Card image cap
Veda hutbesi̇


 

_________________ Mevlit kandiliniz Mübarek Olsun…

 

a. Cahiliye devri:

__________İslâmiyet ten önce, hissin akla, kötülüğün iyiliğe
__________hâkim olduğu, putlara tapılan karanlık devir...

İncil’den Kuran’ a, geçen bu ara;
Hiç bir ağartı yok, hem de kapkara.
Hakk’ın emirleri, hep sırra kadem
Ne anası Havva, ne ceddi Âdem!!
Musa’yı kavimler unutmuş çoktan,
İsa’ysa, sanki hiç gelmemiş Hak’tan!
Suhuflar, kitaplar, baksan inmemiş!
Hakk’ın ahlâkı hiç kalbe sinmemiş…

“Özenle, tanrılar yapıyorlardı;
Sonra, eğilerek tapıyorlardı! “

Her evin putları kendine özel,
Kâbe’de dururdu, Uzza ve Hübel!
Tanrılar kul hakkı nedir bilmezdi,
Ödeşmek asla hiç akla gelmezdi…
Ne tefekkür vardı, ne de okuma;
Kızlar gömülürdü, dipdiri kum/a!
Yoktu yetim başı okşayan bir el,
Hiç kimse dost değil, bir birine el!

“Kan davası, almış başını gitmiş...
Yuvaları yıkmış, perişan etmiş! ”

Ne can mukaddesti, ne mal, ne namus!
Şeref, haysiyet yok, yok bir damla us!
İnsanlar mal gibi satılır olmuş!
Köle pazarları, hınca hınç dolmuş!
Gözleri döndürmüş içkiyle kumar;
Kadın insan değil, sanki bir hımar!
Hak hukuk yok, gücü yeten yetene!
Kuvvete semere, acze etene…

“Malları erkekler bölüşürlerdi!
Kızlara arkadan gülüşürlerdi...”

Sürülen bu hayat, küf kokuyordu!
Herkes birbirine kin dokuyordu…
Cehalet devriydi, bunlara sebep
Ne hayâ kalmıştı, ne ar, ne edep!
Uzandı âleme, nur dolu bir “EL! ”
Utandı Lât, Menât, Uzza ve Hübel...

b. Nübüvvet devri: (Asr-ı saadete giriş)

_________Sen olmasaydın, ey habibim, felekleri
_________(kâinatı) yaratmazdım... Hadis-i kutsi

Gül Muhammed işte, bu çağda doğdu...
Doğuşu, âlemin zulmünü boğdu!
Karanlık dünyayı, nura gark etti!
Mü mini, müşriki, farkı fark etti...
Sallandı o nurla cehlin dünyası,
Bozuldu küffarın pembe rüyası!
Mahrumdu bu dünya, temiz fikirden
Resul’le arındı âlem tüm kirden…

Yaşı kırka geldi, kemale erdi;
Hakk, Muhammed/ine nübüvvet verdi!

Nur dağına indi, Hakk’ın nurları!
Habibine verdi, tüm onurları...
Vahiyler orada gelmeye başlar,
Resul’ de tarifi çok güç telâşlar!
İlk, oku! Emrini alınca orda;
Bir üşüme gelir, hem de en zorda…
Varır eve hâlâ titriyor beden;
Ört n’olur Hatice, sorma ki neden?

“Cebrail Hıra’da boynumu sıktı!
Oku dedi, oku! Sesi kısıktı...”

Dedim: Ben ümmîyim, okuma bilmem.
Dedi: -Rabbin sana öğretir hemen!
O, insan yarattı, bil ki alâktan!
Kurtarıyor onu, bak muallâktan...
- Okuttu: Rahman ve Rahim adını,
- Unutamadım lezzet ve tadını!
Hak’tan iniyordu tek, tek ayetler;
Yapıyordu halk hem, ne rivayetler...

“Safa tepesinden bir gün peygamber,
Tüm çevrelerine saldı bir haber! “

Toplandı meydana halk usul, usul
Bütün ahaliye seslendi Resul:
“-Desem ki şu dağın tam arkasında,
- Düşman var, silâhı at terkisinde!
- İnanır mısınız, doğru söyleyin?
- İnanırız ya, Muhammed-ül emin!
- Sen bize hiç yalan söylemedin ki,
- Olmayacak hiç söz, eylemedin ki...
- Öyleyse inanın, ben hak Resul’üm!
- Bizi yaratan var, ben de bir kulum.”

“-Sizi de yarattı, benim Allah’ım!
- Ama bana dedi, Resulullahım!“

Önce, Ebu Lehep karşı çıkmıştı!
Resul’ün canını, biraz sıkmıştı...
O günden sonra da pek çok uğraştı,
Azim ve imanla, ne bentler aştı…
Resul’e Mekke de hiç rahat yoktu,
Muteriz müşrikler o kadar çoktu!
Allah istedi O, göç e kalkıştı;
Yesrib’ den duyulan büyük alkıştı!

“Bir sabah fecirle yollara düştü,
Müşrikler katl için eve üşüştü...”

Yatakta Allahın aslanı vardı!
Müşrikler görünce, renkler sarardı!
Cebrail Resul’e yol buluyordu;
Müşrikler şaşırıp, kahroluyordu!
Ebu Bekir ile Sevr’e çıktılar!
Düşman hayalini kökten yıktılar…
Sevr dağında vardı, boş bir mağara
Sıddık ile Resul girdi bir ara!

“Mağaranın önü kuş yuvasıydı,
Onun davası da, Hakk davasıydı!“

Örümcek girişe bir perde ördü!
Müşrikler orada yalnız ağ gördü…
Ebu Bekir, çok tedirgin olsa da
Kederden rengi ruh sarı solsa da…

“Allahın Resul’ü: - Ya Ebu Bekir!
- Dert etme, Rabbimiz hep bizimledir...”

Müşrikler gelmişti tam önlerine!
Baktılar, öne ve tüm yönlerine…
Dediler: -Burada olmaları güç!
-Girseler bu ağlar yırtılmaz mı hiç?
-Güvercin yuvadan uçardı çoktan;
-Oyalanmayalım burda hiç yoktan!

“Vazgeçer mi Allah, verdiği sözden?
Çıkarır mı habibini hiç gözden! ”

Müşrikler gittiler Sev/ir dağından!
Resul çıktı, örümceğin ağından…
Mescidi Kuba’da on gün kaldılar,
Sonra, Medine ye revan oldular…
Resul, Kusva adlı deveye bindi;
Eyyüb Ensari’nin evinde indi!
Ensar, muhaciri bağrına bastı;
Hepsi iman dolu, hepsi çok hastı...

c. savaşlar dönemi:

_________Kendileriyle savaşılanlara (müminlere) ,
_________zulme uğramış olmaları sebebiyle,
_________(savaş konusunda) izin verildi. Hiç şüphe yok ki
_________Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.
_________Hacc suresi. 39. ayet.

Hicretle Mekke’den çıkan müminler;
İntikam hırsıyla yanar ve inler!
Emanetleri tüm yalan olmuştu,
Mekke’deki emval, talan olmuştu!
Hak’tan izin çıkar, Hacc suresinde,
Allah için cihâd mefkûresinde...

c/a. Bedir muharebesi:

Hicretin henüz ikinci yılında,
Bedir meydanında, Allah yolunda!
Bedrin aslanları cihada çıktı!
Savaş Allah için ve apaçıktı...
Sahabeyi kiram, şanlandı o gün!
Her biri cihatla canlandı o gün...
Allah yolundaki ilk savaştı bu;
Din için atılan hem ilk taştı bu…

Ali, Hamza, Şeybe, mübarezede;
Müşriklerse oldu, tam depremzede!
Üç yüz ashap o gün, sanki aslandı!
Bin müşrike karşı, Hakk’a yaslandı…
Bu savaş çok çetin ve kanlı idi;
Bedrin aslanları, çok şanlı idi!
Ebu Süfyan çoktan kaçmıştı il/e,
Bedir mezar oldu Ebu Cehil’ e.
Müslüman şehitler Hakka koştular!
Cennet için sevindiler coştular...

________Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin.
________Hayır, onlar diridirler. Fakat siz sezemezsiniz.
________Bakara suresi. 154. ayet.

c/b. Uhud savaşı:

Bedir’ de yenilen putperest ordu;
İntikam peşinde, adeta kor/du...
Bir yıl geçmişti bu cenk üzerinden,
Çıkmıştı baltalar tekrar yerinden!
Bedir’ i görenler hep pusuyordu,
Müşrik kadınları kin kusuyordu...
İslâm’ın en zorlu savaşıydı bu,
Ashabın canhıraş telâşıydı bu!

“Bir etkiliydi ki sahabe önce,
Kaçtı müşrik ordu, zoru görünce.”

Resul’ün emrini unutan erler,
Ganimet peşine düşen neferler...
Alınmış savaşı zora soktular!
Sanki müşrikler hiç orda yoktular!
Halid ibni Velid bir fırsat buldu,
Sanki dağ yarıldı, Uhud toz oldu!
Utbe bin Hind, Ebu Süfyan’ ın eşi;
Attı mızrağını, kölesi Vahşi!

“Allahın aslanı Hamza’yı vurdu
O anda Uhud da tüm zaman durdu! ”

Sevdiği Musa’b’ da gözlerin yumdu!
Resul, hepsini pak gönlüne gömdü...
Öyle çetin geçti Uhud savaşı!
Islattı Yesrib’i, gözlerin yaşı!
Bu savaş İslâm’a bir hayli zordu,
Yaradan ashabı öyle çok yordu...
Yetmiş şehit verdi, Hakk’ın Resul’ü;
Hepsi kokuyordu, Muhammed gülü…

“Rab dedi ki; Bunu her insan bilmez,
Ölü değil onlar, şehitler ölmez! “

Resul bırakmadı, Süfyan’ ın peşin;
Kızmıştı sahabe, istedi leşin...
Kaçış yolun iyi bilirdi Süfyan,
Vurdu, vuruk kaçtı, hemi de yayan!
Müşrikler olmuştu yer ile yeksan!
Müminler de yara almıştı baksan…
Hep yara içinde kalmıştı sağlar;
Yas düştü Uhud’da, dağlar kan ağlar...

c/c. Hendek savaşı:

Hicretin beşinci yılı sonuydu,
Medine’de, yine savaş konuydu…
Müminler duyunca düşman birliği,
Söylendi; Resul’ün haber verdiği...
Toplamış müşrikler cümle ahzâbı,
Yazıldı onlara Hakk’ın gazabı!

“Bu defa müşrikler kat, kat güçlüydü,
Yahudi, bedevi, müşrik üçlüydü...”

On bin müşrik çıktı, Mekke’den yola;
Resul, ashabıyla verdi bir mola…
İstişare için geldi sahabe,
Resul dedi: Bu kez azim akabe!
O istişarede, acem birisi
Savaşçı, inanmış, Selman Farisi:
- Böyle tehlikeli durumlarda biz,
- Şehrin etrafına hendek eşeriz...
Bu teklif Resul’den övgüyle geçer,
Herkes kendisine bir kazma seçer…

“Mevsimlerden kış ve soğuktu hava,
Ama çok mühim bu mukaddes dava...”

O gün, Hakk aslanı Ali kükredi!
Nevfel’ leri aldı ve sürükledi...
Nuaym bin Mes’ud Müslüman oldu!
İttifak için de, Resul’ü buldu…
Allah’ın yardımı, Resul beyanı;
Bozuldu tüm hava, bozdu Süfyan’ı!
Ahzab’da demişti Kitabı Kebir,
Hakk sözleri bir, bir yerine gelir…

Habibin elinden, tutunca Allah!
Kazandı savaşı ol Rasulullah!
Az şehit verilen savaştı hendek,
O cenkte bir mümin, on müşrike denk!
Savaşlar ashabı hayli germişti,
Hendekle savaşlar sona ermişti...

d. Hudeybiye barışı:

Hendek bir çukurdu ve bir kâbustu!
Hendek’ten sonra tüm, müşrikler sustu.
Kâfirler, ipe un seriyorlardı...
Acil bir barış ön görüyorlardı.
Allahın Resul’ü Yesrib’den çıktı;
Mübarek devesi, sınırda çöktü.
Bir rüya görmüştü Resul-ü Ekrem,
Barışta yarar var buyurdu fikren!

Hudeybiye köyü sınıra yakın,
Artık baltaları gömdüler bakın!
İslâm’ı çok iyi tanıyorlardı...
Kâbe’yi, malları sanıyorlardı!
O yıl, ziyarete izin çıkmadı,
Allahın Resul’ü, bozup yıkmadı.
Antlaşma yapıldı Hudeybiye’de,
Son verdi yıkım ve harabeye de...

...

Hayber’den geçerdi ticaret yolu,
O meşhur kalede, Yahudi dolu...
İslâmiyet için mühimdi Hayber!
Dini mübin için hem çok muteber…
Müminler, bir gece geldi Hayber’e,
Beklediler, cengi bırakıp fecre,
Üç gün sürdü Hayber Kalesi fethi…
Ol cenkte, Hazreti Ali afet/ ti!
Katılmıştı Hayber İslâmiyet’e!
Erişmişti İslâm, ulu devlete...

e. Mekke’nin fethi:

Hayber’in fethini, duyunca Mekke!
Kelleri göründü, düşmüştü takke!
İslâm’ın eline geçmişti kozlar!
Silindi Mekke’yi kaplayan tozlar.
Sıraysa, Hakk dinin kalbine geldi;
Kâbe görünmüştü ve çok güzeldi!
Küffar temizlendi, hem sıra, sıra
Alınmıştı Kâbe, alındı Hıra...

Tam altı yüz otuz yılında ordu,
Küffardan bir, bir, hesabı sordu…
Yıkıldı ol cehlin tunç duvarları!
Açıldı Kâbe’de hac kulvarları!
Devirdi putları, Hakk’ın Resul’ü!
Bu idi İslâm’ın inanç usulü…
Emrolundu Hak’tan içkiye haram!
Mekke sokakları, olmuştu hıram!

Aylarca gitmedi içki kokusu,
Değişmişti artık Mekke dokusu…
Kâbe’nin damına bir nur inmişti!
Dinmişti sızılar, hasret dinmişti...
Mescidi Haram’da okundu ezan!
Asr-ı saadette kuruldu mizan;
Muhammed bir gül/dü, Kâbe gülistan!
Hızla büyüyordu, ol İslâmistan...

f. Veda Haccı:

Hicretin üstünden tam on yıl geçe,
Menzil Kâbe idi, hem kona göçe...
Yesrib’den Mekke’ye açıldı kollar,
Uçuyordu kullar, dümdüzdü yollar!
Allahın Resul’ü, kervanın başı,
Altmış üçe vardı Resul’ün yaşı…
Hac için ilk defa çıkmıştı yola,
Haber salınmıştı tüm sağa, sola!

Bu, Resûlullahın veda haccıydı,
Gök kubbede kalan, sadâ haccıydı.
Kavimlerde barış hâkim olmuştu!
İslâm’ı seçenler hacca dolmuştu!
Küffar bile artık İslâm’ı seçti,
Hepsi de Resul’ün yanına geçti.
Putperestlik tümden akıldan çıktı,
Artık sükûnetin önü açıktı...
Zilhicce ayında geldi ilk hafta,
İhrama girenler doldu met afta…

g. Veda Hutbesi:

__________Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi
__________tamamladım. Size din olarak İslâm’ı beğendim.
__________Maide suresi 3. ayet.

Resul, Kusva adlı deveye bindi,
Arafat’ı seçti ve orda indi…
Yüz on dört bin mümin hazır bulundu,
Birlikte orada bir gün kalındı…
O muhteşem hutbe burda okundu,
Resul’ün hutbesi, kalbe dokundu!
İşte o hutbeydi, veda hutbesi...
Çınlamıştı o gün, göğün kubbesi!

“Ey insanlar beni iyi dinleyin!
Belki de son defa ben sizinleyim...
Ne varsa bildiğim, ağzımdan duyun
Kuran’ı kerimi, iyi okuyun!
Bu günler nasıl bir, kutsal gün ise,
Bu kutsal yol nasıl, en düzgün ise…
Canınız, malınız, ırzınız öyle;
Kutsaldır, bunları biliniz böyle! “

“Sakın benden sonra gaflete düşüp,
Birbirlerinizi vurup, dövüşüp;
Asla hatır, gönül, kırmayın derim!
Kul hakkı yiyene lânet ederim!
Kimin yanında bir, emanet varsa,
Versin o emanet, her kime yarsa.
Kimin sırtına ben vurmuşsam şayet,
İşte sırtım, hiç etmesin şikâyet!
Zerre miktar bende hakkınız varsa,
İşte malım alın, her ne kadarsa...”

“Faizin külliyen defterin dürdüm,
İlk faiz reddini Abbas’a* verdim…
Kan davalarını kökünden sildim,
Bu çok kötü bir şey, ben böyle bildim!
Kadın haklarını ihlâl etmeyin;
Doğru gidin zinhar eğri gitmeyin! “

“Tamamlandı İslâm, indi son sure,
Tamam, yirmi üç yıl sürdü o süre...
İşte emanetim, sıkı sarılın!
Kuran’ ı anlayın, ondan sorulun!
Düşmanlarınıza, fırsat vermeyin!
Müminler kardeştir, asla germeyin! “

“Beni yarın sizden, olunca soran
Ne diyeceksiniz, söyleyin heman:
-Risâleti tebliğ ettin ya Resul!
-Va’ zı nasihat ilettin ya Resul!
-Şahadet ederiz: Resûlullahsın,
-Yüreklerimizde, tıpkı bir mâhsın!

Allah’ın Resul’ü, gözlerde tarab,
Uzandı Allah’a: ŞAHİT OL YARAB!
_______________ŞAHİT OL YARAB!
__________________ŞAHİT OL YARAB!

Antalya - 2011

Halil Şakir Taşçıoğlu