
Bilcümle mahlûkatın arzusu hep hoşlukta... 
Hesap günü insanlar hep birden uyanıyor! 
Ehli iman çok rahat, inanmayan boşlukta...

Kimdir o ehli iman, altı şarta uyan mı? 
Onsuz elbette olmaz, ama yetecek mi ki? 
Beşte İslam’ı ekle, şimdi cennet âyan mı? 
Kul hakkıyla gidenler rahat yatacak mı ki? 

Olsa otuz iki farz, Kâbe’ye gitsen yaya! 
Ne anlarsın gönlünde açılmış hasar çoksa... 
İki Cihan Serverı diyor ki tüm dünyaya: 
“İman etmiş olmazsın sevgiden eser yoksa...” 

Hak razı mı ki bir sor, beğenilen neyin var? 
Bilmeyince ölümden korkmaya bahanen bol! 
Görsen levh-i mahfuzda hayırlı her şeyin var! 
Neden korkacaksın ki? O, vuslata giden yol... 

... 

Duacıyım Rabbime, kötü günleri çize! 
Ne güzel olur öyle, burnumda tüter gibi... 
Çizilmezse günahlar kurtuluş bir mucize! 
Düşündükçe titrerim, akan soğuk ter gibi... 

**Antalya-2011/09